Yargı bir iktidar aygıtı olmamalı, HDP’li siyasetçiler tahliye edilmelidir!
AKP iktidarı uzun bir süredir yönetememe krizi içerisinde. Kürt halkının var olma mücadelesi ise bu yönetim krizini derinleştiriyor, sistemin çelişkilerini gün yüzüne çıkarıyor. Türkiye iki yıldır, dillere pelesenk olmuş “ekonomik krizin” pençesinden kurtulamıyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları inandırıcılıktan uzak, asgari ücret açlık sınırının altında. Emekçi sınıflar yoksullukla boğuşurken, genç işsizlik yüzde 30’lara dayanmış durumda. Ekonomiyi iyileştiremeyen ve salgınla mücadelede özellikle son dönemde toplumun güvenini yitiren iktidar, tüm bu yapısal sorunlara çözüm üretmek yerine her zamanki gibi en iyi bildiği taktiği uygulayarak muhalefet üzerindeki baskıyı artırdı.
Son yıllarda iç ve dış politikada macera ve saldırganlıktan öte bir vaat ortaya koyamayan iktidar, gün geçtikçe eriyen oylarını hamasi ve şovenist tutumuyla geri kazanmak çabasındadır. Elbette bu durum bize yabancı değil. AKP, kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimlerinden beri halkları kimliklere sıkıştırmaya çalışan kutuplaştırıcı siyaseti gütmeye devam etmektedir. Özellikle Kürt illerinde kayyımlar ile gasp edilen belediyeler, iktidarın dilinden düşürmediği “milli irade” söylemiyle ne kadar ters düştüğünün de göstergesidir.
2016’da Kürt illerinde uygulanan kayyım politikalarına 31 Mart 2019 belediye seçimlerinde halk cevabını vermiş ancak “milli irade” hiçe sayılarak seçimlerden sonra yeniden HDP belediyelerinin neredeyse tamamına kayyım atanmıştı. Son zamanlarda kendi seçmen kitlesini tahkim etmek için İstanbul Sözleşmesinin feshi ve Ayasofya’nın açılması gibi suni gündemlerinden istediğini elde edemeyen iktidar, Kürt siyasetini yeniden kriminalize etmeye çalışarak kendisine alan açmaya çalışmaktadır. 6 yıl evvelki Kobane protestoları bahane edilerek asılsız suçlamalarla 17 HDP’li siyasetçinin tutuklanması hukuk görünümü altındaki siyasi kararların son örneğidir. Seçme ve seçilme hakkının böylesine apaçık bir şekilde ihlali, Kürt sorununun demokratik zeminde çözümüne dair umutları azaltırken diyalog ve müzakere zeminini de yok etmektedir. Batı metropollerinde Kürt işçilere ardı arkası kesilmeyen saldırı ve cinayetler, ot biçerken gözaltına alınıp helikopterden atılan köylüler, iktidarın Kürt halkına yönelik gün geçtikçe artan şiddetinin şahit olabildiğimiz örneklerinden yalnızca birkaçıdır. Sistematik bir şekilde Kürt siyasetinin demokratik ve yasal tabanına saldıran AKP-MHP iktidarı Kürtlere adeta sömürge idaresini dayatmaktadır.
Kobane’de IŞİD kuşatması altındaki komşularımıza yardım koridoru açılması için halkları demokratik protestoya çağırmaktan başka suçu olmayan HDP siyasetçilerine rehine muamelesi yapılmaktadır. Kobane ayaklanmasının bir sorumlusu varsa, o da talepleri reddeden dönemin başbakanından başkası değildir. Polis, asker, korucu şiddetiyle yaşamını yitiren yurttaşların çoğu HDP seçmeni olmasına rağmen etkin bir soruşturma yürütülmemiş, 54 kişiden sadece 4’ü için dava açılmıştır. Protestolarda yaşanan can kayıplarının açığa çıkarılması için mecliste verilen araştırma önergeleri ve komisyon teklifleri AKP ve MHP vekillerince defalarca reddedilmişken üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen HDP’li siyasetçilerin aynı dosyadan tekrar tutuklanmaları akıl tutulmasıdır. Hukuk diye helvadan bir put yapmış, acıkınca yemeye kalkan siyasal iktidarın bu oyununa ortak değiliz. Yargı bir iktidar aygıtı olmamalıdır. HDP’li siyasetçilerin derhal tahliye edilmelerini talep ediyoruz.
EMEK VE ADALET PLATFORMU