Irkçı Saldırılara Karşı Göçmenlerle Dayanışma Çağrısı
Ülke çapında, göçmenlere karşı iki gündür süre gelen mahalle baskınlarına, yağmalamalara ve linç girişimlerine öfke ve acıyla şahitlik ediyoruz. Bu saldırılar çok net göstermektedir ki Türkiye Cumhuriyeti içerisinde bulunan göçmenlerin güvenliği, emperyalistlerin ülkemize konuşlandırdığı birkaç faşist çığırtkan ve bu faşistleri koruyan bürokratlar tarafından tamamen rafa kaldırılmıştır. Emperyalistler ve göçmenlerin geldiği coğrafyalardan rant elde etmek uğruna savaşı tırmandıran siyasal iktidar, bugün göçmenlere karşı örgütlenen ırkçı saldırıların faili ve suç ortağıdır.
Kayseri’de Suriyelilere yönelik saldırılar, bir çocuğa taciz iddiası üzerine başladı. Bu ülkede kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin ve istismarın faili erkekler ve erkekliktir. Irkçı saldırılar artmaya başladığında “Mağdur çocuk zaten Suriye’liymiş” açıklamasını yüzsüzce yapanların derdinin istismar yada taciz olmadığı da açıkça ortadadır. Taciz olayları, ırkçılığı körüklemenin, göçmenlere yönelik saldırıların, yüzlerce kadın ve çocuğun can güvenliğini tehdit etmenin bahanesi olarak kullanılamaz.
Kayseri’den başlayıp diğer şehirlere yayılan ve pogroma dönüşen ırkçı saldırılar, Türkiye’yi geri dönülmez bir noktanın eşiğine doğru sürüklemektedir. Emperyalist savaşın yükünü yurdundan edilmiş Suriyelilere yüklemeye çalışan, ülkedeki her türlü sıkıntının sorumlusu olarak göçmenleri işaret eden faşistler, halklar arasında nefret ve düşmanlık yaymaktadır.
Ekonomik krizin, yoksulluğun sorumlusu göçmenler değil, bizi sömürerek zenginleşen patronlar ve iktidardır. Göçmenler Türkiye’de ucuz iş gücü olarak görülüp, en güvencesiz ve tehlikeli koşullarda çalıştırılmakta, işyerlerinde şiddete, tacize, kötü muameleye maruz kalmakta ve sürekli sınır dışı edilme tehdidi ile baskılanmaktadır. Göçmenler, işte, okulda, mahallede her an korku ve endişe içinde bir hayat mücadelesi verirken, bir yandan da Türkiyeliler ve göçmenler arasında ırkçı söylemler üzerinden düşmanlık körüklenmektedir. Çünkü, muktedirler ve sermayedarlar tam da bizim düşmanı “yanlış” bellememizi, öfkemizi emeğimizi sömürenlere değil, yerinden yurdundan edilen göçmenlere yöneltmemizi istiyor.
Birlikte ezildiğimiz, birlikte sömürüldüğümüz göçmenlerin sınıf kardeşimiz olduğunu unutmayalım. Türkiye’de içinde bulunduğumuz sefalet koşullarının gerçek sorumlusunun sermaye sınıfı ve temsilcisi olan AKP iktidarı olduğu çok açıktır. Şimdi bu sorumluluğu örtmek ve sömürü çarklarının zarar görmemesi için ırkçılık körüklenmekte, faşistlerin açıktan göçmenleri hedef göstermesine, saldırılar örgütlemesine izin verilmektedir. İşçi sınıfına ve halkımıza çağrımızdır: Dünya nimetlerini parselleyip bizi yoksullaştıranlara, bizi açlığa, işsizliğe mahkum edenlere, her gün türlü adaletsizliklerle haysiyetimizi ayaklar altına alanlara karşı öfkemizi kuşanalım, en hakiki cephemizi bize zulmedenlere karşı kuralım.
Tüm vicdanlı insanlara çağrımızdır: Göçmen kardeşlerimizi hedef gösteren faşistlere ve ırkçı saldırılara karşı göçmen kardeşlerimizle varımızla yoğumuzla dayanışmak boynumuzun borcudur. Bu ırkçılık ateşi ülkeyi yangın yerine çevirirken, başta Suriyeli göçmenler olmak üzere, tüm göçmen kardeşlerimizin zarar görmemesi için bir araya gelip faşist saldırılar karşısında duvar olalım. Saldırgan gruplara yön verenleri ve provokatörleri teşhir edelim. Saldırılar karşısında yerlerinden edilen ve zarar gören kardeşlerimizin yaralarını sarmak için bir araya gelelim. Şüphesiz Allah mazlumun yanında duranın mükafatını verir.