Emekçilerin Baharı İçin Mücadeleye Devam!
Türkiye’nin “tarihi” seçimine birkaç gün kaldı. 21 yıllık AKP iktidarının kaybetme ihtimalinin olduğu bir seçime doğru gidiyoruz. Halkları yoksulluğa ve sefalete mahkum ederek zenginleşen, zenginleştikçe iktidarları için türlü zulümleri işlemekten, yalan ve istismarın her türlüsünü kullanmaktan çekinmeyen bu iktidarın kaybetme ihtimali var.
Kimileri haklı olarak Millet İttifakının iktidar olduğu bir düzende emekçilerin hayatında bir şeyin değişmeyeceğini belirterek seçimlere çok fazla anlam yüklemenin yanlışlığına vurgu yapıyorlar. Bu birçok açıdan doğru. İktidar değişimiyle sermayenin el değiştireceğini, işçi sınıfının ve ezilen halkların aynı sömürü ve baskı sistemi altında yaşamaya devam edeceğini biliyoruz. Kısa vadede halka türlü vaatleri olan ittifakların, sermaye sınıfının vazgeçilmez destekçisi olacağı açıkça gözüküyor. Fakat seçimlere sadece bu gözle bakmak, bazı gerçeklikleri göz ardı etmek anlamına da geliyor.
AKP’nin seçimlerde kaybetmesini, Erdoğan’ın liderlik ettiği bu zulüm mekanizmasının parçalanma sürecini küçümsememek gerek. İktidarın elinde tuttuğu gücün, işbirlikçi mafya ağlarının parçalanması, iktidara kim gelirse gelsin, gerçek bir dönüşüm için sürdüreceğimiz mücadeleler için belli bir alan açacaktır. Türkiye’de ezilenlerin mücadelesi için, şiddetini gittikçe artıran baskı rejiminin zayıflamasının bir anlamı vardır. Bu anlamı tamamen yok saymak, halkın gerçekliğinden kopuk ve üsttenci bir siyasete işaret eder.
Seçim döneminde Yeşil Sol Parti’ye, Kürt siyasetçilere, sol ve sosyalist örgütlere yönelik yoğun baskılar, tutuklamalar, AKP iktidarının alışık olduğumuz saldırılarıdır. Türkiye’de Kürt Özgürlük Hareketi, en güçlü toplumsal mücadele odaklarından birisidir. Devletin, kendisine tehdit olarak algıladığı Kürt siyasal hareketini, sıkıştığı her dönemde daha çok baskılaması bizim siyasi hattımızı kurarken yüzümüzü ne tarafa dönmemiz gerektiğini de açıkça göstermektedir. Bu ülkede halklar için eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren Kürt siyasal hareketinin güçlenmesi, siyasi tutsakların serbest bırakılması ve işçilerin, kadınların, Kürtlerin kendi mücadelelerini örebilmeleri için bu seçimler kritik bir öneme sahiptir.
Aynı zamanda ülkemizde yeni bir yol açmaya çalışan sosyalist siyaset, kendini gösterme fırsatı bulmuştur. Bu seçim, Türkiye’deki sol siyasetin de önünün açılmasını, kendini geniş kitlelere ulaştırmasını ve mecliste emekçi taraftarı bir görünürlük kazanmasını da sağlayacaktır. Umumi manada neredeyse tüm iktidarların emeğimizi sömürmesi karşısında bu hareketi desteklemek mühimdir. Ancak bu hareket kendini Kürt halkının özgürleşmesi önünde bir akıl verici yahut ket vurucu bir niteliğe büründürmemelidir. Nitekim işçi sınıfının temsilini kazanamadığı müddetçe üretilen sosyalizm naraları bugünlerin yavan popülizmini yaratmaktan da uzaklaşamayacaktır. Bu fırsat hali hazırda kazanımları olan hareketin sadık bir müttefiki olduğu müddetçe Türkiye’nin sömürüyle mücadelesinde ileri bir adım olabilir.
Bu seçimler, bizim baharımızı getirmeyecek biliyoruz, fakat kendi baharımızı ellerimizle, mücadelemizle, kol kola inşa edebilmemiz için kanımızdan, gözyaşımızdan beslenen bu iktidarın kaybetmesi gerek. Bu iktidar ne sandıkla kaybedecek ne de gelenler sandıkla kazanacaklar; bu seçimler yalnızca fabrikada, ofiste, depoda, sokakta, okulda, meydanda verilen mücadelenin bir parçası olduğu müddetçe sömürünün geriletilmesinde pay sahibi olacaklar. Yarının restorasyon iktidarı için değil, yarın daha da büyüteceğimiz mücadele için Erdoğan iktidarından kurtulmalıyız. Emekçilerin, ezilen halkların, kadınların baharı için mücadeleye devam, kula kulluğa ve sömürüye hayır!