Alın Terinin Hakkı İçin 1 Mayıs’ta Meydanlara!
Yangın var, mutfaklarda, hanelerde yangın var! Kazancımız, alınterimiz pula dönmüş durumda. Geçinemiyoruz. En temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamıyoruz. İstanbul’da aylık bilet, asgari ücretin 4’te 1’i. Nasıl geçindirecek bir işçi evini? Önümüze reçete diye koydukları eski düzenin laciverdi. Lacivert bile değil. Yirmi yıl önce memleketi nasıl satılığa çıkardılarsa, gene aynısını yapmaktan bahsediyor birisi. Öbürü maaşına zam isteyen işçilere nankör, ulaşım zammına itiraz eden halka bozguncu gözüyle bakıyor. Tanıdık değil mi? Bizi bunlar mı kurtaracaklar, bunlar mı düze çıkaracaklar memleketimizi?
İşçi kardeşim. Sen de biliyorsun eski postlardan sana dost olmayacağını. Denedin, gene denedin, için kanayarak son kez denedin. Ne sözde milliliklerinden sana hayır geldi, ne torunlarını dahi borçlandırarak getirdikleri hizmetten. Başları sıkışınca ya savaş çıkartırlar, ya da hain ilan edecek yeni bir kurban bulurlar. Senle aynı toprakta doğmasa da aynı sofradan doyan muhacir kardeşine keserler faturayı, seni ona düşman ederler. Bize başka yol gerektir. Çözüm, çare, kurtuluş senin elindedir.
Sendikalar yozlaşmış, hakkını koruyamıyorlar. Patronla kol kola girip seni satıyorlar. Düzenin partileri de seni değil düzeni kollamanın peşinde. Yerli kompradorlara, küresel efendilere güven veriyorlar, senin dirliğin, düzenin umurlarında değil onların. Seni sen düşünürsün, işçi kardeşin düşünür. Fabrikada, atölyede, kuryede, plazada, ofiste, kampüste yan yana alın teri döktüğün, kafa patlattığın, ürettiğin kardeşin, sınıfın düşünür seni. Çözüm, çare, kurtuluş da sınıfının birliğindedir.
İşte hep beraber gördük, en yan yana gelemez, örgütlenemez, ayağa kalkmak şöyle dursun yerinde duramaz denilenler, omuz omuza, kol kola girdiler. Çığ gibi düştüler fabrikaların çatılarına, depoların önlerine. Sel gibi aktılar alın terinin üstüne yatan patronların inlerine. Durmadılar, direndiler, beklediler, inat ettiler. Ama en önemlisi cüret ettiler. Cesaretle yan yana geldiler, kardeşlerin, sınıf kardeşlerin.
Kadın işçiler Farplas’ta, Migros’ta, Alpin Çorap’ta ve nicesinde direnişi başlattılar, en önde direndiler. Kadınların isyanı, işçi sınıfının isyanını harladı, alevlendirdi. Çünkü kadınlar sadece sömürü koşullarına karşı değil, ev içinde, işyerinde, sendikada karşılaştıkları erkek şiddetine, tacize, görünmeyen emeklerine, duyulmayan seslerine karşı isyan ettiler. Kadın işçilerin direnişinden cesaret alma vaktidir şimdi. Dünyayı durduracak güç ellerimizde, emeğimizde. Evde babanın kocanın, işyerinde patronun emeğimize el koymasına, bizi ezmesine karşı koyma vaktidir.
Şimdi cüret vaktidir emekçi kardeşim. Sermayemiz cesaretimizdir. Çünkü biz haklı olduğumuzu biliyoruz. Hakkımızı istiyoruz. Haklılığımız haktandır. Zalimlere boyun eğdiğimiz yeter. Borcumuzla, sevdiğimizle, hürriyetimizle korkuttular bizi. Ama artık deniz bitti. Korkacak, kaybedecek neyimiz kaldı. Öyleyse şimdi cesaret vaktidir, cesaretle alanlara düşmenin, zalimlerin karşısına dikilmenin, eski düzenin artıklarını süpürmenin vaktidir.
Çare emeğindedir, elindedir kardeşim. Sınıf kardeşinle yan yana gelmekten, halka be halka halkalanmaktan, hakkımız için örgütlenmekten başka çaremiz yoktur. Onlar ancak kol kola bizden korkarlar. Biz halkalanırsak, hakkımıza çökmeden iki defa düşünürler, biz yan yana gelirsek üstümüze üstümüze süremezler bekçilerini. Kendi sesimizle, sözümüzle siyaset edersek ancak bu düzenden kurtuluruz. İşte o kurtuluş en güzel kurtuluştur.
Bizim kavgamız her günün kavgasıdır. 1 Mayıs ise o günlerden birisi, ama yüz yıl önce yolumuzu açanların anısına hürmeten biriciğidir. Sınıfımızın geçmişi, bizden önce döğüşenlerin tarihi de cesaret verir bize. Onu da katarak heybemize yürüyelim alanlara. İlmek ilmek, halka halka haykıralım zalimlere. Hakkımız olanı almak için, kendi siyasetimizi kurmak için, zalimlere geçit vermemek için cesaretle yürüyelim. Sen cüret edersen bu düzen değişir kardeşim.