1 Mayıs: Felaketlere İnat Umutta Buluşmaya Davet
1 Mayıs modern çağın ezilenlerinin topluma önder ve varis olma mücadelesinin kutup yıldızıdır.
O mücadele ki toplumun sınıflara ayrışmasını sonlandırma, gerçek birliği ve beraberliği kurma mücadelesidir. İnsan kadar eski, zorlu ve kutlu bir mücadeledir.
İçimizdeki zalimliği ve zalimleri gemleme, iyiliği ve güzel ahlakı galip kılma mücadelesi!
Bugün, korona virüsü tüm dünyayı kırıp geçiriyorsa, bunun sebebi bu mücadelede kaybetmiş olduğumuz mevzilerdendir. Zalimliğin iktidarındandır. Bugünkü devletler kapitalistler tarafından idare edildiği için virüs bunca yayılmış, bunca can almıştır.
Ezilenlerin önder olduğu bir dünyayı kurabilmiş olsaydık şöyle olurdu: Virüs ortaya çıktığı anda dünya çapında bir ay karantina uygular, karantina boyunca tüm toplumun gereksinimlerini kamunun birikimleriyle rahatça karşılar, virüsü kontrol altına alınca coşkuyla işlerimize sarılır ve ekonomik kayıplarımızı telafi ederdik. Bu kadar basit!
Dünyayı ezilenler değil kapitalistler yönettiği için kârlarından olmak istemediler. Ve biz kırıldık. Hepsi bu! Virüsün salgına dönüşmesinin suçunu kapitalistlerden başkasına atanlar yalan söylüyor. Bu basit gerçeği örtme, ezilenler gerçekleri görmesin diye günah keçisi bulma telaşındalar.
Bugünün Firavunları tarafından nasıl sınıflara ayrıştırılmış olduğumuz gerçeği en çıplak haliyle ortaya çıktı:
- Firavunların rahatı yerinde, onların derdi kârlarının biraz azalması! Vah, vah!
- Küçük çiftçi ve küçük esnaf ya sallantıda ya zararda.
- Okumuş işçiler evlerinde, uzaktan çalışıyor.
- Okuyamamış işçiler ise ya işsiz ya sağlıkları pahasına işlerinin başında.
Bugün; işçisi, küçük esnafı onlarca arkadaşımız işsiz. Çalışmak zorunda olan pek çok arkadaşımız virüs kaptı, bazıları iyileşti, bazıları hala hastanede. Evlerinden çalışabilme lüksüne sahip olanlarımız “ben de işimi kaybeder miyim” diye kaygılı.
İşçi sınıfı olarak bugün özgüvenden yoksunuz. Maişet derdinde, bitmek bilmeyen, kafamızı kaldıramadığımız bir rekabetin, bir kavganın içindeyiz. Sadece kendimize ve ailemize, belki akrabalarımıza, en iyi ihtimalle yakın çevremize çekilmiş, sinmiş durumdayız. Kaderimize uzaktan mahzun bakan birer seyirci konumundayız.
Kaderimizin, hayatlarımızın ve insanlığın idaresini ve iradesini kapitalistlere ve devletin tepesindekilere teslim etmiş durumdayız. Onlar bizi sadece kendi çıkarlarına kullanmak için, sadece kendi çıkarlarına kullanabildikleri kadar umursuyorlar. Kapitalistlerin gözünde artı değer ve müşteriden, devleti yönetenlerin gözünde oy, vergi ve Mehmetçikten ibaretiz. Kendi hayatlarımızdaki tek rolümüz, tek hürriyetimiz bunlardan ibaret.
Bugün,
Otoriter liderlerin siyasal kariyerleri uğruna bir savaş çıkartma ve bunun bir dünya savaşına dönüşme ihtimalini ciddi ciddi düşünüyoruz.
Korona virüsünün bir mutasyonunun ya da bir başka virüsün dünya nüfusunu kırıp geçirme ihtimalini ciddi ciddi düşünüyoruz.
Küresel ısınmanın on ila yirmi yıl içinde dünyanın yarısını yaşanmaz hale getirme, diğer yarısını alt üst etme ihtimalini ciddi ciddi düşünüyoruz.
2008’den beri toparlanamayan kapitalizmin, salgının da etkisiyle uzun sürecek büyük bir krize girme ve milyonları işsiz ve aç bırakma ihtimalini ciddi ciddi düşünüyoruz.
Bütün bu büyük altüst oluşların, bu felaket senaryolarının mümkün olduğunu, önümüzdeki beş on sene içerisinde gerçekleşebileceklerini biliyoruz, görüyoruz.
Ancak insanlığın kapitalizmi ortadan kaldırıp daha insani bir düzen kurma ihtimalini mümkün görmüyor, gündemimize almıyoruz!
Dünyanın tüm hükümranları ellerindeki güç ve dillerindeki yalanlarla tebaaları gözünde kendilerini tanrılaştırmış ve kadiri mutlak ilan etmiştir. Kapitalizmi aşabileceğimizi hayal dahi edemeyişimiz şüphesiz ki son kırk yıldır aynı tornadan geçirilmemizdendir.
Evlerimize bezgince tıkıldığımız bu 1 Mayıs vesilesiyle şunu teklif ediyoruz:
Kendimizi, yakın çevremizi ve bize göz ucuyla bakan dostlarımızı sendika gibi çalışan bir örgütlenme inşa etmeye, bu inşa sürecini tartışmaya davet ediyoruz. İşçi sınıfını tabandan iğneyle kuyu kazar gibi inşa etmekten, sınıfsal bir zeminde buluşmak, birbirimize umut ve özgüven kazandırmaktan başka bir çaremiz yok, olmayacak!
İngiltere’de Corbyn ve Amerika’da Sanders’in yenilgileri bir kez daha gösterdi ki yaklaşan felaketleri engellemek için tepeden, hızlı netice veren başka bir yol , bir kısa yol yok! Evvela tabandan adım adım, ilmek ilmek işçi sınıfını yeniden inşa etmemiz, bu yolda bir aşama kaydetmemiz gerekiyor.
Bugüne kadar pek çok işçi derneğine ve sendikasına destek verdik, belli bir tecrübe biriktirdik. Şimdi kalsiyum değil kemik, destekçi değil kurucu rolünü üstlenme cüretini gösterelim ve sendikal alandaki sorun ve çıkmazlara çare olabilecek farklı bir sendikal anlayışı ve biçimi birlikte geliştirelim, arayıp bulalım istiyoruz.
Bir fabrika işçisiyle bir öğretmeni, bir beyaz yakalıyla bir temizlik işçisini, bir postacıyla bir öğretim görevlisini bir araya getiren, işçi sınıfı kimliğini, dayanışmasını ve mücadelesini yükselten, en önemlisi bu yalnızlıkta umudu ve yoldaşlığı ören herkese açık bir zemin inşa etmek istiyoruz.
Kendi çevremizle bir dere oluşturalım ve diğer derelerle buluşup önce bir ırmağa ve sonra bir sele dönüşelim istiyoruz.
İnsanlık zalimlerin çıkarcılığı yüzünden barbarlığa geri dönmeden…
Buluştuğumuz yer burasıdır, bu ağacın gölgesi, bu sofranın etrafı, bu sokaklardır, bu meydan.
Buluşalım arkadaşlar, bekliyoruz…