Hukuku ve Barışı Aramak: “Herkes sadece kendi acısını hissediyor”
Sema Kahriman’ın geçen Pazar günü gerçekleştirdiğimiz Türkiye’de Hukuku ve Barışı Aramak Sempozyumu için Medyascope’ta yaptığı haberi ve video çalışmasını iktibas ediyoruz.
SEMA KAHRİMAN / MEDYASCOPE
Emek ve Adalet Platformu’nun 24 Kasım Pazar günü Şişli Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde düzenlediği “Türkiye’de Hukuku ve Barışı Aramak” isimli sempozyuma Canan Kaftancıoğlu, Muammer Bilgiç, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ayhan Bilgen, Cihangir İslam gibi birçok siyasi isim katıldı.
Sempozyumda konuşmacılar, herkesin sadece kendi acısını hissetmesinin ve kendi sorununa çözüm aramasının ülkedeki demokrasi ve hukuk krizine çare olmadığı konusunda uzlaştı.
Sempozyumda, Türkiye’deki siyasi ve hukuki durum tartışılırken Canan Kaftancıoğlu 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü’nde bile siyasi partilerin bir araya gelemediğini söyledi.
“Kadına karşı şiddetle mücadele için farklılıklarımızı bir tarafa bırakmalıyız“
Kaftancıoğlu, “Adalet deyince ne yazık ki toplumun bugün getirildiği noktada herkesin kendisi için adalet mücadelesi vermesi gibi sanal bir durumun oluştuğunu görüyorum. Kardeşler, hepimiz biliyoruz ki, adalet bir kesim için olmaz” dedi. Kadına yönelik şiddet konusunda bile insanların ayrıştığı, ayrıştırıldığı bir süreçten geçildiğini bunun için de CHP’li kadınlardan bir çağrı yapıldığını hatırlattı. CHP İstanbul İl Başkanı, “En azından kadına şiddet konusunda siyasi görüşlerimizi, farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak yan yana gelerek bununla ilgili mücadele etmeliyiz diye. Bugünün muktedirine karşı yan yana gelme mücadelemizi sürdürmeliyiz” dedi.
“Aslında vatandaşlık sıfatı sorgulanıyor”
“Kriz halinde olan bir toplumsal yapı var” diyen Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Didem Yılmaz, “aslında vatandaşlık sıfatının sorgulandığını” söyleyerek konuşmasına şöyle devam etti:
“Olağanüstü hal (OHAL) kanun hükmünde kararnamelerine (KHK) yönelik ihraçlar bakımından sorgulanan aslında vatandaşlık sıfatıdır. En son 31 Mart seçimleri sonrası seçme hakları bakımından iptal taleplerine konu oldu, seçilme hakları bakımından yargı kararıyla seçilenlerin yönetim hakları ellerinden alındı. Yine OHAL KHK’larıyla seçilmiş belediye başkanları, belediye meclis üyelerinin görevden alınması. Kayyım veya kayyum önemli değil. Bu bir vesait rejimidir aslında. Bunun dile getirilmesi lazım”.
“Gücün hukuku varsa güçlünün çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre davranılır”
Saadet Partiisi Genel İdare Kurulu Üyesi Muammer Bilgiç de söz alarak, “Herkes kendi acısını hissettiğinde biz bu meseleleri çözer miyiz? Bütün insanlar yaşamın daha kolay ve daha güzel olmasını istiyorlar. Yaşamın kolay ve güzel olabilmesi için de biz zorluklar ve kötülükler karşısında organize olmalıyız” dedi. Bilgiç, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü neden doğru bulmadığını da şu ifadeler ile anlattı: “Devleti yaşatmak için insan yaşatılmaz. Bizzat devlet insanı yaşatmak, insan için yaşamı kolaylaştırmak, güzelleştirmek, insanın temel hak ve özgürlüklerine teminat olmak için vardır. Bunu yapmıyorsa yaşamı zorlaştıran, kötüleştiren en organize yapı devlet olur.”
“İnsanlar bir kırım/kıyım yaşamadan başkalarının acısını anlamıyor”
Medyascope‘a konuşan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, ülkenin içinde bulunduğu kriz durumundan “insan hakları anlayışına sarılarak” kurtulabilineceğini düşündüğünü söyledi.
Sempozyumda konuşan Ömer Faruk Gergerlioğlu, tüm mağdurların birbirine karşı duyarlı olması gerektiğini söyledi: “Herkesin birbirine karşı duyarlı olması gerekiyor. Bu duyarlılık olmadan sıkıntıların ortadan kalkması mümkün değil. OHAL mağduriyeti malum son yıllarda en ağır mağduriyet olarak yaşanıyor. Ama bunu anlamak için KHK mağduriyetine uğrayanların kayyum mağduriyetine uğrayanları çok iyi anlaması lazım. Kayyum mağduriyetine uğrayanların KHK mağduriyetine uğrayanları çok iyi anlaması lazım. Buradan geçecek bunun çözümü.” Siyasi partilerin haksızlıklar karşısındaki tutumunu eleştiren Gergerlioğlu çözüm anlamında bir umut olmadığını anlattı: “Siyasi partilere baktığınız zaman herkes kendi kampında, kendisini temsil ediyor. Bundan istifade eden Erdoğan rejimi de istediği gibi iktidarını rahat bir şekilde sürdürebiliyor. Bir çözümsüzlük ortamını yaşıyoruz”.
KHK’lıların yaşadıkları haksızlıklar karşısında “hayat felsefesi sarsıntısı” yaşadıklarını söyleyen Gergerlioğlu sözlerine şöyle devam etti: “Yaşadıkları kıyımın, kırımın farkına varan KHK’lılar şunu diyor mesela: ‘Ben Kürt meselesinin farkına yeni vardım. Başıma gelince anladım. Ayrımcılık neymiş şimdi anladım’ diyor”. HDP Kocaeli Milletvekili’ne göre çözüm “Türkiye’deki ayrımcılıktan kaynaklanan sıkıntıları bir insan hakları ve demokrasi konseptine oturtabilmek.”
İşçi sınıfının hak arayışına polis/devlet engeli
Emek ve Adalet Platformu’ndan Alpkan Birelma demokrasi ve hukuk krizinde işçi sınıfının mağduriyetlerinden bahsetti. “Emek meselesi konuşulduğu zaman ‘Türkiye’de işçi mücadelesi yoktur’ gibi çok klişe bir argüman söyleniyor. Bu argüman orta sınıfın emek mücadelesine yüz çevirmesine sebep oluyor ama tablo tam böyle değil. 2018’de bile 429 işyeri temelli eylem gerçekleşmiş.”
Birelma, “2003 ile 2016 yılları arasında AK Parti yaklaşık 40 bin işçinin grevini yasaklamıştı. Bu sayı arkada bıraktığımız üç yıl içinde 155 bin işçiye çıktı” diye konuştu.”