Cihan Tuğal – Liberalizmin Düşüşü, Şiddetin Tırmanışı ve Emek Mücadelesi*

1 Response

  1. Vehbi Kara dedi ki:

    John Stuart Mill, insan hakları ile özgürlüğün biricik temelinin kısıtsız özel mülkiyet ve serbest piyasa olduğu görüşü ile ortaya çıkmıştır. Fiyatları belirlemenin ve imalat sürecini düzenlemek devletin bir görevi olmadığını, üretici ve satıcıları, alıcıların eşit özgürlüğünden başka denetleyici olmaksızın tamamen özgür bırakmanın çok daha iyi olduğunu savunmuştur. Klasik İngiliz iktisat ve siyaset teorisinde, laissez-faire ekonomisi ile kişisel özgürlük ya da demokrasi arasındaki bağ doğal olup aynı zamanda evrensel çıkarların bir ifadesi, evrensel özgürlük ve uyumun bir güvencesi olarak görülmüştür .
    Aydınlanma çağının devamında ortaya çıkan özgürlük ve liberal demokrasi devlet ve toplum yapılarını da değiştirmeye başlamıştır. Dönüşüm süreci sonunda devletin dayanağı “toplumsal sözleşme” (sociale contract) olarak gelişim göstermiştir. “Toplumsal sözleşme kuramının aydınlanma felsefesinde daha yoğun ve belirleyici bir etkisinin olduğu görülmektedir ”.
    Smith’in ‘Ulusların Zenginliği’ adlı kitabında en önemli bölümlerinden bir tanesi işbölümüyle ilgili olan ilk bölümüdür. 18. yüzyılda yazılmış olmasına rağmen bugün bile çok etkili olmuştur. Smith bu bölümde iş bölümünün üretimi nasıl arttırdığını toplu iğne üretimiyle ilgili bir örnekle açıklar. Tek bir kişi, yapılması için on aşaması olan bir iğneden günde sadece on tane yapabilmektedir; fakat her aşamayı yalnızca bir kişi yapsa, yani on kişi çalıştırsa bir günde üretilen iğne sayısı 4800’e çıkıyordu. Ama her biri, her aşamayı yapsaydı sadece 100 iğne üretilecekti. Bu demek oluyor ki, işbölümü sayesinde iğne üretimini 48 kat arttırmıştır. Ayrıca işçinin belli bir aşamada uzmanlaşması sayesinde o teknolojiyi kullanmanın yeni yolları bulunarak arttırılabilir, bu da daha hızlı üretime sebep olur .
    Uluslararası ekonomi bakımdan işbölümü, dünyayı çok geniş bir atölye haline getirmiştir. Bu atölyede emek en elverişli yere gidecek, en az zamanı gerektiren faaliyetleri arayacaktır. İş bölümü, üretimi arttıracağından dolayı piyasaların genişlemesini ve büyük piyasaları zorunlu kılacaktır .
    “İktisadi bireycilik, … bireye olanaklı olan tüm kendini geliştirme alanlarını özgürce kullanmasına izin vererek, toplumsal ilerlemeyi birey aracılığı ile gerçekleştirmeye çalışır. Bunun için iki kurumun gerekli olduğuna inanır: İktisadi özgürlük (yani girişim özgürlüğü) ve özel mülkiyet. Farklı bireylerin farklı becerileri olduğuna ve her birinin bunları yeteneğinin son noktasına kadar başkaları ile rekabet içerisinde geliştirmesine izin verilmesi gerektiğine inanır ”.
    Devletin ekonomik hayata müdahale etmemesi gerektiği iddia edilmektedir. Devletin müdahalesi özel sektörün üretemediği veya yapamadığı konularda olmalıdır; savunma, güvenlik, adalet gibi. Eğer devlet çok vergi alırsa, vergiler üretimi kısacağından dolayı ülke durgunlukla karşı karşıya kalabilir. Bu müdahale hem iç, hem de dış ekonomi için geçerlidir. Eğer devlet vergilerle bir malın ithalatını azaltırsa bu, içerde o malın üretiminin tekelleşmesini arttırmaktadır. Uluslararası iş bölümünden yararlanmak için ürünlerin ülkeler arasında serbestçe mübadele edilmesi gerekir .
    Devletin başlıca işlevi, özgürlüğü hem yurtdışında hem de yurttaşlara karşı korumak, adalet ve düzenin sürekliliğini sağlamak, özel antlaşmaları uygulatmak ve rekabetçi piyasaları güçlendirmektir . Ekonomik hayat mal ve hizmet üretimi olduğu için, Smith üretime önem vermiştir. Üretimin arttırılması, emeğin verimine bağlıdır. Verimlilik artışı işbölümü, tam rekabet, iktisadî hürriyet, tasarruf ve sermaye birikimi ile mümkündür .
    Ekonomik krizlerden çıkış yolu olarak görülen ve birçok hükümetin kamu projeleri ile desteklediği girişimcilik, hızlı bir yükseliş trendine girmiştir . Doğrudan satış şirketlerinden Amway, 38 ülkede anket yolu ile hazırlamış olduğu “Global Girişimcilik Raporunda” özellikle “Y kuşağı” olarak bilinen 15-35 yaş arasındaki gençlerin %80’inin kendi işini kurmaya istekli olduğunu tespit etmiştir. Aynı isimle yapılan araştırmada Türkiye’de girişimciliğe sıcak bakanların oranı ise 2013 yılına oranla % 7 artarak %68’e ulaştığı tespit edilmiştir. Bu araştırmada girişimciliğe olumlu bakanlara bunların nedenleri sorulmuş ve şu sonuçlar elde edilmiştir :
    • İşverene bağlı olmamak için……………. %31
    • İkinci bir gelir kaynağı olması nedeni ile…. %30
    • Aile, boş zaman ve kariyer dengesi için…. %27
    • Kişisel tatmin…………………………….. %26
    • İşsizliğe alternatif olması nedeni ile……… %10
    Yine aynı araştırmada Türkiye’de üniversite mezunlarının kendi işini kurmaya hevesli olanlarının oranının %74 ile daha alt düzeyde eğitimi olanların ise %66 düzeyinde olduğu tespit edilmiştir. Bu oranların Avrupa Birliği ülkeleri ile mukayese edildiğinde girişimcilik potansiyelinin Türkiye’de daha yüksek olduğu sonucuna varıldığı ifade edilmektedir.
    Toplumsal sözleşme anlayışına göre, toplumlar ve devlet, kendisini oluşturan bireylerin eşitler olarak, bir toplum oluşturmak ve böylelikle de kendi çıkarlarını iyileştirmek amacı ile karşılıklı taahhütler altına girdikleri bir sözleşmeye dayanmaktadırlar. Böylelikle ilişki rızaya dayalı olduğu için meşruiyet kazanmaktadır . Sonuçta feodal ve kapitalist düzenin dayandığı açık eşitsizlik ve hiyerarşiye dayalı yapı terk edilmiş olmaktadır. Tekâmül süreci ile birlikte efendi ile uşak arasındaki ilişkinin sonu bir şekilde görünmüş olmaktadır. İktisadi özgürlükler insanlık tarihinin belki de bu en eski geleneğini ortadan kaldırmak üzeredir.
    Malikiyet ve Serbestiyet devri, tekelci devletin sona ermesine yol açacak bir yapıyı öne sürmektedir. Ertem bu durumu “Malikiyet; tekelci olmayan yağmaya ve israfa yol açmayan bir sahiplik. Serbestiyet; yine yağmacı ve tekelci bir malikiyete yol açmayacak bir özgürlük” olarak ele almaktadır. Bu formülasyon, insanlık tarihinin ekonomide geliştirdiği bütün formülasyonlardan daha önemli bir açılımı hatta bir kopuşu ortaya koyacak önemli bir çıkış olarak ifade edilmektedir.
    Malikiyet ve Serbestiyet devri liberal demokrasi standartlarının gelişmiş halidir. Liberal demokrasinin önceki sistemlerden farklı ve çekici olduğu yönler şu şekilde sıralanabilir:
    • Diktatoryal rejimler engellenmektedir.
    • Demokratik ve serbest olmayan sistemlere göre vatandaşların birçok temel hakkı sağlanmaktadır.
    • Kişisel özgürlükler kanunlar ve hukuk kuralları ile garanti altına alınmıştır.
    • Kişilerin temel çıkarlarını korumaları için uygun bir sistem ortaya konulmaktadır.
    • İnsanlara kendi seçimlerinin ürünü olan kanunlar çerçevesinde yaşama fırsatı tanınmıştır.
    • Politik olarak eşitlik sağlanarak ifade özgürlüğü ve ekonomik bağımsızlık konusundaki engeller kaldırılmıştır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir