Osman Fakıoğlu: “Taşeron işçi nedir diyen milletvekilleri var”
Geçtiğimiz 7 Haziran seçimleri sonrasında çeşitli illerden taşeron işçi dernek başkanları Ankara’da buluşmuşlardı. Seçim öncesinde kamuda taşeron işçiliği bitirme sözü veren muhalefet partileriyle görüşerek verdikleri sözün takipçisi olacaklarını beyan etmişlerdi. * Bizim de takip ettiğimiz bu mücadelenin kahramanlarıyla röportaj yapma imkanı bulduk. Taşeron sisteminin ürettiği zulmü, yürüttükleri bireysel ve toplumsal mücadeleyi, elde etikleri kazanımları ve karşılaştıkları sorunları, sendikalara bakış açılarını ve meselenin çözümüne dair öngörülerini konuştuk. Allah’ın mücadelelerini dosdoğru yola iletmesi ve bu yolda sabit kılması duasıyla bu kıymetli sohbetleri ilginize sunuyoruz.
Osman Fakıoğlu: “Taşeron işçi nedir diyen milletvekilleri var”
İsminiz, soyisminiz nedir?
-Osman Fakıoğlu.
Ankara’ya nereden geldiniz?
-Gaziantep’ten. Gaziantep Taşeron İşçiler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Başkanıyım.
Orada hangi alanda çalışıyorsunuz abi?
-Sağlık sektöründe, bilgi işlem personeli olarak çalışıyorum.
Sizce çalıştığınız yerde taşeron işçilerin en büyük problemi nedir?
-İzin meselesi. İzin meselesi derken şöyle; bir kurumda, başka bir yerde işiniz olduğunda bir mazeret izni alırken baya sıkıntı yaşıyoruz. Diyorlar ki sizin yıllık izninizden düşelim ama 1857 sayılı kanunda diyor ki 10 günden aşağı yıllık izin veremezsin. Yani aldığınız 1 günlük izni bile yıllık izinden düşebiliyorlar. Yok deme şansınız yok. Çünkü o işinizi halletmek zorundasınız ve onu kabul etmek zorunda kalıyorsunuz.
Peki mesela “Yıllık iznimi şu zamanda izin almak istiyorum” dediğiniz zaman alabiliyor musunuz?
-Ona şöyle diyelim: eğer aynı tarihte yoğunluk olmuyorsa bir sıkıntı olmuyor, veriyorlar. Yani o konuda rahatız diyebilirim.
Başka taşerona özgü olarak nasıl temel sorunlar var abi çalıştığınız yerde?
-Taşerona özgü olarak şöyle sıkıntılar var; genelde taşeron işçilerinin benzer sıkıntıları vardır. İş güvencesi yok, sendikal faaliyetlerde çok zayıf, biz bunları derneklerle aşmaya çalışıyoruz. Derneklerle ne kadar başarılı olabiliyoruz o da tartışılır. Çünkü bir derneğin yaptırım gücü yok. Bugün kim ne derse desin birçok derneğin siyasi olarak ancak bir şeyler becerebiliyor bir şeyler yapabiliyor. Onun haricinde derneklerin çok fazla bir yaptırım gücü yok. Hatır gönül ile yapacaksınız. Eğer üye sayınız fazlaysa siyasi partileri arkanıza alma şansınız daha fazla. Onun haricinde dediğim gibi derneğin çok fazla bir yaptırım gücü yok.
-Peki sizce sendikal mücadeleye nazaran avantajları var mı derneğin?
-Şöyle ;sendikalarda taşeron işçilerin mesela ben bilgi işlem personeliyim benim iş kolum büro çıkıyor. Ama bugün başka bir ilde çalışan arkadaşınki sağlık çıkıyor. Yani bu iş kolu bir türlü düzeltilemedi. Biz dernekler olarak ne istiyoruz diyoruz ki biz çalıştığımız kurumun işkolundan sendikalara üye olalım diyoruz. Biz bugün büro işçilerini kabul etmedik; sağlık sektöründen, sağlık işkolundan üye olmayı istedik sağlık-iş sendikasına başvurduk. Müfettiş geldi. Adam zaten hazırlıklı gelmiş, ret cevabı geldi. Yani bunun sıkıntısını sadece biz değil herkes yaşıyor. Bugün temizlikte çalışan arkadaşlar da öyle. Bir bakıyorsunuz birininki hasta bakıcı çıkıyor yani daha doğrusu hizmetli çıkıyor, diğerine bakıyorsunuz sağlık iş kolunda çıkıyor. Yani bunlar zaten sendikalaşmada çok büyük bir sorun. Dernekte sağlık iş kolu, güvenlik iş kolu filan demiyorsunuz. Nasıl bir köyün, bir mahallenin derneğine üye oluyorsa arkadaşlar, buna da üye oluyor. Ha şu da var, derneğe bile üye yaparken sıkıntı yaşıyoruz. Derneğe bile insanlar üye olurken korkarak oluyor. Şimdi adama diyorsunuz bunu bir köy derneği olarak düşün, adam yok diyor. Ben ekmeğimden olurum diyor. Şimdi o insana da bir şey diyemiyorsunuz çünkü bir iş güvencesi yok. İki gün sonra kapının önüne konma korkusu var. Siz dernekte bile sıkıntı yaşarken sendikayı varın siz düşünün.
İşyerinde hem bireysel hem de toplumsal olarak nasıl mücadeleler verdiniz haklarınızı savunmak konusunda?
-Biz şimdi 2012 yılında kurduk derneği. 2012 yılından bu yana hastanemizde, diğer hastanelerde olsun diğer kurumlarda olsun birçok işi başardık. Neyi başardık? Yıllık izinleri başardık. Neyi başardık? Aylıkların geç yatmamasını önledik. Kanunları çıkardık bildiğimiz kadarıyla. Onları çıkardık onları halletmeye çalıştık. Başka da zaten bir sıkıntı olmuyor. Taşeron işçinin şu an, kadroyu geçiyorum zaten tek hedefimiz kadro, taşeron işçiye ben köle denilmesine de karşıyım. Eğer biz bunun mücadelesini veriyorsak köleliği bir defa kabul etmeyeceğiz. Ben bunu çıktığım televizyon kanallarında, yerel kanallarda defalarca söylemişimdir. Biz köleliği kabul etmiyoruz. Efendim modern köle. Hayır arkadaş, köleliği kabul etmeyeceksiniz. Kendinize bu ismi yakıştırmayacaksınız. Bunun mücadelesini vereceksiniz. İşçiyiz ama ne işçisi olduğumuzun artık belirlenmesi lazım. Sağlıksa sağlık yoksa temizlikse temizlik. Bunun belirlenmesi lazım. Onun haricinde yok yani kölelik lafını zaten kabul etmiyoruz.
Peki derneğin öncesinde bireysel bir mücadele geçmişiniz var mı?
– Yok. Dernekle başladı. Ben dernekçi olarak birçok arkadaşı takip ediyordum . Onlara bir şeyler soruyordum bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum. Derneği kurduktan sonra biraz daha 4857 sayılı kanununa, ihale kanununa, sendikalar yasasını falan artık yavaş yavaş öğrenmeye başladık. Sağolsun arkamızda da çok yürekli bir avukatımız var. Sıkıştığımız yerde de o bize yardımcı oluyor. Onunla da görüş alışverişinde bulunuyoruz.
Şu anda kaç üyeniz var abi dernekte?
– Bizim 480 üyemiz var ama şu an üye alımını da durdurduk. Üye almıyoruz. Sebebi şu; biz derneklerin bütçesi yok. Biz 3’er lira aidat topluyoruz. 3’er lira aidatı da tam olarak toplayamıyoruz. Bugün Gaziantep’te 8 ilçe var, 2’si merkez ilçe. Kredi yurtlar kurumunda mesela bir sıkıntı oldu. Gittik, bir şekilde yine siyasi yollarla hallettik. Bunu açık konuşmak lazım. Ama diğer ilçede bir sorun olduğu zaman biz yetişemiyoruz. Çünkü biz dernekçiyiz. Biz her an izin alamıyoruz. İzin sıkıntımız oluyor. Onlara ulaşamadık. 480 üyeden sonra teşkilat başkanımıza da söyledik, bundan sonra üye alımı yapmıyoruz dedik. Yani yetişemediğimiz için yoksa ben de isterim. Eğer şu anda ben üye alımı yapsam Antep’te, rahatlıkla söylebilirim 750-800 üyem olur benim. Başvurular var yani yetişebileceğimiz kadar üyemiz olmasa da yine kanunlar çerçevesi içerisinde ve siyasi yollarla halletmeye çalışıyoruz o ayrı bir şey. Ama üye olarak kabul etmiyoruz.
Şu an örgütlü olduğunuz bir sendika var mı?
-Şimdi demin de dediğim gibi biz sendikalaşma konusunda biraz sıkıntı yaşadık. Büro işini kabul etmedik, sağlık iş kolundan gitmek istedik.
Kişisel olarak da örgütlenmeye gitmediniz yani herhangi bir sendikada?
– Ben hiçbir sendikada örgütlenmeye gitmedim sadece Türk-İş’e biraz sempatim vardı. Ergün Atalay’dan dolayı. Ondan dolayı biraz ona yakın, yine sağlık iş kolu üzerinden olsa yine onun üzerinden gider ve Türk İş’e üye olurum. Bugün Gaziantep’te Hak-İş’e bağlı Öz büro-İş olsun, Öz- iş olsun güvenlik sendikası bu sendikalar aktif halde. Sağlıkta aktif rolde. Yoksa belediyelerde Türk-İş’e bağlı DİSK’e bağlı sendikalar aktif durumda. Ama sağlık sektörüne baktığımızda Hak-İşe bağlı sendikalar ön plana çıkıyor. Bugün Öz-Büro-İş’in mesela Gaziantep’te bizim üyelerimiz haricinde üyeleri var. Bizim derneğimize üyeler olan arkadaşları biz üye ettirmedik. Engelledik ama velhasıl en kötü sendika sendikasızlıktan iyidir. Şimdi bunu açık konuşmak lazım. Şimdi bugün dediğimiz gibi derneğin bir yaptırım gücü yok ama Öz Büro-İş’teki arkadaşlara en azından bir umut, maaşlarına en azından 100 liralık bir fark gelse o insanları mutlu edecek. Onun için bu sağlık iş kolu üzerinden çıkmayınca Öz Büro İş’ e kayıt yaptırabilirsiniz dedik arkadaşlara.
İş yerinizdeki taşeron işçilerin mücadele motivasyonu nasıl?
-İnanmıyor insanlar. Kendi dernek yönetimindeki birkaç arkadaş bile artık bu işin olmayacağını, uğraşlarımızın boşa olduğunu belirtiyorlar. Yönetimdeki arkadaşlar böyleyse artık üyeleri siz düşünün. İnsanın üstüne ölü toprağı serilmiş derler ya aynen öyle. İnsanlar mücadeleden kaçıyor. Yani bugün bir miting yapmaya kalksanız sizi destekliyorlar. 480 üyenin 480’i de benim arkamdadır. Ama velhasıl gel gelelim ki bu insanlara arkadaşlar toplantımız var, arkadaşlar mitingimiz var deseniz toplasanız 20-30 kişi. Çünkü insanlar oraya geldiğinde orada görüldüğünde fişlenmekten korkuyor. Yani adama terörist derler. Hakkını arayan Türkiyede teröristtir, örgütçüdür! Yani örgütün ne olduğu belli değil ama olsun yine de örgütçüdür. Onun için insanlar korkuyor ,biz de insanlara baskı yapamıyoruz. Çünkü öyle bir hakkımız yok. Afedersiniz adam diyor önde giden biri var zaten uğraşıyor, kelle koktukta da olsa çalışıyor, ben de diyor onu dışarıdan destekleyeyim. Bugün biz Ankara’ya gelirken 1’er lira 2’şer lira para topluyoruz düşünün. Ki benim derneğim maddi sıkıntısı olmayan bir dernek. Ama birçok dernekteki arkadaşımız derneği feshetti bu yüzden, maddi sıkıntılar yüzünden. Çünkü bizim bir Ankara’ya gidip gelmemiz demek 300 lira demek. En kötü ihtimal. 5 yıldızlı otellerde kalmıyorsunuz, uçakla gidip gelmiyorsunuz, yolların rezilliği, burdaki rezilik. Bugün Ankara’da siz de bugün şahit oldunuz arkadaşlar kalacak yer arıyor. Bir tane sendika kapısını açacak da hatır gönüle sizi misafir edecek. 5 yıldızlı otelde kalmıyorsunuz ve böyle maddi sıkıntılar yaşıyorsunuz. Ve siz üyelerinize bunu sıkıştıramıyorsunuz. Arkadaş para ver ben gideceğim diyemiyorsunuz. Çünkü onda da para yok. Durum böyle.
Taş-İş’der ile nasıl irtibatlanma sağladınız?
Cemalgille biz şöyle tanıştık. Gene böyle bir dernekte toplantısı vardı. Cemallerle orada tanıştık. Cemal de iyi bir arkadaşımız, derneklerde aktif. O yüzden bi sıkıntımız olmuyor. Şunu da söyleyeyim bizim açtığımız bir mahkeme vardı muvazaa mahkemesi, kazandık muvazaamızı aldık. Artık biz de bu kararın uygulanmasını bekliyoruz. Ve biz insanlara bu muvazaa davasında bile insanlar baskı gördü. Müfettişe yalan beyanlar verilmesi istendi. Bu konuyu da belirtmek istiyoruz.
Abi Ankara’ya gelmenizin temel sebebi neydi? Siyasi partilerle yapılan görüşmelerden kişisel beklentileriniz nelerdi?
– AK partisiz bir koalisyon zaten mümkün değil o belli. Siyasi partilerin taşeron işçilerin varlığını hani biliyorsunuz ya bugünlerde bir kırmızı çizgi modası var. Bütün siyasi liderlerin ağzındadır kırmızı çizgimiz şu kırmızı çizgimiz bu. Biz istiyoruz ki kırmızı çizgilerinden biri de taşeron işçilik olsun. Biz bunu belirtmeye geldik. Bugün HDP Eş Genel Başkanı Figen Hanım sağolsun bizi güzel ağırladılar. Bize geniş açılımlı bir bilgi verdiler. Biz onlara derdimizi anlattık. İsteklerimiz oldu. Belki diyeceksiniz HDP koalisyonda olmayacak olmasın ama yine de bir siyasi partinin taşeron işçiliği mecliste dillendirmesi bile güzel bir artıdır. Bugün biliyorsunuz AK Partiye gittik bizi içeriye almadılar. Bizi kapıdan içeriye almadılar. 5 kişi seçtik. 5 kişi içeriye gönderdik onlar da zaten üst yöneticilerden biriyle görüşemedi. Baya da bi kötü geçmiş arkadaşlar, umutsuz çıktı. Biraz da siyasilerin taşeron işçiye bakışı farklı. Şimdi biz kendimiz taşeronu duyurduk siyasilere. Belki taşeron işçiliğin ne olduğunu bilmeyen çok insan vardır ki ben bunu yaşadım. Geçen sene mecliste ismini vermeyeyim tanınmış bir milletvekili soruyorum abi diyorum Taşeron İşçilik ne olacak diyorum kulağıma gelmiş diyor ki taşeron işçilik nedir diyor. Düşün ya bunu söyleyen bir siyasi partinin bir milletvekili. Tanınmış bir milletvekili. Bu seçimde seçilemedin, tamam, iyiki de seçilemedin. Bugün siyasi partilere ben kızıyorum. CHP’sine de MHP’sine de HDP’sine de. Bugüne kadar neredeydiniz! Sadece seçim beyannamelerinde taşeron işçilikten bahsettiler. Hayır abicim! Sen bundan sonra da devam et. Dillendir. Benim kırmızı çizgim bu de. CHP 14 madde saydı tamam taşeron işçiliği de saydı ama bugün MHP’ye bakıyoruz yok. Bugün HDP’ye bakıyoruz yok. Bugün HDP’ye biz dillendirdik. Belki bir koalisyon teklifi gelse bunu öne koymayacaklardı.
Abi son zamanlarda siyasilerin gündemine taşeron meselesi girdi, bu da sizin mücadelenizin başarısı sayılabilir tabi ki.
-Tabi tabi. Bunu biz duyurduk. Bunu dernekler duyurdu.
Mesela bu bir başarı. Bu başarı size bir motivasyon olarak geri dönmüyor mu?
-Mesela ben dernek başkanı olarak motivasyon alıyorum. Hiç olmazsa en azından bugün Figen hanımla tanışmak benim için bir mutluluktu. Bu bana motivasyon oluyor. Bugün televizyonlarda izlediğimiz birçok insanın ulaşamadığı insanlara siz daha rahat ulaşabiliyorsunuz ve bu size bir özgüven kazandırıyor. Bugün belki Figen Hanım ile fotoğraf çektirdik diye birçok arkadaşımız öfkelenecektir. “Onların partisine niye gittiniz” diye. Onların partisi diye bir şey yok. O insanlar Türk halkının oylarıyla seçilmiş, doğru mu, siyasi görüşleri ne olursa olsun meclise girmişler. Ben o insanlarla görüşürüm.
Ben açıkça söyleyeyim tavrınızla ilgili en çok sevdiğim şey şuydu mesela: Yani siyasilerin üzerinde bir tavırla orada bulunuyorsunuz yani herkesin kendi kişisel olarak desteklediği bi parti var MHP’li arkadaşlarınız var CHP’li arkadaşlarınız var…
-Mutlaka olacaktır.
Mesela o kişisel teamüllerinizi içinizde tutup gayet siyasilerin üzerinde bir tavır sergileyebiliyorsunuz.
– Aynen öyle, aynen öyle. Şimdi bakın geçmişte bazı dernekçi arkadaşlarımız bunun hatasını yaptı. Birçok dernekçi arkadaşımız ben AK Partiliyim ben şuraya gitmem ben CHP’liyim ben buraya gitmem dedi. Hayır arkadaş siz eğer bu davayı güdüyorsanız, bu davada başarılı olmak istiyorsanız siyasetin tarafı olmayacaksınız. Ben kendi adıma öyleyim. Ben bugün Gaziantep’te 12 milletvekili 4 siyasi parti hangisi olursa olsun gidip rahatlıkla görüşebiliyorum. Niye ben çünkü onlara ben şucuyum ben bucuyum demedim. Sizin de dediğiniz gibi her insanın kendi siyasi görüşü vardır. O perdenin arkasında kalır. Siz bugün eşinizin oyuna kefil misiniz? Değilsiniz. Doğru mu? Ben bile kendi oyumu verirken gidiyorum oyumu atıp geliyorum bana soruyorlar kime verdin diye yav ben verdim bir yere işte. Siyasi görüşünüzü bir tarafa bırakacaksınız. Benim dernek yönetimimde beş tane mecliste olmayan Saadet Partili arkadaşım da, mecliste olan 4 partiden arkadaşımız da var. biz bunu başardık. Biz AK Partililerden kurmadık, CHP’lilerden MHP’lilerden HDP’lilerden kurmadık. Niye? Bizim bir davamız var, yani biz buna bir dava diyoruz artık. Biz bu taşeron işçiliği kaldırmak için mücadele ediyoruz. Bizim derdimiz davamız bu değil mi? Siyaset düşünüyorsanız gidersiniz bir partinin gençlik kollarına, orada siyasetinizi yaparsınız. Kimsede size neden burada siyasetinizi yapıyorsunuz neden bu partiyi savunuyorsunuz demez. Öyle bir lüksü yok çünkü.
Peki abi taşeron işçilerin hakkını almak konusunda kısa vadede ne öngörüyorsunuz? Yasama süreci başladıktan sonra.
-Ben şöyle söyleyeyim eğer muhalefet partileri diretirse Ak Parti’nin şu anki iktidar partisinin yumuşayacağını düşünüyorum. Ha eğer derlerse ki “Ya arkadaş taşeron işçiliğe biraz göz yumalım” derlerse muhalefet partileri, AK Parti şöyle bir teklifle gelecektir, bu benim kendi görüşüm: bunları biz kadroya almayalım ama bunların maaşları 1050 lira gel biz bunları 1200 lira yapalım. Bunları susturalım. Dediği zaman inanın birçok taşeron işçi buna sevinecektir. Çünkü kadro umudu yok ki adamın. En azından adamın maaşına 150 lira fark edecek. Mutlu olacak. Onun için ben şahsen kadrodan çok umutlu değilim. Yani bugün CHP-MHP koalisyonu olsa bir hükümet kurulsa ben size derim 3 ay sonra 4 ay sonra kadro gelir derim çünkü ikisinin de vaadi bu. Ama şu da var: üç muhalefet partisinin oyu AK Partinin oyundan fazla çıkar. Milletvekili sayısı olarak. Bugün bunu Figen Hanım’a da söyledik. Eğer bugün üçünden biri böyle bir teklifle gitse ben bunun geçeceğine inanıyorum. Üç siyasi parti hangisi olursa olsun yok deme şansı yok. Seçimeni kaybetme ihtimali var çünkü. Bugün HDP bir teklif verse Figen hanıma da sordum bugün HDP bir teklif verse belki Mhp yok diyecek. Ne olacak MHP’nin taşeron işçi seçmeni küsecek. Biz bunu dillendirmeyecek miyiz? Arkadaşlar bakın HDP böyle bir teklifle gitti CHP böyle bir teklifle gitti HDP oy verecek diye MHP vermedi, biz onu dillendireceğiz. Bugün ben canlı yayında da söyledim. Taşeron işçi dört siyasi partiye de zarar verecek güçte ama bunun farkında mı değil. Bugün taşeron işçiler bir siyasi oluşum içerisine girse yemin ediyorum size bu dört siyasi parti onların oluşumunun peşine düşecek ve ben bunun hazırlığı içerisindeyim. Taşeron işçi partisini kurmanın çabası içerisindeyim. Bugün taşeron işçiler kendi başına taşeron işçilerden oluşan iki tane sendika kurduysa demek ki taşeron işçi istediğini yapar. Onun için kadrodan çok umutlu değilim ama belki 3 muhalefet partisinden biri teklifte bulunursa geçer diye düşünüyorum yoksa AK Partinin bunlara maaş iyileştirmesi yapalım susturalım diye düşünebileceğini düşünüyorum.
Taşeron dışında işçilerin genel problemleri var. Çoğumuzun öyle problemleri var sence biz niye bu haldeyiz işçiler olarak? Uzun vadede bu durum nasıl değişebilir?
-İnsanların korkması, insanların ihtiyacı, insanların ekmek parası, ha yetiyor mu yetmiyor. Bugün açık konuşalım ben 1000 lira maaş alıyorum. Evim kira. Bugün Antep’te 600 liradan aşağı ev bulamazsınız. 600 lira ben ev kirası verdim mi? 200-250 lira da yakıt parası verin aylık. Etti 850 geriye 150-200 lira. Bu 200 lira ile siz çocuk besleyeceksiniz çocuk okutacaksınız ihtiyaçlarınızı karşılayacaksınız. Mümkün mü? Çok zor değil mi? Ama insanlar buna rağmen şükrediyor. “Ya ben bunu da bulamazsam?”. Haklı. Bugün çocuğunuza bir çikolata götürmek insana öyle bir gurur onur veriyor ki bir çikolata ya 50 kuruşa. Ama gün oluyor ki o çikolatayı alamıyorsunuz. Ben size yeminle söyleyeyim benim 2 tane kızım var ben onları çarşıya götürmeye korkuyorum bir şey isterler mi diye. Hani 10 liram varsa 10 liramı veririm kızıma aman canı sağolsun. Ama ya yoksa. Ya daha fazlasını isterse? O zaman o babanın durumunu düşünebiliyor musunuz? Bu para yetmiyor ama buna da muhtacız. Bunu kabulleniyor muyuz kabullenmiyoruz. Kabullenmememiz lazım! Uzun vadeye geldiğiniz zaman. Uzun vadede dediğim gibi ben şundan yanayım. Bir 6 ay bekleyelim. Bir 7 ay bekleyelim. Baktık bir sonuç çıkmadı o zaman ben derim ki siyasi oluşum içerisine girelim. Ben bunun tüzüğünü hazırlamışım. Tüzüğü hazır siyasi partinin. Bu oluşum içerisinde diğer dernek başkanlarımız da olursa ben bundan daha çok ses getireceğine inanıyorum. Çünkü bugün dernekler olarak basında bile zor yer alıyoruz. Çok zor yer alıyoruz. Bugün Figen Hanım bizi kabul etmeseydi genel başkan sıfatıyla, sıradan bir milletvekili ile görüşseydik bugün basın bize yer verir miydi? Vermezdi. Bugün biz Gaziantep’te basın açıklaması yapıyoruz. 5 tane yerel kanal var 5 kanaldan ya 1’i ya 2’si o da hatır için veriyor. Gazetelerin birçoğunda yer almıyor niye? Çünkü siz haber değilsiniz, siz reyting artıramazsınız. Siz onlara para kazandıramazsınız. Bugün bunu bir siyasi oluşum içerisine koyduğunuz zaman görüyoruz en kötü partinin genel başkanı bile haber olabiliyor. Bir basın açıklamasıyla bir lafıyla bir sözüyle hiç olmadı adam cumhurbaşkanına çatıyor. Hiç olmadı çözüm sürecine çatıyor. Yani her halükarda kendine basında yer bulabiliyor. Ben de böyle bir plan içerisindeyim.
Son olarak taşeron olsun olmasın bütün işçilere bir mesaj vermek isteseniz ne söylersiniz?
– Ben tüm taşeron işçi kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın, ablalarımızın, bacılarımızın korkmadan bu mücadele içerisinde yer alan insanlara destek olmalarını; bu açıktan olmuyorsa da arka plandan destek olunmasını isterim maddi, manevi. Çünkü bizler asgari ücretle çalışan insanlarız. Bize destek olmalarını isterim. Takıldıkları yerler olursa dernek başkanlarımıza ulaşabilirler. Sendika başkanlarına demiyorum. Çünkü ben kendi adıma çok da güvenmiyorum sendikalara. Bence bizi yalnız bırakmasınlar. Allah hepsinden razı olsun.