Sofia Arias söyleşisi ikinci bölüm: “Hedeflerimizi seçilmiş politikacıların gerçekleştiremeyeceğini biliyoruz, bunun için işçi sınıfını sahneye çıkarmamız gerekiyor.”
13 Ağustos 2019
Söyleşen: ALPKAN BİRELMA
Döküm ve çeviri: EAP ÇEVİRİ KOLEKTİFİ
Birinci bölümünü yayınladığımız söyleşinin devamı için Sofia Arias’a bağlanıyoruz.
DSA serimizin sunuş yazısı için tıklayınız.
Bir diğer DSA üyesiyle yapılmış söyleşi için tıklayınız.
Bu söyleşinin İngilizce orijinali için tıklayınız.
“DSA İŞÇİ SINIFI İÇERİSİNDEKİ TABANINI HENÜZ YENİ YENİ OLUŞTURMAYA BAŞLIYOR.”
A: O zaman DSA’nın işçi sınıfı ile ilişkilerine geri dönelim.
S: DSA’nın bence temel sorunu, işçi sınıfı içerisindeki tabanını henüz yeni yeni oluşturmaya başlamış olması. Emek hareketinde kök salmaya çalışıyoruz. Üyelerimizi halihazırda sendikalı olan ya da sendikalaşma mücadelesi verilebilecek işyerlerinde işe girmeye teşvik ediyoruz. Kâr amacı gütmeyen sivil toplum örgütlerinde çalışan arkadaşlarımızı işçi hareketi açısından daha stratejik olduğunu düşündüğümüz sektörlerde işe bulup çalışmaya teşvik ediyoruz.
A: DSA’nın işçi sınıfı içinde nasıl örgütleneceği konusunda yaptığınız tartışmaları epey okudum, taban stratejisi tartışmasını kastediyorum. Tartışmayı gerçekten beğendim. Fakat sormak istediğim şu: Birinden teşkilatı için çok da parlak olmayan bir sektörde iş bulmasını istemek kolay bir şey değil. Buna “sınıf intiharı” derdik. Bu kadar özverili bir üye tabanınız var mı merak ediyorum. Çünkü bu tartışmalarda yazarlar bunu varsayıyor gibi görünüyordu. Ya da basitçe “STK çalışanı olmaktansa, kamuda öğretmen olmaya çalışın, bu da stratejik bir işkolu” mu diyorsunuz? Ki bu görece daha az fedakarlık istiyor.
S: Bu konu hakkında bazı görüş ayrılıkları var. Bir grup, biz STK’lar da dahil her yerde örgütlenmeliyiz diyor. Müzelerde, medyada, akademide insanlar sendikalaşıyor, oralarda da bir dinamik var gibi görünüyor. Bir başka grup, taban stratejisi dediği bir pozisyonu savunuyor. Bu grup, kapitalizm için önem arz eden daha stratejik sektörler olduğunu ve bunlarda örgütlenmemiz gerektiğini söylüyor. Mesela, New York’ta biz beş işkolunu stratejik sektör olarak belirledik ve onlarda örgütlenmeye odaklandık: öğretmenler, hemşir(e)ler, taşımacılık işçileri, belediye işçileri ve inşaat işçileri.
A: Mesela DSA’nın taşımacılık sektöründen kaç üyesi vardır?
S: Bu zor olanlardan biri. New York için konuşabilirim. New York’ta inşaat işçilerinden, öğretmenlerden ve biraz da hemşir(e)lerden üyelerimiz var. Gelecek sene için plan ise ülke genelinde stratejik olan sektörleri düşünmeye başlamak. Taşımacılık da bu sektörlerden biri olacak şüphesiz. Öğretmenler de olacaktır, çünkü öğretmenler son birkaç yıldır kitlesel grevler yapıyor. Muhtemelen hemşir(e)ler de olacaktır. Göreceğiz. Örgüt olarak kaynaklarımız sınırlı, nihayetinde hala yeni bir örgüt sayılırız. İnsanları bir işyerinde nasıl örgütlenileceği konusunda eğitmemiz ve yetiştirmemiz gerekiyor. New York bu açıdan görece daha gelişkin olduğumuz yerlerden biri, çünkü sendikalar bu şehirde görece daha güçlü. New York ülkenin sendikalaşma oranı en yüksek şehirlerinden bir tanesi. Yaklaşık %35.
“DSA SEÇİMLER SAYESİNDE BİR ÖZGÜVEN İNŞA ETTİ, BUNU BİR KENARA ATAMAYIZ.”
A: Birçok insan DSA’nın iyi hoş olduğunu, ama seçimlere fazla yoğunlaştığını söylüyor. Şimdiye kadar konuştuğumuz diğer bütün aktiviteler sanki biraz daha ikinci planda kalıyor ya da dışarıdan öyle görünüyor. Bu eleştiri hakkında ne söylemek istersin?
S: DSA’nın seçimlere odaklandığı doğru. Bu konuda tartışma sürüyor. Bazıları şöyle diyor: “Bakın, seçim odaklı olabiliriz, ama seçim çalışması yapmayan diğer sosyalist gruplar genişleyemezken seçimler bizim üye tabanımızın genişlemesini sağladı.” Üyeliklerimiz arttı, çünkü insanlar Ocasio-Cortez’in kazandığını gördü. İnsanlar, radikal fikirleri popülerleştiren, “Herkes için Sağlık” konusunu gündemleştiren, öğrenci harçlarının kaldırılmasını savunan bu örgüte katılmak istiyorum diyorlar. Bütün bunlar insanlara DSA’ya katılma heyecanı veriyor. DSA seçimler sayesinde bir özgüven inşa etti. İnsanlar, “bunu bir kenara atamayız, çünkü bize güç veriyor” diye düşünüyor. Ama evet, sadece buna bel bağlayamayız. Nasıl devam edeceğimize dair tartışmalar sürüyor. Ama nihayetinde politikacıların siyasal hedeflerimizi tek başlarına gerçekleştiremeyeceğini biliyoruz. Bunun gerçekleşmesi için işçi sınıfının sahneye çıkması gerekiyor. Yani asıl tartışma, DSA’nın işçi sınıfının katılım sağlayabileceği bir harekete nasıl dönüşeceği. Bazıları DSA’nın bunun için fazla beyaz olduğunu söylüyor. İşçi sınıfının çoğunluğu kahverengi ya da siyah, birden fazla işten birden çalışmak zorunda. Toplantıların hepsine katılmaya vakit bulmaları mümkün değil. Bunlar daha ziyade orta sınıf insanların üstesinden gelebileceği faaliyetler. Bu ülkede sol çok uzun zamandır ilk defa bu kadar popüler oldu. Eskiden deli gözüyle bakarlardı bize. Şimdiyse neredeyse tersi geçerli. Sağlam bir temel inşa etmeliyiz. Adaylarımızdan biri, Julia Salazar Brooklyn’de kazandı ve eyalet senatörü oldu. New York’un emlak sektörüyle çok sağlam bağlantıları olan diğer adayı bertaraf etti. Kazandı, çünkü DSA ile birlikte kayıtdışı göçmenlerin ehliyetleri, konut sorunları, kiraların sınırlandırılması gibi konular için mücadele etti. Tüm bunlar emlak lobisini ciddi şekilde korkuttu. DSA’nın bu neoliberallerin savunduğundan bambaşka bir siyaseti örgütleyebilmesi çok önemli. Sosyalist programlar için mücadele ediyoruz. Amerikalılar asıl olarak seçimler üzerinden politize oluyor. Ama tek yol bu değil. Şimdilerde öğretmen grevlerini görüyoruz, sendikalaşma yavaş bir şekilde de olsa tırmanışa geçti. 33 yaşın altındakilerin %70’i sendikalaşmayı destekliyor. Bu hareketliliğin artarak devam edeceğini biliyoruz ve işyerlerinde örgütlenmeyi önceleyen bir DSA’ya ihtiyacımız var. Çünkü işçi sınıfının gücünün dayanağı burası. Ama gerilimler de yok değil. Bazı arkadaşlarımız sadece seçime yönelik işler yapmak istiyor. Diğerleriyse insanlar eğer kendilerini örgütlemezse, bizim pek de bir şey değiştiremeyeceğimizi savunuyor.
“SENATÖR SEÇİMİNİ KAZANAN ARKADAŞIMIZ JULIA SALAZAR BİZE KARŞI SORUMLU.”
A: Somut durumu daha iyi anlamak için soruyorum: New York’taki sekiz yüze yakın aktivistin ne kadarı seçim çalışmalarında ne kadar işyeri örgütlenmesinde çalışıyordur kabaca?
S: Bu iki alanda da çalışmayan pek çok kişi var. Örneğin göçmenlerin sorunları için ya da tutuklu sayısının sürekli artışına karşı mücadele edenler var. Yani örgütlenme yapılan pek çok başka konu ve sosyal hareket var. Seçim politikası ve işçi sınıfı örgütlenmesi belki de üzerine en çok tartıştığımız iki temel konu olabilir, ama herkes aktif olarak bu alanlarda çalışmıyor. Siyasi eğitimler düzenlemek gibi işler yapanlar var. Bazen aktif olan bazen olmayan DSA üyeleri de var. Ancak şu kesin ki seçim çalışmaları en fazla sayıda üyeyi harekete geçiren işimiz. Normalde çok aktif bir üye olmasa da bir seçim kampanyası için kapı kapı dolaşan bir sürü kişi oluyor. Tabanımızı harekete geçirmenin en temel yollarından bir tanesi bu. Henüz New York’ta harekete geçirici etkisini gözlemleyebileceğimiz türden büyük bir grev olmadı, ancak bir grev de üye tabanımızda benzeri bir ivme yaratabilir. Grev dayanışma komiteleri kurmaya uğraşıyoruz ve insanları seçim mevzusunda olduğu gibi bunun etrafında da harekete geçirmeyi umuyoruz.
A: Senin yakın arkadaşlarından Julia’nın kampanyasında görev alanlar oldu mu?
S: Hayır olmadı ama o DSA’nın en geniş kapsamlı kampanyalarından biriydi. Julia medya tarafından çok saldırıya uğradı. Kendisi aday olmadan önce de DSA’nın bir üyesiydi ve DSA’nın adayı olarak seçime girdi.
A: Bu örgütsel bir karar mıydı?
S: Evet. Julia, mesela Alexandria Ocasio-Cortez’den çok farklı bizim için. Cortez, DSA’nın bir üyesi değil. Seçim sürecinde o da üye oldu olmasına ama o Julia gibi değil. Julia toplantılarımıza katılan, grevler için dayanışma faaliyeti yürüten aktif bir üyemiz. DSA üyeleri Julia’dan toplantılarına gelmesini rica etse, Julia gelir. Julia’nın Senato’daki ofisinde, kadrolu olarak çalışan DSA üyeleri var. Diğer DSA üyeleri ile ilişkili olan aktif üyelerimiz bunlar. İnsanlar onu kendilerine eşit bir DSA üyesi olarak görüyor. Julia da kendisini o şekilde görüyor. Alexandria Ocasio-Cortez (AOC) ise DSA’nın desteğini istedi ve bize üye oldu, ama bize olan sorumluluğu, bizle olan ilişkisi Julia’dan çok farklı. Julia’ya hesap sorabiliriz, AOC ile böyle bir ilişkimiz yok. Onun Kongre’deki ofisinde çalışanlar bizim arkadaşlarımız değil. AOC’e aday olmasını teklif edenler “Adil Demokratlar” isimli bir grup. Onlar bizden epey farklılar. DSA için bir adayı destekleme kararı vermek çok daha karmaşık bir süreç. Aday olarak önce yerel şubeye gitmeli, onları ikna etmelisiniz ve şube üyeleri bunun üzerine oylama yaparak bir karar vermeli. Adaylar için hazırladığımız soru listesini cevaplamalı, toplantılara gitmeli ve seçim beyannamenizi anlatıp insanları ikna etmelisiniz.
“ALEXANDRİA OCASİO-CORTEZ, ABD SOLUNUN İÇİNDE BULUNDUĞU MOMENTİ EĞRİSİYLE DOĞRUSUYLA EN İYİ TEMSİL EDEN İSİM.”
A: Niyeyse AOC’in daha entegre bir DSA üyesi olduğunu düşünmüştüm.
S: Hayır, o kendi başına bir figür. AOC, ABD solunun içinde bulunduğu momenti eğrisiyle doğrusuyla belki de en iyi temsil eden isim. Bazen normalde olduğundan daha sol çıkışlar yapabiliyor. AOC göçmen gözetim merkezlerinin birer ‘toplama kampı’ olduğunu söyleyince bu çok büyük bir yankı uyandırdı ve kamplara karşı geniş bir hareketi ancak o zaman örgütleyebildik. Sağcılar ve Trump böyle söylediği için ona saldırdılar. AOC meseleyi gündemleştirdi, kalktı kamplara gitti ve orada ne gördüğünü tüm ABD kamuoyuna anlattı ve insanları harekete geçirdi. ‘Yeşil Yeni Mutabakat’ tasarısını gündemleştirdi ve yankı bulmasını sağladı. Çok hevesli ve arzulu bir insan. Bahsettiğim gençlik radikalleşmesinin bir parçası. 2008’deki ekonomik krizde ailesi evini kaybetmiş biri. Porto Rikolu. Kadrosunda birkaç Müslüman da var. Etnik açıdan çok renkli ve çeşitli bir işçi sınıfı muhitini temsil ediyor. Tüm bu faktörler onun radikalleşmesinin arka planını oluşturuyor. Ama sosyalist olduğunu her zaman dillendirmiyor.
A: Bana açık bir sosyal demokrat gibi göründü.
S: Belki öyle de diyebiliriz. Kendisini DSA üyesi olarak tanımlamıyor zaten.
“DSA’YA HESAP VERMEKLE YÜKÜMLÜ OLAN VE ONUN GELİŞİMİ İÇİN AKTİF DESTEK SUNAN SEÇİLMİŞ İNSANLAR GÖRECEĞİZ.”
A: Julia’nın DSA kongresine katılıp katılmayacağını merak ettim.
S: Hayır, tatilde Kolombiya’daydı. Julia seçilmiş bir vekil şimdi, bir sürü sorumluluğu var. Fakat yarın Brooklyn’de Yemen için yaptığımız bir bağış kampanyası etkinliğinde konuşacak. Onunla tanışmak istersen gelebilirsin. Julia Salazar, San Francisco’dan Shahid Buttar, bunlar hakiki DSA üyeleri. Heidi Sloan da öyle. Texas’ta bir diğer Kongre sandalyesi için seçimlere girecek. DSA Kongresi’ne de gelmişti. Bunlar daha esaslı DSA üyeleri. DSA’nın desteğini talep eden ve bizim de desteklemeye karar verdiğimiz diğer adaylar gibi değiller. Bence bu gelecek yıllarda önemli bir fark olacak, çünkü parçası oldukları örgütlenmelere hesap vermekle yükümlü seçilmiş insanlar göreceğiz. Şimdiye kadar DSA’da temel sorunlardan biri şuydu: İnsanların seçimleri kazanmasını başarabiliyoruz, seçilince güzel işler de yapıyorlar, fakat örgütün gelişmesi için aktif bir destek sunmuyorlar.
A: Sormak istediğim sorulardan biri buydu. Kongreye ya da diğer kurumlara yolladığımız bu insanlara nasıl güveneceğiz? Çünkü o kurumların içinde radikalizmi korumak çok zor bir şey, çok fazla baskı var. Devlet çok güçlü bir aygıt. Devleti değiştirsinler diye insanları iktidara yolluyoruz ama genelde tersi oluyor. Devlet onları değiştiriyor.
S: Sanırım en büyük meselemiz bu. Buna henüz bir yanıt üretemedik. DSA henüz çok kararlı, oturmuş bir yapı değil. Örgütsel formu dağılmaya, odağını yitirmeye müsait. Henüz ciddi bir altyapısı yok, bunu sağlamaya çalışıyoruz. Bugün Amerika’da rüzgarları soldan estiren sosyalist bir momentum içindeyiz. Fakat bu rüzgar kolaylıkla yön değiştirebilir, zira hali hazırda DSA’nın bundan sonra ne yapacağını, ne yapabileceğini bilmiyoruz. Ayrıca DSA son zamanlarda emek piyasasındaki sıkılıktan, yani işsizliğin düşük seyretmesinden çok faydalandı, bu konuda çok şanslıydık. Trump döneminde işsizlik azaldı. Greve çıkmak ve örgütlenmek konularında pek çok işçinin daha cüretkar davrandığını görüyoruz. Fakat bu pencere sonsuza dek açık kalmayacak. Muhtemelen gelecek birkaç yıl içinde ekonomik bir durgunluğa gireceğiz. DSA’nın neyle yüzleşeceğini bilmiyoruz. Şimdilerde çoğu üyemiz oldukça özgüvenli. ‘Direneceğiz’ kafasındayız. Uçuş görevlileri sendikası başkanı Sara Nelson gibi kişilerle yakın ilişkiler kuruyoruz. Kendisi Kongremize geldi ve bir konuşma yaptı. Kendisini demokratik sosyalist olarak niteleyen birisi. Üyemiz değil fakat bize çok yakın. Muhtemelen önümüzdeki dönem AFL-CIO’nun (Amerikan İşçi Sendikaları Federasyonu) başkanlığı için yarışacak. Böyle birinin bize bu kadar yakın olması çok önemli bir şey, zira kendisi emek hareketinin yeniden inşası için DSA’dan beklentisi olan bir insan.
DSA’NIN AFL-CIO’NUN BAŞINA GEÇME İHTİMALİ OLAN SARA NELSON’LA İLİŞKİSİ
A: Sence AFL-CIO’nun başına geçme şansı var mı?
S: Bence şansı yüksek. Çünkü kendisi emek hareketinin son yıllardaki gerçek, radikal uyanışını temsil ediyor. Sürekli greve çıkmaktan ve işyeri temelli dayanışmadan bahsediyor. Diğer sendikalarla dayanışma örgütlemeye çalışıyor. Bakalım, göreceğiz. DSA gibi emek meselesiyle ilgilenen sol örgütlerin önemli bir bölümünün desteğini topluyor. Eğer kazanırsa AFL-CIO ile ilginç bir ilişkimiz olabilir. Bunlar DSA için çok önemli ufuklar. Ve herkes gelecek birkaç yılda bizim ne yapacağımızı merakla izliyor. Dediğim gibi mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde örgütün altyapısını inşa etmeye çalışıyoruz. Küresel ekonominin durumunun yarın ne olacağını, dünyanın çeşitli yerlerinde iktidara gelen otoriter devlet başkanlarının gidişatı nasıl etkileyeceğini kestiremiyoruz. ABD bu açıdan spekturumun bir ucunda yer alıyor. Eğer Trump yeniden başkan seçilirse, neler olacağını kim bilebilir? Bu anlamda Bernie’ye ve DSA’ya yönelik ciddi bir beklenti var.
A: Geçimini nasıl sağlıyorsun Sofia?
S: Epey freelance iş yapıyorum. Genelde çeviri ve bir sürü başka işler.
A: DSA’ya ne kadar vakit ayırıyorsun? Militan bir DSA üyesinin faaliyet seviyesini öğrenmek için soruyorum.
S: Neredeyse yarı zamanlı bir iş gibi. Benim gibi insanlar genelde haftada 15-20 saatlerini ayırıyorlar, bazen daha fazla. Nispeten iyi örgütlenmiş bir grubun bir parçası olduğum için şanslı sayılırım.
A: Sizin ekip kendi içinde iyi organize olduğundan görece az zamanda çok iş çalışabiliyoruz mu diyorsun?
S: Evet, bizim grupta insanlar farklı alanlarda çalışıyorlar. Podcast yayınıyla uğraşan arkadaşlarımız var, sendikal işlerle uğraşan arkadaşlarımız var, politik eğitim faaliyetleriyle uğraşan arkadaşlar var.
“ŞİKAGO ŞEHİR MECLİSİNDE ARTIK ÖNEMLİ SAYIDA SOSYALİST VAR.”
A: Fakat sizin grubun görece yeni kurulduğu söylemiştin değil mi?
S: Benim dahil olduğum grubun üyelerinin çoğu uzunca bir süredir DSA üyesi olan kişiler. Fakat grubun kurulması görece yeni sayılır. Grubun oluşmasının sebebi DSA’nın gidişatını daha aktif bir şekilde yönlendirmek için somut bir ihtiyaç hissetmemiz. Bu yüzden grubumuzda sadece birkaç meseleye odaklandık. Bunlardan bir tanesi ekonomik milliyetçiliğe ve korumacılığa karşı açık sınırları savunmak ve bu pozisyonu yaygınlaştırmak için politik eğitimler örgütlemek. Sosyalistler neden açık sınırları savunmalı? Neden enternasyonalist olmalıyız? Bütün dünyada aşırı sağcılar göçmenleri dışarıda tutmak için sınırlara ve militarizasyona yatırım yapıyor. İşte bu bağlamda bu ülkede göçmenleri savunmak için esaslı bir siyasal programımız olmalı. Bunun bugün savunmamız gereken önemli bir sosyalist ilke olduğunu hissediyoruz. Odaklandığımız diğer bir iş New York şehir meclisi seçimleri için sosyalist bir liste çıkarmak. Şikago’da şehir meclisinde önemli sayıda sosyalist var ve mesela öğretmen sendikasıyla ittifak halindeler. 1930’lardan bu yana Şikago şehir meclisinde ilk defa sosyalistlerin böylesi bir ağırlığı oldu. New York’ta da aynısını yapmaya çalışıyoruz. Zira New York şehir meclisinin polis bütçesinde kesintiler yapmak, emlak şirketlerinin şehri istilasını durdurmak ve arazileri kamu kullanımına tahsis etmek gibi konularda kayda değer bir gücü var. Ayrıca tarihsel olarak New York şehir meclisi aşırı derecede İsrail yanlısı. Şehir meclisinde olmak Filistinlileri desteklemek için de çok önemli olacak. Yani farklı alanlarda faaliyet yürütüyoruz ve bir denge yakalamaya çalışıyoruz. Sadece seçim çalışmalarıyla uğraşmak istemiyoruz. Fakat DSA genel olarak seçimlere odaklanmaya devam edecek. Gerçekçi olmamız lazım. “Seçim çalışması yürütmek istemiyoruz” diyen sekter solcular gibi olamayız.
“BERNIE YA DA HÜSRAN”
A: Biraz da gelecek seçimlerden konuşalım. Bernie’nin adaylığından umutlu musun?
S: Bence ona izin vermeyecekler, adaylığını engellemek için bir yol bulacaklar. Bu durumda DSA olarak ne yapacağımıza dair henüz bir planımız yok. “Bernie ya da Hüsran” (Bernie or Bust) diye isimlendirdiğimiz önergeyi Kongre’de kabul ettik. Yani Bernie Demokrat Parti adaylığını kazanmazsa onun yerine seçilen adayı desteklemeyeceğiz. Sanırım Bernie’nin adaylık yarışını kazanabileceğine dair hala bir umut var. Kötümseri oynayan olmak istemiyorum. Onun kazanması için mücadele edeceğim. Sürecin ilerleyebileceği iki yol var. Adaylık yarışını Elisabeth Warren kazanabilir. Liberaller onun için bayağı bastırıyorlar. Benim teorime göre DSA içinde de buna teslim olabilecek ve Bernie için yeterince savaşmayacak bazı insanlar var. Bu da benim korktuğum bir şey. Demokrat Parti liderliği seçim sürecinde insanları kısıtlamak için ellerinden geleni yapacaklar. Daha önce de yaptılar. Medya zaten aralıksız Bernie’ye saldırıyor. Adını bile telaffuz etmekten kaçınıyorlar. Joe Biden’dan sonra ikinci aday olmasına rağmen onu kesin kaybedecekmiş gibi gösterecekler. “DSA Bernie için” kampanyasında aktif çalışıyorum. Bu yaz DSA olarak seçmenleri Demokrat Parti seçimleri için kaydettirmeye odaklandık. Adaylık seçimleri için oy vermeye gidecek insanların geri çevrilmemelerini sağlamak istiyoruz. Yeni seçmenler arasında seçmen tabanını örgütlemeye çalışıyoruz. New York’ta insanların parti adaylık seçimleri için kaydolması oldukça zorlaştırılmış durumda. İnsanların oy verebilmek için epey önceden kaydolmalarını gerekiyor. Birleşik Devletler’de oy kullanmanın önünde bir sürü engel var. New York ülkedeki en düşük seçim katılım oranına sahip. Son birkaç aydır Bernie’nin tabanını genişletmeye çalıştık. Ben de bunun üzerinde çalışıyorum çünkü kararlıyım. Bu bizim kavgamızın bir parçası ve elimizden geleni yapmalıyız. Fakat onun kaybetmesinden korkuyorum.
A: Anladım, Bernie’nin Demokrat Parti’nin adayı olma ihtimali pek yüksek değil diyorsun.
S: Umudum DSA’nın gerçek sınıf mücadelesi adayı için didinen bir örgüt olduğunun görülmesi. Demokrat Parti adayının belirleneceği seçimden ne sonuç çıkarsa çıksın insanlar DSA’nın bunun için kavga verdiğini görecek. Ve DSA saflarına yeni katılımlar olacak. Bu çizgiye sadık kalırsak, inşallah üyeliklerimizde yeni bir patlama yaşayacağız. Bernie kaybederse de Shahid Buttar’ın kazanmasını istiyorum. Trump’ın gücünü bloke etmek için kongrede bir DSA üyesi daha olacak. Kongre seçimleri de önümüzdeki yıl yapılacak. Shahid kazanırsa, yanında İlhan Ömer ve Rashida da olacak. Bernie’nin kazanıp kaybetmesinden bağımsız olarak politikalarımıza bağlı kalmaya ve bunlar için mücadele etmeye devam edeceğiz. DSA üyeleri hala “Herkes için Sağlık” (Medicare for All) için örgütlenmeye devam ediyorlar. Her Demokrat adayının buna destek açıklayıp imzalaması için uğraşıyoruz. Eğer imzalamazlarsa onlar yerine başka adayı destekleyeceğimizi ilan ediyoruz. Bence DSA “Herkes için Sağlık” kampanyası için hemşirelerin ve doktorların greve çıkmalarını sağlamalı. Bu bir politikacının kanun teklifini imzalamasından çok daha etkili olacaktır. İlaç ve sigorta endüstrileri “Herkes için Sağlık”a şiddetle karşı çıkacaklar. Politikacıları etkileyip çıkacak herhangi bir yasanın içeriğini sulandırmaya yetecek güçleri var. Sağlık sigortası gibi şeyler için greve gidecek daha fazla işçiye sahip olmamız, bunu örgütlememiz lazım. Bu belki de yakın gelecekte olacak. DSA bu alana yönelmeli. New York’ta kamu çalışanlarının greve gitmesini yasaklayan bir yasa yürürlükte. Bunu değiştirmek için de bir kampanya örgütlemeye çalışıyoruz. Bunlar her şeye rağmen devam eden süreçler. Bu seçimi ya kazanacağız ya da kaybedeceğiz, fakat esas amacımız bir hareket inşa etmek. İnsanların DSA’yı mücadeleye devam etmek için katılacakları bir hareket olarak görmelerini istiyoruz. DSA için umudum bu. Ümitvarım.
“EKONOMİK KRİZ GELDİĞİNDE SOSYALİSTLER İNSANLARA UMUT VERECEK BİR GÜÇ OLAMAZLARSA İŞLER KÖTÜYE GİDECEK.”
A: Fakat?
S: Fakat kaygılarım da yok değil. Benim için en büyük sorun, işler ciddileştiğinde DSA’nın yüzleşmek sorunda kalacağı daha büyük sorunlar. Ekonomik kriz er veya geç gelecek ve son krizden daha beter olacak. Geçen sefer krizden kaçınmayı becermiş Kanada ve Çin gibi ülkeler de bu sefer etkilenecekler. Kriz geldiğinde, “bankaları mali destek vererek kurtarmayacağız, öğrenci kredi borçlarını sileceğiz, ekonomiyi sıradan insanların çıkarına çalışır hale getireceğiz” diyen Bernie gibi birinin Beyaz Saray’da olması çok iyi olurdu. Meselemiz bu. Fakat yenilirsek, Birleşik Devletler’de aşırı sağın daha da büyümesinden korkuyorum. Dünyanın dört bir yanında yayılan faşizm gibi. Halihazırda Trump yüzünden zaten büyüyor. Bilhassa ekonomi çöker ve sosyalistler zenginleri vergilendirmek, işyerlerini işgal etmek işçi kontrolünde çalıştırmak gibi insanlara umut verecek ve ırkçılığa meydan okuyacak yanıtlar üretemezlerse, işler gerçekten kötüye gidecek. Benim açımdan DSA’nın yaptıkları gerçekten önem arz ediyor. Aynı zamanda bu yüzden sekter ve olumsuz kimseleri dikkat almayı bıraktım. Zira onlar hiçbir şey önermedikleri gibi işçi sınıfı için de bir şey üretmiyorlar.
A: Çok sağol Sofia, çok bilgilendirici bir sohbet oldu. Biraz da Birleşik Devletler’deki Müslüman aktivizmi üzerine konuşmak istiyordum ama pek zamanımız kalmadı.
S: Kısaca şunu söyleyebilirim ki ABD’de yükselen feminizm ve “Siyah Hayatlar Değerlidir” (Black Lives Matter) hareketi Müslüman toplumunun her katmanını etkiledi. Daha geleneksel diyebileceğimiz kadınlar arasında bile etkisini gösterdi. Bu ülkede Müslüman kadınlar, Müslüman erkeklere nazaran daha eğitimliler. Görünür olan Müslüman aktivistlerin çoğu kadın. İster Yemen için, ister “Siyah Hayatlar Değerlidir” için, ister Filistin için örgütlenen ve mücadele veren Müslümanların çoğu kadın.
A: DSA New York internet sayfasında yarın “Seçim Adayları Forumu” diye bir şey olduğunu gördüm. Orada ne olacak?
S: Evet, ben de orada olacağım. Adaylık için yarışan ve bizim desteğimizi isteyen insanlar gelecekler. Onlara sorular soruyoruz, özgeçmişlerine, arka planlarına, eylemlilik geçmişlerine bakıyoruz. Çok ilginç bir durum yaşıyoruz, anlatamam, görmen lazım. Hemen tüm adaylar desteğimizi almak için kapımızda kuyruğa girmiş durumda.
A: Bu gerçek bir siyasal güç haline gelmekte olduğunuz anlamına geliyor değil mi?
S: Evet, bu biraz tuhaf zira biz çok genç bir örgütüz aslında. Bir siyasi partinin kuruluşunun ilk safhasındayız gibi hissediyorum. Hep birlikte göreceğiz.