Sofia Arias söyleşisi birinci bölüm: “ABD’de işçi sınıfının kendine ait bir partisi yok, böyle bir partinin kuruluşunun bir parçası olmak istiyoruz.”
13 Ağustos 2019
Söyleşen: ALPKAN BİRELMA
Döküm ve çeviri: EAP ÇEVİRİ KOLEKTİFİ
DSA serimizin sunuş yazısı için tıklayınız.
Bir diğer DSA üyesiyle yapılmış söyleşi için tıklayınız.
Bu söyleşinin İngilizce orijinali için tıklayınız.
A: Önce biraz kendinden bahseder misin? DSA’ya ne zaman katıldın?
S: DSA’dan önce de sosyalisttim. Kendimi böyle tanımlıyordum ve savaş karşıtı hareket içinde çalışıyordum. Teröre karşı savaş ve polis şiddetine karşı örgütlenen mücadelelerin içindeydim. DSA’ya henüz birkaç ay önce katıldım.
A: Hangi şubede çalışıyorsun?
S: New York Şubesi’ndeyim, Brooklyn’deki örgütlenmeyle uğraşıyorum.
A: New York, DSA’nın en güçlü olduğu yerlerden birisi sanırım.
S: New York, ülke çapında en büyük şube.
“DSA BİRKAÇ YIL ÖNCESİNE KADAR, YAŞLI BEYAZ ERKEKLERDEN OLUŞAN BİR ÖRGÜT GİBİYDİ.”
A: DSA, Amerika’daki açık ara en büyük sosyalist örgüt. En büyük ikinci örgüt, DSA’ya nazaran çok küçük anladığım kadarıyla. Diğer sosyalist ya da anarşist grupların değil de özellikle DSA’nın büyümesini destekleyen faktörler ne sence? Bu konudaki kişisel görüşün nedir?
S: Kimse bunu beklemiyordu aslında. DSA diye bir şey neredeyse yoktu. Birkaç yıl öncesine kadar, yaşlı beyaz erkeklerden oluşan bir örgüt gibiydi. O zamanlar, DSA yakın bir gelecekte kitlesel bir sosyalist harekete dönüşecek deseydiniz, insanlar size gülerdi.
A: Ne zaman tam olarak?
S: Yaklaşık 4-5 yıl önce. Bence, DSA’daki değişim çok büyük oranda Bernie Sanders’ın 2016’daki çıkışıyla ilgili. Şu anda DSA üyelerinin çoğu 20-30’lu yaşlarda. Çok genç bir üye tabanı var. Liselerden ve üniversitelerden gelen çok fazla insan var. Lise ve üniversitelerde 80 gençlik şubemiz var. Meslek okullarına, halk eğitim merkezlerine ve geçmişte siyahlar için kurulmuş üniversitelere doğru genişliyoruz. Bence en büyük sebep Bernie Sanders çünkü kendini demokratik sosyalist olarak tanımlıyor. Neoliberalizmden ve merkez siyasetten kopmuş ve çok kalabalık ve öfkeli bir kesime konuşuyor. Bugünkü DSA üyelerinin önemli bir bölümü Occupy’a (Wall Street’i İşgal Et) ya da “Siyah Hayatlar Değerlidir” (Black Lives Matter) hareketine katılmış insanlar. Bu gibi hareketler Bernie’ye “%1’e karşı %99” jargonunu kullanma şansını verdi. Ekonomik krizden çıkar sağlayan milyarder %1’e karşı %99… Asgari ücretin saat başına 15 dolar olması için mücadele veren ulusal çaplı bir işçi hareketi vardı. Bütün bu hareketler seçimlerden önceydi. Bir bakıma, Bernie bu hareketlerin sesi oldu. En önemli konulardan biri “Herkes için Sağlık” (Medicare for All) oldu. Bu eskiden marjinal bir konuyken, şimdi herkesin konuştuğu, ana akım bir konu haline geldi. Bernie çok kritik yani bu süreçte. İkinci bir mesele Trump’ın seçilmesi. Bu olay bütün ülke için bir şoktu. Herkes Clinton’ın seçilmesini bekliyordu, çünkü ana akım medya ve anketler devamlı olarak Trump’ın hiç şansı olmadığını söylüyordu. Egemen sınıf tam gaz Clinton’ı destekledi, ama o kaybetti. Sorma fırsatınız olsa birçok DSA üyesinden şunu duyacaksınız: Trump kazanınca, insanlar bir örgüte katılma ihtiyacı hissettiler. DSA, üç farklı momentte en büyük üye patlamalarını yaşadı: Bernie’nin kampanyası, Trump’ın zaferi ve Alexander Ocasio-Cortez’in kongre üyesi seçilmesi.
“DAHA TECRÜBELİ ÜYELERİN, YENİ VE GENÇ ÜYELERDEN ÖĞRENEBİLECEKLERİ ÇOK ŞEY VAR.”
A: DSA’dan önce başka bir örgüte dahil miydin?
S: Artık var olmayan, daha küçük, Leninist bir örgüte üyeydim.
A: Neden dağıldı?
S: Çeşitli sebepleri var. Bir tecavüzün üzerinin örtülmesi ve ırkçılık bunlardan bazıları. Aşırı rijit bir örgüttü, zamana uygun hareket edemiyordu. DSA’yı çok küçümsüyorlardı.
A: Sanırım, sadece yeni politikleşen gençler değil, senin gibi daha tecrübeli kişiler de son dönemde DSA’ya katıldı.
S: Daha tecrübeli insanlar olarak hala azınlığız. Bence insanlar son iki yılda çok fazla şey öğrendiler. Daha tecrübeli insanların, DSA’daki yeni ve genç insanlardan öğrenebilecekleri pek çok şey var. Benim önceden dahil olduğum gibi küçük grupların çoğu çok dogmatik bir yerde duruyorlar. DSA’ya baktıklarında, sosyal demokrat ve emperyalizm yanlısı bir örgüt görüyorlar. Syriza’ya benzetiyorlar.
A: Syriza çok korkunç bir örnek.
S: Evet, ama DSA Syriza’dan çok farklı.
A: DSA’ya bireysel olarak mı katıldın, yoksa önceki örgütünden arkadaşlarınla birlikte mi?
S: Ben bireysel katıldım, ama benden sonra başka katılanlar oldu. Çünkü DSA’nın insanların oturup beraber kitap okuduğu bir sosyal kulüpten çok daha fazla olduğunu gördük. DSA üyeleri, kendini sosyalizmle tanımlayan ya da sosyal demokrat programlar için yarışan heyecan verici ve ilginç yeni adayları destekliyor, onlar için seçim kampanyaları örgütlüyor. DSA’lılar pek çok yerde sendikalaşma kampanyalarına öncülük ediyorlar. Mevcut sendikal örgütlenmeleri güçlendirmeye çalışıyorlar. New York’daki yüksek ev kiralarına karşı, kiracıları daha güçlü şekilde koruyacak bir yasal değişiklik için mücadele yürütüyorlar mesela. Barınma hakkının temel bir insan hakkı olarak görülmesi ve kiraları belli bir limiti aşmasını engelleyecek bir denetim mekanizması için mücadele ediyorlar. DSA, birçok şeyi farklı yönlerden değiştiren ve dönüştüren bir hareket. Umudu ve iyimserliği örgütlüyor. Farklı sosyalist grupların DSA ile ilgili -halen de var olan- en büyük problemi, DSA’nın kendisini geçmişte Demokrat Parti içindeki bir baskı grubu, bir kanat olarak konumlandırması. Evet, DSA içinde bu çizgiyi savunan bazı insanlar hala var. Bu insanlar buharlaşmadılar. Ama örgütün daha bağımsız bir çizgi izlemesini savunan ve bunun için uğraşan pek çok kişi var.
“ABD’DE İŞÇİ SINIFININ KENDİNE AİT BİR PARTİSİ YOK, BÖYLE BİR PARTİNİN KURULUŞUNUN BİR PARÇASI OLMAK İSTİYORUZ.”
A: Son kongre, bu bağımsızlık vurgusunu güçlendirmiş gibi görünüyor.
S: Evet. ABD’de işçi sınıfının kendine ait bir partisi olmadığı için, böylesi bir partinin kuruluşunun bir parçası olmak istiyoruz. Bu konuda süre giden tartışmalar var. Kongreden şu karar çıkmış oldu: DSA bu seçimde sadece Bernie Sanders’ı destekleyecek. Eğer Bernie Demokrat Parti adaylığını kazanamazsa, DSA başkanlık seçiminde kimseyi desteklemeyecek. Bu mesele, Amerika’daki ilericiler arasında hala çok tartışmalı bir konu. Demokratlardan kim aday olursa başkanlık seçimlerinde onun desteklenmesi gerektiği konusunda her zaman yoğun bir baskı oluyor. Bu yüzden, DSA kongrede aldığı bu kararla büyük bir sıçrama yapmış oldu. Fakat aynı zamanda büyük de bir risk almış olduk. Öte yandan, Demokrat Parti kapitalist bir parti olduğu için, neden bağımsız bir aday olarak değil de bir demokrat olarak yarışıyorsunuz sorusu, temel bir soru olmaya devam ediyor.
A: Charlie Post ve DSA’dan Eric Blanc arasındaki bir polemiği okumuştum. İkisi arasındaki temel ayrışma, tam da bu son dediğin meseleydi. Charlie Post, Sanders’ın bağımsız aday olması gerektiğini, olmazsa desteklenmemesini ve sosyalistlerin derhal üçüncü bir parti kurmasını savunuyordu. Post, ayrıca Sanders’in önümüzdeki seçimde, 2016’ya göre daha az şansı olduğunu söylüyordu.
S: Post’un ve benzer şeyleri söyleyen başka bir sürü kişinin, son zamanlarda elde edilen başarıları izah edemediklerini düşünüyorum. Çoğumuz uzun zamandır şöyle düşünüyorduk: “Bir kere Demokrat Parti’ye girersen, muhafazakarlaşmaya başlarsın. Kendi siyasetini bırakır, neoliberalizmi desteklemeye başlarsın.” Ama bu sefer, böyle olmuyor. Demokrat Parti’den aday olan insanlar daha da sola kaydı. Bu epey ilginç bir şey. Bunun ne kadar daha böyle devam edeceği konusunda büyük tartışmalar oluyor. Rashida, Ilhan Omar, hatta Bernie gibi insanların önceden daha muhafazakar tutumlar aldıkları olmuştu. Fakat şu an Bernie çizgisini sürekli sola doğru çekiyor, çünkü yaş bakımından bu seçimin kendisinin son şansı olduğunu biliyor. Grevlere ve ücretsiz sağlık talebine tam gaz destek veriyor. Bence DSA ve şahit olduğumuz toplumsal hareketler onun kendi ufkunu da genişletti. Açıkçası Bernie çok uzak olmayan bir geçmişte daha liberal bir çizgiyi savunuyordu. Bu yüzden sürecin nasıl ilerleyeceği şu an için oldukça belirsiz. San Francisco’da bir DSA üyesi var. İsmi Shadid Buttar. Müslüman biri ve uzun zamandır insan hakları avukatı olarak çalışıyor. 2020’de gerçekleşecek seçimde Nancy Pelosi’nin koltuğu için yarışıyor. Shadid uzun zamandır aktivist olan birisi. Bernie kazansın ya da kazanmasın eğer Shadid kazanırsa, Kongre’de önemli bir koltuğa sahip olmuş olacağız. Shadid, Alexandria Ocasia-Cortez ve İlhan Ömer gibi radikal isimlerle birlikte hareket edecektir.
A: İlhan Ömer, DSA üyesi mi?
S: Hayır.
A: O da sosyalist ama, değil mi?
S: Kendi o şekilde tarif etmiyor. Ama öğrenci borçlarının iptal edilmesi konusunda Genç DSA ile beraber çalışıyor mesela. Tüm öğrenci borçlarının iptal edilmesi önergesi Bernie ve İlhan Ömer birlikte yaptıkları bir iş. Bu yüzden Genç DSA ile çalışıyor. DSA’ya yakın birisi. Ayrıca çok ciddi bir ırkçılık ve islamofobi ile karşı karşıya.
A: DSA’nın Bernie 2005’te Senato için bağımsız aday olduğunda onu desteklediği doğru mu? Bunu Sanders ile DSA arasındaki tarihsel ilişkiyi anlamak için soruyorum.
S: Bunu bilmiyorum inan.
“KONGRE’DEN OLDUKÇA İYİ BİR ŞEKİLDE ÇIKTIK.”
A: DSA’ya üye olmak çok kolay, aidat vermek yeterli. Bu benim için epey ilginç bir şey. Fakat bu kadar kolay olması bir dezavantaja da dönüşebilir. Çünkü fazla sayıda insan kontrol bir şekilde katıldığında, bu önemli örgütü farklı bir noktaya çekebilirler. DSA sağcılaşabilir. Ancak şu an gerçekleşen bu değil, hatta tam tersi söz konusu gibi. Bu ikilemle ilgili neler söylemek istersin?
S: DSA çok farklı eğilimlerden, çok farklı insanları içinde barındırıyor. Sosyal demokratlardan, Harringtonculardan[1], Elisabeth Warren’ı destekleyen daha liberal insanlara, anarşist, Maocu ve post-Troçkistlere kadar çok farklı görüşlerden üyeler var. DSA çok eğilimli (multi tendency) bir örgüt. Kongre’de insanlar endişeliydi, çünkü partinin hangi yöne doğru gideceğini bilmiyorlardı. Ama bence Kongre’den oldukça iyi bir şekilde çıktık. Bunun bir sebebi de DSA içinde öncülük etmeye çalışan örgütlü grupların[2] ortaya çıkması. Çünkü bazen işler fena halde dağılabiliyor. Kongrede oylanan en önemli önergeler şunlardı: “Sınıf mücadelesi seçimleri” olarak adlandırılan bir seçim stratejisini savunan bir önerge, işçi sınıfı içinde taban oluşturma ve işçi hareketini yeniden inşa etme görevlerini sendikal bürokrasi üzerinden değil tabanda örgütlenerek yapmayı savunan bir önerge, militarizasyona karşı bir önerge, Yeşil Yeni Mutabakat önergesi, Filistin’le dayanışma önergesi ve göçmenler için açık sınır politikası önergesi. Kongre’de Salvadorlu bir mülteci ve Abdullah Younus isimli bir Müslüman merkezi organımız olan Ulusal Siyasi Komite’ye girdiler. Ayrıca Komite’de artık DSA içindeki hemen her grup temsil ediliyor ki bu iyi bir şey.
A: Sen DSA içindeki herhangi bir grubun üyesi misiniz?
S: Emerge (Huruc) isimli bir grubun üyesiyim. New York merkezli yerel bir grup. Henüz birkaç ay önce bir araya geldik. Kongrede bazı önergeler verdik. Ulusal Siyasi Komite’de bir üyemiz var.
A: DSA New York şubesinde kaç üye var?
S: New York şubesinde kağıt üzerinde 5 bin civarı üye var. Aktif diyebileceğimiz üyelerin sayısı aşağı yukarı 800. Ya da en azından 800 tanesi kongre için yapılan delege seçimlerinde oy kullandı. Şubenin yaklaşık 140 kongre delegesi vardı.
“BERNIE KAYBETSE BİLE BU ÖRGÜT BİR YERE GİTMEYECEK, BERNIE’NİN ÖTESİNDE BİR ŞEYDEN BAHSEDİYORUZ.”
A: Delegeler için bu kadar az üyenin oy kullanması ilginç geldi. Oylama süreci internet üzerinden miydi?
S: Evet, linki e-posta üzerinden alıyordunuz. DSA’nın kaç üyesi olduğu konusunda farklı rakamlar görüyoruz. Bernie Sanders’a destek kararı almak için yaptığımız oylamada oy veren kişi sayısı 13 bindi. Oylama bütün DSA üyelerine açıktı. Ancak nihayetinde DSA’ya üye olan, aidat veren insan sayısı Kasım 2019 itibariyle 57 bine ulaştı. Önümüzdeki birkaç yılın neler getireceği bir muamma. Bernie kazanmazsa gidecek. Ancak elimizdeki bu örgüt varlığını sürdürecek, kampanyalarımız ve mücadelemiz sürecek. Bernie kaybetse bile varlığını sürdürecek bir altyapı, bir örgüt inşa ediyoruz. Ve Bernie gitse de bu örgüt bir yere gitmeyecek. Kongre için şansı olan başka DSA üyelerimiz de var. Bence böyle devam edecek. Çünkü Bernie’nin ötesinde bir şeyden bahsediyoruz. Bizi bir örgüt olarak bir araya getirip ateşleyecek başka neler olacağını hep birlikte göreceğiz.
A: New York’ta aktif 800 civarında üye olduğunu söylemiştiniz. New York’ta klasik bir DSA toplantısında kaç kişi oluyor?
S: Bu sayı çok değişiyor. Çok farklı amaçlara hizmet eden toplantılarımız oluyor. İnsanlar mahallelerinde olan aylık toplantılara gidiyor. Bunun yanı sıra barınma hakkı ya da savaş karşıtlığı gibi uğraş verdiğiniz özel alanla ilgili çalışma grubu toplantılarımız oluyor. Mesela DSA’nın medya işlerini yürüten bir medya çalışma grubumuz var. Liderlik toplantılarımız oluyor. Ya da seçimle faaliyetimiz için yapılan toplantılar var ki o bambaşka bir kalem. Şu sıra DSA’nın desteğini isteyen insanlar var. Aday tespiti toplantılarımız oluyor sıkça.
A: Seçimlerde sizin desteğinizi isteyen adaylar, değil mi?
S: Evet. Kendi üyelerimizden de adaylar var. Ayrıca normalde DSA üyesi olmayan ama gelip DSA’dan destek arayanlar var. Bu da kendi seçim beyannamelerinin DSA ile uyumlu olup olmayışına bağlı. DSA içinde aday belirleme kriterlerimize dair ciddi tartışmalar dönüyor. Desteğimizi isteyen bir aday kendisini sosyalist olarak tanımlamak zorunda mı? Üzerine en çok tartıştığımız konu bu. Kongre’de de bunu savunan bir önerge vardı.
DSA İÇİNDEKİ AYRIŞMALAR VE GERİLİMLER
A: Peki geçti mi?
S: Geçmedi. Seçimlerle ilgili kabul edilen önerge başkaydı. DSA’nın sınıf mücadelesi adaylarını destekleyeceği ve nihayetinde bağımsız bir parti olmayı hedeflediğini kabul eden bir önerge kabul edilmiş oldu. Kabul edilmeyen önerge mealen şunu diyordu: DSA bir adayı desteklemek için onun kendisine demokratik sosyalist demesini şart koşar. İnsanlar bu önergeyi kabul edersek İlhan Ömer gibi bazı isimleri kaybedeceğimizi söylediler. Bunun hakkında çok tartışma oldu. Bazıları İlhan Ömer’den kendisini böyle tanımlamasını istediğimiz takdirde onun bunu yapacağını, çünkü bize yakın olduğunu savundular. Farklı grupların farklı bakış açıları vardı. Bu önergenin geçmemesinin farklı sebepleri vardı. Biraz önergeyi veren grupla da alakalıydı. DSA’da bile belli gerilimler ve hizipçilik var. Yani önergeyi veren farklı bir grup olsaydı, belki de önerme geçerdi.
A: DSA içindeki örgütlü gruplar arasındaki gerilimlerin serencamını biraz daha açabilir misin?
S: Gruplar arasındaki gerilimler birçok kişiyi kaygılandırıyor. Bu konu hakkında tartışmalar sürüyor. Bazıları gruplara ihtiyaç olmadığını, grupların faaliyetlerimizin altını oyduğunu söylüyor. Bence bu arkadaşlar önemli bir noktayı kaçırıyorlar. Eğer gruplarınız yoksa siyasetiniz sağa kayar. Politikanız için mücadele etmelisiniz. Pozisyonunuzu savunmalısınız. Eğer gruplarınız olmazsa işler depolitize olur. Meseleler kişiselleşir. DSA’nın eski jenerasyonu gruplardan pek hoşlanmıyor.
A: Onların da kendi grupları yok mu?
S: Aslında var. Herkes onların DSA’nın eski üyeleri olduğunu biliyor. Onların da grupları var, çünkü ortak bir pozisyonu savunuyorlar. Ama diğer grupların enerjisi ve politikaları onlarda yok. Ben grupların var olmaya devam edeceğini düşünüyorum. Ancak elbette bağımsız olmayı seçen pek çok kişi var. “Bazı noktalarda birlik olabilecek miyiz” hissi, endişesi de var. Grupların birliğin altını oyduğu düşünenler var. “Acaba bölünecek miyiz?” diye endişe eden insanlar var.
“HENÜZ İŞÇİ SINIFINDAN BİR TABANIMIZ YOK.”
A: Tarihsel açıdan düşünecek olursak bu sosyalist örgütlenmeler için ciddi bir olasılık. Sen ne düşünüyorsun?
S: Bence DSA’nın bölünmesi büyük talihsizlik olur. Birçok sebepten dolayı. DSA politikalarını inşa etmeye ve gerçek bir güç olmaya yeni yeni başlıyor. Eğer sosyalist hareket sönümlenir ya da çökerse bundan yalnızca liberaller mutluluk duyacaktır. Onlar sosyalist hareketin çökmesini istiyorlar. Diğer bir sebep ise DSA henüz işçi sınıfı arasında bir taban oluşturamadı. Üyelerimizin geneli iyi eğitim almış, hayli bağlantılı, ağırlıklı olarak beyaz, sosyal sermayeye ve medyaya erişimi olan insanlar. Sınıfsal olarak aşağıya doğru kayıyorlar, çoğu iyi bir kariyere sahip olamayacak belki ama yine de vaziyetleri bu. DSA üyelerinin büyük çoğunluğu bu şekilde. Henüz işçi sınıfından bir tabanımız yok. DSA’nın işçi sınıfı arasında taban bulmasına yardımcı olan en önemli faktör Bernie Sanders’tir. Bernie’nin ilk on bağışçısı Walmart işçileri, öğretmenler ve postacılardı.
A: O zaman Sanders hakkında konuşmak için bir parantez açalım.
S: 2016 seçimlerinde solun büyük çoğunluğu gibi benim de onun hakkında şüphelerim vardı. Ama Bernie son iki yılda öyle çok değişti ki. Örneğin dış politikada. Filistin mevzusunda, Netanyahu’ya karşı çok daha eleştirel bir tavır aldı. “Büyük Dönüş Yürüyüşü” esnasında da Gazze’deki cinayetlere karşı çıkan konuşmalar yaptı. Filistin solundan pek çok kişi Bernie ile iletişime geçip onunla görüşmelerde bulundu. ABD’deki Yemenli topluluklar onun etrafında hareketleniyor. DSA, Suudi Arabistan’ın Yemen’deki savaşına Birleşik Devletler’in verdiği desteğin sonlanması konusunda mücadele eden Yemen İttifak Komitesi ile yakın çalışıyor. Sanders Kuzey ve Güney Kore arasındaki barış görüşmelerini de destekliyor. Bu önemli bir hamle, çünkü Demokratik Parti’nin çoğunluğu bu görüşmelere karşı. Bernie “biz nükleer savaş istemiyoruz, barış görüşmeleri başlasın istiyoruz” diyen tek kişiydi. Bunun sebebi Koreli aktivistlerle iletişimde olmasıydı. Tabii ki dünyadaki otoriterleşmeye karşı da konuştu. Avrupa’daki aşırı sağa, Hindistan’da Modi’ye, Brezilya’da Bolsanaro’ya, İsrail’de Netanyahu’ya ve daha pek çoklarına karşı.
[1] Çeviren notu: DSA’nın kurucusu Michael Harrington kastediliyor.
[2] Çeviren notu: İngilizce’deki “caucus” kelimesi bir parti ya da sendika gibi daha geniş bir örgüt içinde birlikte hareket eden bir grubu ifade etmek için kullanılır. Fraksiyon ya da hizip kelimelerinin farklı çağrışımları olduğu için caucus, grup kelimesiyle karşılandı.