İşgaldeki Greif işçileri: “Hakkımız verilene dek mücadelemizi sürdüreceğiz!”
23 Şubat pazar günü Grief İşgali’ni ziyaretimiz sırasında işçilerle yaptığımız görüşmeyi paylaşıyoruz.
“Fabrika bir Dudullu’da bir de burada (Hadımköy’de) var. Toplamda 1500 kişi çalışıyor. Burada çuval üretiyoruz. Hammaddesi geliyor, onu işletip piyasaya sürüyoruz.
Günde 16 saate varan çalışma, aylık 1500 liraya…
Bu fabrika normalde Sunjüt adında 1968’de kurulmuş. Ben 7 yıldır buradayım. 2007’de başladım. – Greif’e 2010’da geçildi. Greif gelmeden önce bizim 4 tane ikramiyemiz vardı. Greif gelince bu şartları uygulamayacaklarını; 3 ayda bir 2 maaş veremeyeceklerini, ikramiyeleri maaşlara böleceklerini söylediler. İkramiye bölündüğü zaman gidecekti; bunu biliyorduk biz. Ne kadar direttiysek de onlar daha güçlüydü. 500 kişinin 400 kişisi karşıydı ama o 100 kişi daha güçlü çıktı. Millet içten içten ”alalım ne olacak, sonuçta bizim 4 ikramiyemiz bir yere gitmiyor; mesela benim maaşım 600 ise üzerine 250 tl koyduğu zaman 850 tl, bu hiçbir yere gitmiyor” diyordu. Ama bize zam verildiği zaman hem maaşımıza zam veriliyor, hem de ikramiyeye. Böyle olduğu zaman tek bir zammımız olacak. %3-4 zam verirse 3-4 sene sonra o ikramiye gidecek, askeri ücret seviyesine geleceğiz. Ben şu an bu mücadeleyi veriyorum. Bir sürü de borcum var. Bir tek ben çalışıyorum. Benim 800-850 tl masrafım var. Maaşım net 940 tl. Haftaiçi 6-7 gün 16; 4 tane de pazar… Mesailerle 1500 tl’yi geçmiyor.
Taşeron işçiler olarak örgütlenmemizin üzerinden 3-4 ay geçti. Aslında süreci fabrikanın bünyesinde çalışan işçiler başlatmıştı. Düşünsene, aynı fabrika içerisinde çalışıyoruz, böyle bir şey var ve biz bunu 3-4 ay önce öğreniyoruz. Halbuki 1 yıl önce başlamış. Fabrikanın bünyesindeki 228 kişi bu bünyeye katılıyor. 15 kişi hariç. Daha sonra bize gelip dediler ki; biz bunu sadece fabrikanın bünyesinde yapmayalım, burada 850 çalışan var. Sadece 250 kişi bu mücadeleyi verip de sendikaya üye olduğumuz zaman kısa bir zaman sonra bizi yine parselleyebilirler.
850 işçinin çalıştığı fabrikada, 600 taşeron işçisi 24 ayrı firmaya bölünmüş!
1500 işçinin %70’i taşeron. 24 tane burada, Dudullu’da da 20 tane toplamda 44 tane taşeron firma var. Daha sonra yanımıza gelip, eğer siz de yanımızda olursanız biz daha güçlü oluruz dediler. Birlik olup burada taşeronu kaldırırsak; hepimiz fabrikanın bünyesine geçtiğimizde bizi bölmeleri daha zor olurdu. Bu doğru çünkü mesela ben 7 yıldır buradayım. Benim bölümümde, (yani taşeronda) 27 kişi çalışıyor. Bu 27 kişinin içerisinde makinaların öncüleri var. Bunlar ilk 3’e girecek kişiler. Patron zam zamanı geldiği zaman ”başka bölümde %3 zam veriliyor; sen işini daha iyi yapıyorsun sana %4 zam yapacağım” diyor. Sağda solda soruşturduğumda gerçekten %3 zam yapılmış. %4 de az. Bu yılların birikimi. Hep %3-4… Ben 7 yıldır burada çalışıyorum. 4 pazar full mesai yapıyorum. Ayrıca fabrikanın bünyesinde de 12 saati geçmemek şartıyla 8 saat normal çalışıyorum artı 4 saat de mesai yapıyorum. Bizim çalıştığımız bölümlerde 8 artı 8 aldığın zaman sabah vardiyası biz 7-3 vardiyası çalışıyoruz. 3’te iş yoğunluğu olunca diyor ki, bugün mesaidesin. 8 saat çok oluyor. Ben saat 7’de gitsem, bana; ”zaten saat 5 buçukta yemek var. Yarın saat yemek, 15 dakika çay… Geriye kaldı 3 saat. 3 saat benim işime gelmiyor. 8 saat kalıyorsan kal” diyor. Ben de mecbur 16 saat çalışıyorum. Samimiyetle söylüyorum; bölümde mesaiye en çok kalan bendim. Çünkü çok borcum vardı. 4 pazar hariç 6-7 gün 16 saat çalışıyordum. Yani haftada 2 gün yapıyordum. Yani pazartesi yaptığım zaman perşembe de yapıyordum. Bu şekilde çalışmama rağmen çoluğumu çocuğumu bir sinemaya, bir alışveriş merkezine, akşam yemeğine götüremiyordum.
Maaşlar az. Ayrıca bizim yaptığımız iş ağır sanayi olarak geçiyor. Burası tekstil üzerine kurulu. Benim çalıştığım bölümde 3-4 kişi bel fıtığından ameliyat oldu. Şöyle bir şey de var; eğer işimiz gerçekten de zor olmasaydı ”işimiz rahat, devletin verdiği zam da bu, zaten Türkiye’de milyonlarca insan bu şekilde çalışıyor” diyebilirdik ama bizim işimiz zor, ağır bir iş. Yıllardır sırtımızdan bunu bu şekilde kazandılar. Mücadelemiz 15. gününe girecek, hiçbir pişmanlığım yok. Sonuna kadar da devam edeceğim. Evet, devlete güç yetmez. Ne kadar dirensem de sürüne sürüne beni çıkartır ama buradan çıkarsa orada devam ederim. Biz bu işe başlarken sadece bu fabrika içerisinde düşünmüştük ama bakıyorum ki sadece burası da değil diğer fabrikalar da etkilenmiş. Direnişin 7. gününde şahsi temizliğimi yapmak için 3 saatliğine eve gittim. Saat 6 gibi 10-15 yıldır aynı mahallede oturduğumuz biri işten geliyordu. Bizim burada yaptığımız şeyi biliyordu. ”Sizin direnişiniz başladıktan 3-4 gün sonra ben bir şeye şahit oldum” dedi. ”Daha önceleri şefler gelip hiç dinlemeden mesaiye kalacağımızı söyleyip çekip giderlerdi ama son birkaç gündür mesaiye kalmak isteyen var mı diye soruyorlar” dedi. Önceleri %3-4-6 zam yapan yerler zamlarını %15’e kadar çıkarmış. Bu da bizi çok mutlu ediyor. Biz burada başarısız olsak bile diğer işçiler de bundan faydalandığı için ben çok mutluyum.
Sendika biziz!
Bize 3-4 yıl önce verilen ikramiye bizden alındı. Herkes rahatsızdı bundan. Birinin çıkıp, öncülük yapması lazımdı. Buradaki işçiler de en az 4-5 yıldır burada çalıştıkları için millet birbirini tanıyordu. Biri öncülük yapsa biz birbirimize kenetlenecektik. Şu an başımızdaki 2-3 temsilci sağ olsun; bunu başlattılar. Çok şükür şu anda 600 kişiyi geçmiş durumdayız.
İşçilerin talebi; 4 ikramiye, fabrika içerisinde çalışan 24 taşeronun kesinlikle gitmesi, 3-4 yıldır verilmeyen zamların yani %25 zammın verilmesi, maaşların belli bir seviyeye getirilmesi…
Sendikalıyız ama sendika yanımızda yok. Sendika biziz! Biz bu işe başlarken haftada 2-3 gün sürekli iş yerinden çıktığımız zaman belli yerlerde (düğün salonları ya da lokallerde) toplanıyorduk. Zaten sendikanın patrondan yana olduğunun farkındaydık. Eğer istediğimiz şartlar verilmezse biz sendikayı da, patronu da tanımayacağız. Şu an burada direnişçi olan hiçbir işçi ”ben niye buradayım” demiyor. Çünkü biz bunu aylardır sürekli tartışarak yaptık. 5-20 kişi fire verdi. O 15-20 kişi de son anda milletin baskısıyla vazgeçti. Elbette içimizde farklı siyasi görüşlerden, dinlerden insanlar var. Bizim birleştiğimiz tek şey belli. Biz burada mücadele veriyoruz. Siz bugün buraya gelmişsiniz. Sizin görüşünüz ne olursa olsun yanımızda olduğunuz sürece biz size saygı duyarız.
“Biz buraya nasıl gidip geliyorsak siz de buyurun öyle gidin”
Masada 6 görüşme oldu. 66 madde vardı; ufak tefek mesela sağlıkla vs. ile ilgili konuları da içeren. Onlar geçti. En son 6-7 maddeye gelince (bunlar zam, taşeron, mesai saatleri vs. idi) patron şunu söyledi: “Ben size %25 zam veremem.” Taşeronun da yasal olup olmadığını araştıracaklarını söylediler. Sonra gelip “tamam, yasal değilmiş” dediler. “Biz taşeronluğu kaldıracağız ama size 4 ikramiye değil de; deneme süresini doldurup 5 yıldan daha az çalışanlara 3 ikramiye, 5 yıldan fazla çalışanlara 4 ikramiye veririz ama %25 zam veremeyiz; önce %9 zam veririz, diğer aylar da %1 artı TÜFE”… dediler. Resmen alay ediyorlardı yani. Biz bunun dışına kesinlikle çıkmayacağız dedikleri için de bizim de temsilcilerimiz masadan kalktı. 3-11 vardiyası gelmeden gece vardiyasına çağırdılar. Hepimiz fabrikanın içine girdik. 500 kişiydik. Bizimle bu şekilde alay ediyorlarsa biz de fabrikayı işgal edeceğiz dedik. Saat akşam 5 idi. Biz kapıları kapattık, müdürler içeride kaldı. Fabrikanın bünyesinde gündüz çalışan memurlar vardı. Şu an gitmek isteyen varsa bir daha gelmemek şartıyla çıkıp gitsin dedik. 3-4 müdür ve 2-3 tane de buradaki taşeronların sahipleri hiç dışarıya çıkmadan burada 1 gece kaldılar. Daha sonra sabah saat 10’da gitmek istediklerini söylediler. Şuradaki kapıya barikat kurduk. Bunların içeride 7-8 tane kendilerine ait araçları vardı. Araçlarla gitmek istediklerini söylediler. Biz de ”yok, biz buraya nasıl gidip geliyorsak siz de buyurun öyle gidin” dedik. Onlar da kapıdan çıkıp, çekip gittiler.
Hakkımız verilene dek mücadelemizi sürdüreceğiz.
Bizim isteklerimiz yerine getirilmedikçe biz buradan gitmeyeceğiz. DİSK Tekstil İş Sendikası görüşüyor da, burayı yumuşatmaya çalışıyor. Biz sendikanın kimden yana olduğunu biliyoruz. Sendika bizim yanımızda değil.
Şurada sürekli 2-3 sivil polis bekliyor. Bugüne kadar hiçbir baskı olmadı. Bu fabrikanın içerisinde 24 tane taşeron var. Bu yasal değil, onlar da bunun farkında. Fazla ses çıkarmadan işçileri nasıl bıktırırız diye işçiyi yokluyorlar. Biz burada birlikte olduğumuz sürece fabrika da biziz, sendika da biziz.
Biz bu yolda haklıyız. Hakkımız verilene dek mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu şekilde devam edemez.”
Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır diyesim geliyor. Allah greif işçilerin yardımcısı olsun, bu tür direnişlerdeki en büyük engel ‘zaman’ meselesi oluyor sanırım. Burada da mümkün oldukça işçilere ek destek sağlamak hakk ve adalet mücadelesi peşinde olan bizlerin boynunun borcu.
Not: Yav ziyarete giden arkadaşlardan biri söyleşiye bir giriş yazsaydı, pat diye röportaja giriyoruz ve bunu sonradan anlıyoruz. Biri bi bismillah deseydi da