Terakki İnsanlığa Mani Midir?
Gezi olduğundan beri sürekli bir hareket halindeyim, durdurak bilmeyen gündem de daima kötü haberlerle dolu. Roboski katliamı olduğunda bu işten devletin yakasını kolayca kurtarmasını beklemiyordum. İnsanlık dedim, bu çocukların cesetlerini katır üzerinde bırakmaz en azından hesabını sorar. İnsanlar ise, çocuklar için bir yandan kaçakçı diyen muhafazakârlardan, diğer yandan “pkk’lı vatan haini” diyen Kemalistlerden-milliyetçilerden oluşuyordu. Hayret etmekten kendimi alamıyordum, çoğu zaman şaşırmanın beni insan kıldığına şahit oldum. Roboski için ‘hak ettiler iyi oldu, vergi vermemek için kaçak iş yapmasalardı’ diyor ve bunu çok rahat söyleyebiliyordu yakın bir akrabam. Kan beynime sıçrıyor, rahat düşünemiyorsun diyorlar. Devletin yanlışı olmayacağına dair kafaları çok rahat, hâlbuki Allah bile Peygamber’ini, kendi elçisini yanlış yaptığı için uyarıyor ve ayetlerde bu durumu hepimize de gösteriyor.
Sonra Gezi patlak verdi, devlet iyice sertleşmişti zaten 1 mayıs’taki müdahalelerinden sonra. Gezi’de gençler öldü ve Lice’de de Kalekol yapımına karşı çıkan başka bir genç ve onlarcası gözünü kaybetti. Rahmet okumak yerine ölünün arkasından sövdü %50’miz. Darbeciydi, vatan hainiydi, ateistti, aleviydi, ibneydi, vandaldı… Ölenlerin suçları hep kabarıktı. Kırmasaydı kardeşim o bankamatikleri, yakmasaydı polis arabalarını, canımız kadar kıymetli o kaldırım taşlarını sökmeseydi ya yerden, taş atmasaydı ya gazları, jopları, tomaları, silahları ve tüfekleriyle üzerlerine yürüyen güvenlik teminatımız Polislere. Neden oradaydı o çocuklar, dış mihraklar ne istiyordu cennet yurdu ülkemizden? Hâlbuki o alana devletimiz yedi düvele nam salacak bir AVM yaptıracak, olmadı Barok Opera Salonu, olmadı Camii, yeter ki orada boşluk kalmasın, ağaca lüzum yok beton varken. İşte tüm bunları engelleyenler, uzaya çıkmamıza da engel oluyordu.
Artık katliamları ve ölümleri aklımda tutmak konusunda zorlanıyorum, neredeyse her gün bir başka acının yıldönümü. Kadınlar diyeceğim, sistematik olarak öldürüldüklerinden bir toplu katliama uğramadılar henüz. Nerdeyse her gün bir kadın, sevgilisi, nişanlısı, kocası, babası gibi herhangi bir erkek yakını tarafından öldürülüyor. Neden? Çünkü aileyi tehdit ediyorlar, aileyi parçalamak istiyorlar, adamın onurunu zedeliyorlar, evde oturup erini beklemek yerine çalışmak istiyor, pencereden bakıyor kimisi, kimisi evlenmeyi istemiyor, kimi çok konuşuyor, çocuklarını korumak istiyor, namusumuzu lekeliyorlar, köle olmak istemiyor kimi, insanca yaşamak istiyorlar. Toplumun temel taşıdır aile, onun içindir ki isterse erkek (çünkü merkezde o vardır) zulmeder, döver, baskılar, bezdirir; isterse sever, tecavüz eder, öldürür, eve bağlar, aldatır. Kadın (ki o tâbi olandır) O’na itaat etmek zorundadır. Onun için başlı başına bir şahsiyet olmak isteyen, özgür olmak isteyen, zulümden bıkıp boşanmak isteyen kadın toplum karşısında ilerlemeyi/mükemmel toplumu önleyen başka bir haindir. İşte hal böyleyken ‘Acaba kadın ne yaptı da adam öldürdü?’ diye sorar yine bir kadın yakınım. Devlet ise yeni torba yasalar ile kadına ve çocuğa zarar verenlerin cezalarını hafifletmeyi düşünür, tabi verirken cilaladığı için çocuk istismarını önleyecek bir yasa gibi gelir insanlara.
Sonra Soma’dan söz edebiliriz, üretimi artıran o meşhur firmadan. Devletimiz için, milletimiz için olanca gücüyle kömür çıkaran, öyle ki orada işçilere bir yaşam odası yapacak vakti bile kalmayan. Biliyorsunuz ki üretim beklemez, onun için vardiya değişimlerinde 800 işçinin çıkması için başka bir 800’ün madene inmesi gerekir. Devlet, kendi işletmekte zorlandığı ve tehlikeli bulduğu madeni herhangi bir özel firmanın çalıştırmasını sorunlu görmez, çükü taahhüt almıştır az maliyetle üretimin artacağından. Sonra binlerce kusuru olan yeri sürekli denetleyen devlet, madenin insanca olmayan şartlarda çalıştırılmasına müsaade eder. Çünkü ülkemiz kalkınmanın doruğundadır; taşeronlara yaptırarak her işi, işçinin alın terini patrona pazarlayarak, sendikalıyı işten atan şirketi koruyarak, fakirin ekmeğinden maaşından çalan zenginin haklarını büyüterek. İş cinayetleri saymakla bitmiyor, Soma’dan sonra Maraş ve Şırnak’tan da madenlerden ölü haberleri geliyor. Kalkınmamızın simgesi Ağa Oğullarının harika projelerinde inşaattan harikulade düşebiliyor canı değersiz bir işçi daha. Grevdeki işçilerin durduğu yere hayvan pisliği döktürebiliyor azimli patron. Sonra işçiler taşeronluğun kalkmasını isterken, Devlet müthiş bir taşeron yasası hazırlar.
Tüm bu basit sıralamalardan sonra aklıma gelen soru başlığı oluşturuyor işte; Terakki İnsanlığa Mani midir? Benim zaviyemden bakınca, Türkiye’den Çin’e kadar, Terakki, İnsanlığı hesaba almayan ahlaksız bir olgunun ta kendisi.