Sosyal Güvenliğe Bizim Solcunun Bakışı
Kapitalizmi ayakta tutan bir kurum sopa ise, diğeri ideolojidir.
Burjuva sınıfları, ideolojisini, dünya görüşünü, usul usul, yavaş yavaş, azar azar okullarda ve medyada beyinlerimize şırınga etmektedir.
Burjuvalar, sosyal güvenlik sistemine sınıfsal bakışlarını da otuz yıldır tekrarlaya tekrarlaya emekçilere kabul ettirmeye çalışmaktadır.
Birgün gazetesinin 15 Ekim 2014 tarihli sayısının beşinci sayfasında “SGK’nin bütçe açığı büyüyor” başlıklı imzasız haber yazısında iki yerde Sosyal Güvenlik Kurumunun gelir gider açığının kara delik olduğu öne sürülmektedir.
Haberde “Kayıt dışılığın son yıllarda azaltılması ve prim gelirlerinin artmasına, sağlık harcamalarına ise cepten katkıların artırılmasına rağmen, SGK bütçesi yine önemli açıklar vermeye başladı. SGK verilerine göre 2014 için 21 milyar TL olarak bütçelenen açığın, yıl sonunda hedefi aşarak 24-25 milyar TL’yi bulması bekleniyor. Bu sonuçta, prim gelirlerinde düşüşün yanı sıra harcamaların katılaşmasının etkili olacağı bildiriliyor. SGK açıklarındaki artışın merkezi bütçeden finansmanı ise, bütçe için önemli bir “kara delik” anlamını taşıyor” dendi.
Sonra BÜTÇEYE YÜK alt başlığı altında “SGK açıklarının finansmanı için merkezi bütçeden aktarılanlar, yılın ilk 6 ayında 40 milyar TL’ye yaklaştı ve yılın tamamında 80 milyar TL’yi bulması bekleniyor. Bütçe’den aktarmalar 2013’te 71 milyar TL, 2012’de ise 59 milyar TL olmuştu. SGK’nın bütçeye yükünün artması, bütçenin önemli bir “kara delik”le yüz yüze kalması anlamına geliyor ve 2001 krizi öncesi kamu maliyesi açığında en önemli nedenlerden biri sosyal sigorta kuruluşlarının açıkları olmuştu” diye yazdı.
Sosyal güvenlik sistemini emekçiler aleyhine şekillendirilmek için propaganda ancak bu kadar yapılabilir. Demek ki Birgün gazetesinde haberi yazan kişiye, onu denetleyen redaktöre ve yazı işleri müdürüne göre bütçede vergi gelirlerinden SGK’ya para aktarmak caiz değildir. Caiz değilse, vergi gelirlerinden yoksullara hiçbir yardım yapmak caiz olmasa gerek. Zira bütçe gelirlerinden dar gelirlilere yapılan sosyal transferlerle SGKlılara yapılan transferler arasında nitelikte bir fark yoktur. Vergi gelirlerinden SGK’ya para aktarmayı eleştirmek, sigortalı emekçilerin sağlık harcamaları ve emekli maaşları SGK’da kendi prim birikimleriyle sınırlandırılsın, kendi yağları ile kavrulsunlar demektir. Otuz yıldır burjuva sınıflarının dünyada yürüttüğü sosyal güvenlik reformlarının hedefi aynen budur.
Kara delik, astronomide, kendine yaklaşan her şeyi yutan, yok eden bir kitle manasına gelir. Sosyal güvenlik kurum açıklarına bütçeden yapılan transferler sınıflar arasında refah adaletsizliğini azıcık hafifleten bir politika olmasına karşılık, liberaller kara delik benzetmesiyle bu açıkları karşılayan transferleri hiçbir işe yaramayan, var olanı yok eden bir gider olarak göstermektedir.
Bir sosyal güvenlik sisteminde adaletsiz uygulamalar veya emekçileri mağdur eden israf kapıları somut örneklerle eleştirilebilir. Ama kapitalist bir ülkede sosyal güvenlik kurumunun giderlerinin tamamen kurum gelirlerinden karşılanması gerektiğini öne sürmek, sosyal devleti temelden reddetmektir.
Hele hele Birgün’ün “2001 krizi öncesi kamu maliyesi açığında en önemli nedenlerden biri sosyal sigorta kuruluşlarının açıkları olmuştu” iddiası, yaptığı menfi propagandanın üstüne tüy dikmektedir.
Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünün (www.bumko.gov.tr) 15.10.2014 tarihinde internette bulunan “Konsolide Bütçe Gerçekleşmeleri (Eski Sınıflandırmaya Göre) [1990-2003]” tablosundaki ve “Sosyal Güvenlik Kurumlarının Harcamaları (1998-2003)” tablosundaki rakamlara bakarak bazı oranlar hesapladığımızda ortaya şöyle bir manzara çıkmaktadır.
Konsolide bütçeden üç sosyal güvenlik kurumuna yapılan transferlerin toplam (faiz dâhil) bütçe harcamalarına oranı, 1998’de yüzde 8.9, 1999’da yüzde 9.8, 2000’de yüzde 6.9, 2001’de yüzde 6.3 oldu.
Şimdi bu oranları aynı yıllarda devletin konsolide bütçeden rantiye kişi ve kurumlara (yani bankalara) ödediği faizle karşılaştıralım.
Konsolide bütçeden yapılan faiz ödemelerinin toplam (faiz dâhil) bütçe harcamalarına oranı 1998’de yüzde 39.5, 1999’da yüzde 38.2, 2000’de yüzde 43.8, 2001’de yüzde 51.0 oldu.
Bütçeden faiz şeklinde rantiye sınıfına aktarılan meblağlar, üç sosyal güvenlik kurumuna aktarılan meblağların 1998’de 4.4 katı, 1999’da 3.9 katı, 2000’de 6.3, 2001’de 8.0 katı idi.
Bu gerçeklere rağmen Birgün gazetesinin 2001 krizinden önceki maliye açığında en “önemli nedenlerden birinin” sosyal sigorta kuruluşlarının açığı olduğu iddiasının kimlerin sınıfsal çıkarını güttüğü açıktır.
Gazetede yayımlanan haber ve yorum, hata veya dikkatsizlik ürünü değildir. Olay, Türkiye’de solculuğun özünde modernleşmeci bir duruş olmasından kaynaklanmaktadır. Bizde solculuğun emekçi bir sınıfsal temeli yoktur. Bizde solcu, modernleşme adına, merkez ülkelerindeki burjuvaların fikriyatını ideolojik kılavuz alır. Neticede Türkiye’de solcu bir gazetede böyle bir yorum yayımlanmasına hayret edilmez.
Bunun içindir ki Türkiye’de ne sınıf mücadelesini, ne de sosyal adalet mücadelesini sol ve sağ kavramları ile tahlil etmek mümkündür.
Cem hocanın eline sağlık esastan bir eleştiri olmuş, maalesef bizdeki solculuk genellememekle beraber sistemi tahkim eden bir solculuktur, tıpkı İslamcılık yaptığını söyleyen iktidarımız gibi, yada mesela kendilerine milliyetçi diyen bir iktidarın şeker, tütün yasasını çıkarması gibi, o yüzden son cümleye sonuna kadar katılıyorum.