Sedat Yenigün İçin Bir 5 Temmuz Notu
Gurbet romantizmi yapan biri değilim. Bunun edebiyatını yapan biri hiç değilim. Hayatımın memleketim İstanbul’dan en uzun ayrı kaldığım dönemini yaşamaktayım. 2001-2004 arasında 3 yıla yakın bir zaman ayrı kaldığımda sonlara doğru rüyamda hemen her gece kendimi İstanbul’da sahilde dolaşırken buluyordum da annem “sıla hastalığı bu” demişti. Bu sefer nedense zerresi olmadı. Gözümün önünde her gün kıyım kıyım kıyılan İstanbul’un güncel fotoğraflarına bile bakamıyorum; kazara videosu açılırsa derhal kapatıyorum. Koca bir dünya şehri benim henüz hiç de uzun olmayan ömrümde dahi çocukluğumdaki şehre nazaran ucubeye döndü. Ama çoğu günler de 1920’lerden 1960’lara, 70’lere İstanbul fotoğrafları ve videoları seyrediyorum ve hiç görmediğim o İstanbul’la özlemimi gideriyorum. Bunun da başka bir adı olmalı.
Bunları yazmak niyetinde değildim aslında. 2001’de birçok kırgınlıkla, hüsranla ülkeden ayrıldığımda iki üniversitede 28 Şubat karşıtı eylemlerde yer alırken ne aranıyordum ne yargılanıyordum. Şu gün ise iddianamemi almışım, hapisle yargılanmakta oluşumu, şu zalim ve katil devletin 2. nesil hedefinde olmayı gururla taşıyorum. Elbette 28 Şubatçılardan çok daha habis bir iktidar şebekesinin eline düştüğümüz bir sır değil.
Geçen yıl hemen her suikast yıldönümünde, 5 Temmuz’da kabri başına gittiğim babamın mezarından 11 bin km. uzaktayken, eskiden özenle korunan, iktidara mesafeli dilin bırakılıp galiz iktidar propagandaları yapıldığını dehşetle seyrettim. Benim için 5 Temmuz’un sabahı olmadan bu yıl aynısı olmaması arzumu ifade ettiğim de bir tweet zinciri yazdım ve paylaştım. Onu burada da paylaşıyorum ve ümit ediyorum ki geçen yılki manzara yaşanmamıştır ve bir daha asla yaşanmaz:
“Gün yine günlerden 5 Temmuz.Babam Sedat Yenigün ülkücülerin kurtarılmış bölgesindeki berber dükkânında, Ümit Kaftancıoğlu dahil nice sosyalistin ülkücü failler eliyle canını alan silahla hunharca katledileli 39 yıl olmuş. Geçen yıldönümünde teessür ve teessüfle şunları yazmıştım: https://twitter.com/hiyenigun/status/1015112136857546752?s=20
Onun her görüşten, partiden seveni, sayanı var. Biz ailesi bugünkü iktidarla hiç işimiz olmamakla birlikte onu siyasî görüşlerimize karıştırmayız. Ama iktidar cephesi hesabına adını kullananlara karşı da ben daima mevcut düzenin onun ideallerinin tam zıddı olduğunu vurgularım.
Geçen yıl babamın mezarından 11 bin km uzak olup gidememek kadar yaralayan ise bugünkü çürük düzenin ve manzaranın “fetih coşkusu”yla propagandasının onun kabri başında yapılması idi. Bir kişinin de “madem zafer ve fetih var, oğlu neden sürgünde?” diye de sormak aklına gelmedi.
Yine mezarından 11 bin km uzakta, ona abi diyen RTE’nin çirkin hakaretleri ile yurdundan edilmiş ve emeği onun emir eri mütevelli tarafından gaspedilmiş durumda, onun güdümündeki mahkemelerce hapisle yargılanıyorum. Ama hiçbiri o kabrin propagandaya alet edilmesi kadar yaralamaz.
Sedat Yenigün’ü, onun gibi iktidar oyunlarının hedefi olup 15 Temmuz’da katledilmiş eli silahsız masumlarla birlikte anmak tabii ki yanlış değil. Ama onun şunca yıl devletin öldürdüğü 1000lerce, -tarihi eskiye alırsak- milyonlarca masum devlet maktulü ile birlikte anılması ise şart.
Sedat Yenigün’ü, onu öldüren devletin, fikriyatı farklı olsa da onu öldüren silahlarıyla öldürdüğü Kaftancıoğlu gibilerle anmamak, sadece Başbağlar’la birlikte değil, içyüzünü araştırırken öldüğü Maraş pogromundan Sivas pogromuna bütün katliamlarla birlikte anmamak eksiklik olur.
Elbette isimde aynı idealler için ölmemiş olmaları gerçeği var; ama müsemmada daha adil bir ülke ve dünyayı kalemiyle talep ederken aynı devlet tarafından öldürülen, Sabahattin Ali’den Uğur Mumcu’ya bütün suikast maktulleri ile tabii ki birlikte konuşulmalı, birlikte anılmalı.
Hele ki 15 Temmuz bahsi açıp güncel iktidar döneminden bahsediyorsak Berkin Elvan’dan Ali İsmail’e, Cizre’de tam da onu öldüren milliyetçi-ırkçı-faşist zihniyet tarafından diri diri yakılan yüzlerce masumu anmadan onu anamayız.
Ve mezarı başına gidip şu çürük, milyonları inim inim inletmiş, içeride ve dışarıda binlerce masumu katletmiş, baştan ayağa onun tabiriyle “zalim düzen”e övgüler düzmek niyetinde olan varsa, bari iktidar/suç ortakları MHP’den de onu öldürenlerin temsilcisi olarak biriyle gelsin.
Madem “bu adamın idealleri gerçek olduysa oğlu onun hangi idealine ihanet etti de yargılanıyor; peki kendi suikast faili 17 yıllık ‘fethimiz’e rağmen neden hâlâ meçhul?” diye sorulmuyor, derin devletin arşivinden katili bulunsun da o MHPli ortaklarına cinayet anlattırılsın.
Yok andığım devlet maktullerini beğenmiyorsanız, -hele benim davamı- hiç beğenmiyorsanız, o halde madem fethiniz de vaki oldu, neden “zalim sultana hakkı söyleyen din alimi” olmaktan gayrı hiçbir suçunu bulamadığınız Alparslan Kuytul’un
zindanda olması garibinize bile gitmiyor?
5 Temmuz şu iktidara öfke kusma günü değil. Bunları yazdırmayacak şekilde babamın kabrini partinizin, reisinizin övgüsünden uzak tutun yeter. Biz, onu öldüren devletinizin ördüğü duvarlar yüzünden başına gidemesek de dünyanın öteki ucundan dualarımızı göndeririz.”