Ölmediğimize Utanıyoruz Artık!
Fransa’da yaşanan Işid’ın faili olduğu katliamdan sonra orada yaşayan müslümanlar için endişelenmiş ve yaşamlarının daha da zorlaşacağını düşünmüştüm. Sonra bir video düştü sosyal medyaya, videoda katliam sonrası Fransa halkının tepki için yapılan bir yürüyüşünü gördük. Yürüyüşte azınlık olan bir grup “İslamcılar sınır dışı edilsin” yazılı bir bez taşıyorlardı.
Eylemdeki Fransa halkının çoğunluğu ise bu afişe tepki gösterdi ve azınlık grubun üzerine yürüyerek onları alandan dışladılar. Bu görüntü ben de dâhil bir çok insanın içini ferahlattı, zalimlere karşı birlik olmuş bir halk vardı o videoda. Aynısını görmeye hasret kalmış biz Türkiye’de yaşayanlar için bir iç geçirme belki.
Biz Türkiye’de yaşayanlar Roboski’de (devlet tarafından “hata” ile) öldürülen çocuklar için, “onlar da kaçakçılık yapmasaymış” denildiğini duyduk. Gezi de öldürülen gençler için, “onlar darbe istiyordu zaten” savunmasını gördük. Biz Diyarbakır Hdp mitingindeki patlamadan sonra ölen insanların ardından “kendi kendilerini patlattılar” suçlamasıyla baş başa kaldık. Bizler Kobane’ye oyuncak götüren çocukları Suruç’ta bombayla öldüren Işid yerine, öldürülenlerin terörist ilan edildiği bir zamanı yaşadık Türkiye’de. Yine Işid eliyle Ankara’daki barış mitingi canlı bombalar ile kan golüne çevrildiğinde, 100 insan can verdiğinde, onlar için yapılan 1 dakikalık saygı duruşunun yuhalandığını kahırla izledik. Bunca şeye rağmen hâlâ kahrolmadık.
Onlarca ölüsüne rağmen Kürt halkının hâlâ “barış” dediğini, “bir arada yaşama tahayyülü”nü hayretle ve saygı ile gözledik. Bu hayale omuz vererek bir arada tüm farklılıklarımız ile barış içinde yaşama talebimizi dile getirdik, vatan haini ilan edildik.
Dün yine bir güzel adamın suikaste kurban gittiğini öğrendik. Güzel adam diyorum çünkü o gün ayakları kurşunlanan minare mirasımızdır diye basın açıklaması yapmak için orada bulunuyordu. Kafasından vurularak öldürüldü, tek kurşunla. Yüz üstü yerde yatan fotoğraflarını gördük, Hrant’a kardeş oldu dedik.
Kendisine müslüman ve vatansever diyenler, Diyarbakır Baro Başkanı faili meçhullerin avukatı Tahir Elçi “Pkk terör örgütü değildir” dediği için ölümüne sevinen cümleler yayınladılar. Bir takım vicdansız yazar “Tahir Elçi’yi Pkk öldürdü çünkü çatışmalar bitsin diyecekti/diyordu” dediler. Eşi Türkan Elçi’nin ağzından “Katil Pkk” dediği yönünde yalan haberler yaydılar. Halbuki devlet sözleri yüzünden Tahir Elçi’yi makamından alıp yargılamış ve yine aynı sözleri sebebiyle birçok milliyetçi insan tarafından ölümle tehdit edilmişti.
Türkan Elçi eşinin dilinden okuduğu mektupta şöyle diyor:
“Dört Ayaklı Minare’nin en tepesine konacağım, tarih anlayacak beni. Kirli medya, beni tehdit eden televizyonlar, beni hedef gösteren gazeteler hoşçakalın. Beni anlamayanlar, beni anlamak istemeyenler dudak bükenler hoşçakalın. Faili meçhullerin yetimleri hoşçakalın. Beni sevenler, destekleyenler hoşçakalın. Çocuklarım, eşim hoşçakalın diyecek.”
Elbette ben “Dicle’nin kenarında bir koyun kaybolsa Ömer’den soracaksınız” diyen halifenin izinden gidiyor ve Devleti bu ölümlerden sorumlu tutuyorum. Bir değil, iki değil kaç insanın daha ölümü karanlıklarda kalacak, devletin hesap vermediği kuyularda yitip gidecek?
Peki Türkiye halkları sürekli ağızlarına sakız ettikleri kardeşliği ne zaman işletmeye başlayacaklar? Ne zaman ahlâksız addetttiği batılı Fransızlar gibi ülkesinde öldürülen insanlar ve çocuklar için gerçekten üzülecek?
Ölmediğimize utanıyoruz artık.
Kahrımızdan utanıyoruz.
Irkımızın vicdansızlığından utanıyoruz.
Mazlumların yerde bıraktığımız âhı ile utanıyoruz.
1 Response
[…] *Kaynak: http://www.emekveadalet.org/notlar/olmedigimize-utaniyoruz-artik/ […]