Marx, Emek ve Özgürlük

6 Responses

  1. mustafa emin dedi ki:

    sercan’ın emeğine sağlık. marx’tan geçtim, emek deyince, iktisat deyince canavar görmüş gibi kaçan, muhataplarını solculukla itham ederken kendi sağ pozisyonlarını da açıkça beyan eden Müslümanlar için iyi bir giriş olmuş. marx’ın geliştirdiği kavramların, marksist eleştirinin bize açtığı imkanları, meseleleri konuşabilmek ve anlamak için sunduğu zemini, analiz kategorilerini önemsemek ve kullanmak lazım. sercan’ın yazısı ekonomi politiğe giriş olarak okunabileceği gibi, ekonomi politik ile özgürlük meselesinin kesiştiği ve çatıştığı noktaları da düşünmek için ideal. mesela arap baharını, suriyede yaşananları yahut türkiyenin ne kadar özgürleştiğini hem nereden kurabileceğimiz, hem de nereden tartışabileceğimiz biraz da bu bagajla mümkün.

  2. suat dedi ki:

    Bu yazıyı okuyunca aklima Wallerstein’den dinledigim seyler geldi. 2008 krizi günlerinde Bilgi Üniversitesi Wallerstein’i cagirmisti, soyle diyordu. ” Arkadaslar Marx’i yeniden okumaya tabi tutun, şimdi onun yeniden ve baska bi gözle okunma zamanidir” Sercan bu yazida ve analizinde tamda bunu yapiyor goruldugu gibi sistemin disinda herhangi bir şey gelistirilmedikce kapitalizm kendisini tipki kanserli hücre gibi donusturup daha da yayiliyor. Eline saglik cok guzel bir yazi

  3. zafer kafkas dedi ki:

    Sercan Bey’in yazısının (VII).bölümünde ortaya koyduğu emek-ücret ilişkisi ile alakalı olarak, kendi islami anlayışımıza dayanarak şunları söyeleyebiliriz.

    İşçi payını artırmak ve işçiyi patronu ile pazarlık yapabilecek hale getirmek gerekir.Bunun için de bir takım hukuki ve ekonomik kurallara ve kurumlara ihtiyaç vardır.

    1-)İşçi sigortalıdır, “prim ödemeden herkes sigortalı”dır. İşçi işe gitmediği zaman işsizlik sigortasından para alır ve kıt kanaat olsa da geçinir. Sosyal güvenlik için kimseye muhtaç değildir. Bu uygulama işçiyi işverenin karşısında güçlü yapar.

    2-)İşçinin işveren karşısında güçlü olması için ikinci araç “faizsiz çalışma kredisi”dir. Her işçiye kendi emeği kadar bir “faizsiz çalışma kredisi ve işçi çalıştırdığı için her bir emek için hammadde kredisi tanınır. İşçi istediği işverenin yanında çalışır. Seçimi kendi yapar. İster üretim sektörüne gider ister inşaat sektörüne.İşçi parasını devletten alır,işveren borçlanır. Üretim sonlanıp mal satıldıktan sonra işveren krediyi kapatır. Vadesiz ve faizsizdir,üstelik para piyasaya mal karşılığı yani emek karşılığı çıktığı için de enflasyona sebep olmaz. Böylece işçi işverenin yanına geldiği zaman “faizsiz çalışma kredisi”ni ve hammadde kredisini getirmiş olur. İşveren sadece bilgisi dolayısıyla işverendir. İşçi çalıştırırsa kredisi faizsiz olarak kendiliğinden gelmektedir. Bu işçiyi patronunun karşısında güçlü kılmaktadır. Sermaye için işveren işçiye muhtaçtır.

    3-)Vergi kişilerden ve kazançtan değil, işletmelerden alınır. Kişi işyerinde aldığı miktardan vergi ödemez. Vergi işletmenin cirosundan ödenir. Böylece vergi mükellefiyetinden azad olan işçi işveren karşısında daha güçlüdür.

    4- )Nihayet, işçi iş yapsın yapmasın çalışma kredisini korur, artırdığı kadar artırır.Emeğini bu sayede depolayabilir. Oysa işveren iş yapmadığı zaman, daha önce kullandığı mal kredisini erken kapatmadığı zaman kredi derecesi azalır,dayanışmasından(akilesinden)aldığı işverenlik ehliyetinde düşüklük meydana gelir. Yani işçi çalışmadığı zaman zararda değildir. Oysa işveren çalışmadığı zaman zarardadır. Dolayısıyla işveren işçiye muhtaç durumdadır.

    Böylece işçiler serbest pazarlıkla ücretlerini artırabilecekler ve refah seviyelerini artırarak yaşayacaklardır. Kimsenin ‘bana zam’ demesine de gerek kalmayacaktır.

    Sermaye değil, işi bilme yarışta ileri götürecektir. İşletmeler işçi bulma derdine düşecekler, sermaye bulma derdinde olmayacaklardır. Çünkü sermaye zaten işçi çalıştırıldığı an faizsiz ve vadesiz olacak şekilde işletmelerin hakkı olacaktır. Birçok küçük işletmenin kurulmasının yolu açılacak, sabit giderler nedeniyle(işçilik,vergi,sigorta,faiz) küçük işletmeler piyasadan elenmeyeceklerdir.

    Ülkemizde bu sistemin denemesinin yapılması için bir pilot bölge(il,ilçe vs.) seçilebilir ve devlete ait bankalardan biri tarafından bölgedeki üretim işletmelerine çalışma kredisi açılarak sistemin bölgedeki istihdam, üretim ve refaha etkileri ölçülebilir.

    Bu ve buna benzer düşüncelerin, projelerin denemelerini yapma imkanını bulabilirsek inşallah, mevcut düzeni alt edebileceğimizi düşünüyorum.

  4. ziya dedi ki:

    Çalışma Kredisi çalışanın güçlendirilmesi adına olumlu bir yaklaşım gibi gözükmektedir. Enflasyonist etki yapmamasını nasıl izah ediyorsunuz? Bu husus problemli gibi gözükmekte.

  5. zafer kafkas dedi ki:

    Para=fiyat*mal=emek*ücret

    Çalışma kredisi bu dengeyi korur. Ücret ve Fiyat sabit bırakılıp emek artırılırsa mal da artacağından denge bozulmaz. Emeğin artmasını da çalışma kredisi(emek kredisi) sağlamaktadır. Yani çalışma kredisi ile emek kredilendirilir ve piyasaya para sürülmüş olur, piyasada para artmıştır. Diğer taraftan faaliyete geçen emek sebebiyle üretilen mal da artacağından para-mal dengesi sağlanmış olacaktır ve fiyatta değişim olmayacaktır. Fiyat=Para/Mal(para arttı, mal da arttı,fiyat aynı).Enflasyon yok.

    Paranın(kredinin)mutlaka üretime yani piyasada satılacak mala verilmesi gerekir. Eğer genel hizmete veya tüccara, verilirse üretim oluşmadığından para, enflasyon ve işsizliği meydana getirir.

    Savunduğumuz sistemde ise, işçi çalışacak işveren bankaya borçlanacak ve banka ödemeyi işçiye yapacaktır. İşveren ne zaman ürettiği ürünü satarsa o zaman bankaya ödemesini yapacaktır. Böylece çıkarılan para, emek karşılığı olarak çıkarıldığından dolayı para, üretim ve emek dengesi sağlanmış olacaktır.

    Faiz yok, vade yok, cebri icra yok, enflasyon yok.

  6. ziya dedi ki:

    Bu matematiği artırabilirsiniz, önemli olan pratik.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir