Kuran’dan Notlar – Köle Örneği ve Atom
“75 – Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıktan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah’a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler. 76 – Allah şu iki adamı da misal verdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur mu?” Nahl Suresi, 75-76 ayetler.
Kanaatimce bu pasaj Kuran belagatinin ve edebiyatının şaheserlerinden biridir. Bu pasajın tefsirlerinden birisi, Allah’a bağlı olan ve Allah’a bağlı olduğu için de özgürlüğü ve güzellikleri tatmış bir insanla, evrenin nihai açıklamasını Allah’tan başkasına atfedip köleleşen insanın bir temsilidir.
Örneğin evrenin nihai açıklamasını kör tabiat, kör mekanizma olarak kavradığınızda, yani doğaya ve mekanik nedenselliğe taptığınızda özgürlüğe ve manevi güzelliklere yer kalmıyor.
Bu sebeple Alman romantikleri mekanik bilime savaş açmışlardı. Daha sonra Oswald Spengler bu ruhla mekanik evren modelinin insanın manen çöküşe götüreceğini yazdığında Wittgenstein pozitivizmden vazgeçti ve evrenin sanatkarane kavranışları da olduğunu söyledi. Hakeza Heidegger, Spengler’den sonra evrenin mekanik kavranışına savaş açtı ve onu bir sanat şaheseri olarak görmeye çalıştı.
Kuran’ın bu ayetlerine göre Allah’a bağlanmazsanız –ki Allah insan özgürlüğünün ve manevi değerlerin teminatıdır- köleleşirsiniz. Fakat Allah’a bağlanırsanız, güzellikleri paylaşan, adalete arka çıkan insanlar haline gelirsiniz. Metafiziğiniz böylesi bir ahlaka zemin hazırlar.
Pasajın ikinci boyutuysa atomlarla ve moleküllerle ilgili. Kanaatimce burada insan örneği üzerinden anlatılan şey aslında atomun hallerine dair bir metafor. Eğer biz atomları Allah’ın yaratmasına atfetmez de onları kör tabiatın ve ruhsuz mekanizmanın kölesi olarak kavrarsak atomlar evrende ve canlı bedeninde gördüğü sayısız muhteşem hizmeti göremez hale gelir. En basitinden beyindeki hücrelerin bir aminoasit molekülüne bakalım. O molekülün canlı olarak görevleri adedince fonksiyonları vardır. Ve o molekül hiç şaşmadan bütün fonksiyonlarını yerine getirmektedir. Eğer bu molekülün davranışlarının nihai sebebi olarak kör mekanizmayı ya da bilinçsiz tabiatı öne süreceksek bu molekülün canlı için gördüğü sayısız işlevi açıklanamaz hale gelir. Sahih bir tefekkürle bu molekülün nihai nedeninin Allah olduğunu kabul etmeye mecbur kalırız diyor bu ayet.
Bu yorumla birlikte moleküller ve atomlar; yukarıdaki ayetlerde tanımlanan kişi gibi Allah tarafından kendisine güzel rızık verilen, bu rızkı hizmet ettiği canlıyla paylaşan, canlının bünyesinde işlerin ölçülü (yani adil) gitmesi için bilgece hareket eden ve canlıya ve evrene hizmet için yapması gereken doğru işleri yapan, yani sırat-ı müstakimde ve doğru yolda hareket eden bir sanat harikası olarak görülebilir. Pozitivistçe baktığımızda ise bir atom ya da molekül, yaptığı sayısız hizmetten bihaber olan ve bizim için salt teknoloji vasıtasıyla kontrol altına alınması dışında anlamı olmayan varlıklara dönüşür.
O atomun ya da molekülün bir ilahi sanatkarın şaheseri olduğunu düşünürsek, onu yine teknik vasıtasıyla istihdam etmekle beraber, bir mucize olarak ele alırız ki, bu bakış bizleri Spengler’in çizdiği karamsar tablodan korur. Ve Wittgenstein’ın ve Heidegger’in insana kazandırmak istediği ruh haline –doğa bilimini reddetmeye gerek olmadan- ulaştırır.
* Öne çıkan görsel şuradan alıntıdır: https://fineartamerica.com/featured/atom-bogdan-floridana-oana.html