Kuran’dan Notlar – İslam Hümanizmi ve Kutsallar
“Allah, ne bahireyi, ne saibeyi, ne vasileyi ve ne de hamı meşru kılmıştır. Fakat küfredenler, Allah’a yalan iftira etmektedirler. Onların çoğunun akılları ermez.” Maide Suresi, 103. Ayet.
Bahire, saibe, vasile ve ham 7. yüzyıl Arap müşrik toplumundan başka bir yerde örneği görülmeyen kurban çeşitleri.
Haliyle evrensel olduğu söylenen bir kitapta bu bedevi toplum dışında yeri olmayan bu örnekler neden veriliyor diye insan merak ediyor. Ve insan Kuran’ın evrensel olmadığına hükmedebiliyor.
Oysa Kuran’ın evrenselliği bir felsefe dilinin evrenselliği değil. Bir klasik sanat eserinin evrenselliği.
Yani mesela Dostoyevski’nin romanlarında olan biten olayların da 19. yüzyıl Rus toplumu dışında bir geçerliliği yok. Ama Dostoyevski bu yerel olayları öyle sanatkarane işliyor ki bu sanatkarlık sonucunda bu yerel olaylar ve kahramanlar evrenselleşiyor.
Kuran da baştan sona 7. yüzyıl Arap toplumunun gündelik gerçekliği içindeki örnekleri kullanıyor. Ama bu yerel olayları öyle sanatkarane işliyor ki bu işleyiş, bu yerelliği evrenselleştiriyor ve çağlar üstü kılıyor.
Onun için bu ayet örneğinde de evrenselliği arayacaksak verilen örneklerin yerelliğine bakmayacağız. Kuran’ın bu yerelliği işlerken gözettiği mantığa bakacağız. Evrensellik örnekte değil arka plandaki mantıkta yatıyor.
Bahire, saibe ve vasile nedir? Bir çeşit kurban örneği. Ve bunlar yerel. Ama bu kurbanların öyle ortak bir özelliği var ki bu kurban çeşitlerinin yasaklanmasının arkasındaki mantık birdenbire bu kurban örneklerini evrenselleştirecek ve çağlar üstü kılacak.
Bahire on yavru doğurduğu için Allah’a adanan, kutsanan ve kendisinden insanların faydalanmasının yasaklandığı deve demek. Saibe ise beş kez doğurduğu için Allah’a adanıyor, kutsanıyor ve insanların ondan faydalanması yasak ediliyor. Vasile ise yavru doğurmuş bir hayvanın kardeşinin aynı şekilde Allah’a adanıp insanların ondan faydalanmasının yasak edilmesi anlamına geliyor. Yani bu çeşit hayvanlar kutsal kılınıyor Mekke müşrikleri tarafından. Allah’a ait sayılıyor. Ve insanlar ondan faydalanamıyor.
Allah ise bu çeşit hayvanların insan maslahatıyla hiçbir ilişki kurulmadan kutsallaştırılmasına yasak koyuyor.
Yani bahire’nin, vasile’nin ve saibe’nin yasaklanması insan maslahatına aykırı bir biçimde bir şeylerin kutsal kılınmasının ve Allah’a adanmasının İslam’da yeri olmadığı anlamına geliyor. Bu eylem küfür olarak niteleniyor Allah tarafından.
Yani İslam’da bir şey, bir eylem, bir ritüel kutsal olacaksa bu ancak ve ancak bu şeyin, bu eylemin ya da bu ritüelin insan maslahatına hizmet etmesiyle mümkün. Sadece Allah’a adamak ve böylece kutsamanın İslam’da hiçbir yeri yok.
Zaten İslam’da ibadetlerin tamamı insan maslahatına adanmıştır. Konuyla ilgili pasajları dikkatle okuyun. Hacc ibadeti insan kardeşliği idealine adanmıştır. Oruç ibadeti ise haram yememe disiplinine ve insanların aracısız olarak Kuran yoluyla Allah’a konuşabilir bir bağımsızlığa eriştirilmesi idealine. Namaz ise özünde insanın tüm dünyevi köleliklerden kurtulup ayakta Allah’a köle olarak yolculuğa başladığı ve yolun sonunda, son oturuşta, Allah’la dostluk kurduğu ve cemaat halini dikkate alacaksak insanlara eşit ve kardeş olduklarının hatırlatıldığı bir ritüel.
Kısaca bu kurbanları yasaklamak bir hümanizm manifestosu olarak okunmak zorundadır. Elbette ki Batı’daki gibi insanı tanrılaştırdıktan sonra yıkılmak zorunda kalan bir hümanizm değil bu. İnsanı Tanrı’yla dost kılan tüketilmemiş bir İslam hümanizmi manifestosu.
Bahire, saibe ve vasile yereldir. Fakat Kuran’ın onları ele alış tarzı bizim çağdaş mantığımıza hitap eder.
(Not: Ham’ın ne olduğunu etimoloji sözlüklerinde bulamadım. Fakat muhtemelen o da bu örneklerle aynı mantığa yaslanan bir kurban çeşidi.)
*Öne çıkan görsel, Walkuski Wieslaw’ın Arabian Nights adlı çalışmasıdır.
1 Response
[…] katılıyorum. Gelecek olanın çok matah bir şey olmadığını düşündüğümü de daha önce yazmıştım. Ancak “doğruluklar” eğer bir sistem tartışması yapıyorsanız tüm değişkenleri potaya […]