Kuran’dan Notlar – İnsanın Kulluğu Bilgi ve Eylemle Allah’a Yükselmektir (II)
“10 – Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah’ındır. O’na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. 11 – Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah her şeye kâdirdir.” Fatır Suresi
Kuran’da insanın varoluş amacının ala-yı illiyin’e yükselmek yani Tanrı dostu olacak bir makama çıkmak olduğunu söyledim defalarca. Bu yolculuk bu dünyada başlıyor ve ahirette kemale eriyor.
Bu yükseliş de başka hiçbir şeyle değil, ilimle ve öğrendiğimiz ilimleri kendi ruhumuza mal etmemizle oluyor.
Yukarıdaki ayetler de felsefenin tezahürü yine.
İzzet isteyen insan ne yapmalıymış Kuran’a göre? Ayet diyor ki izzet yani yükseklik ancak güzel kelimeler iledir. Güzel kelimeler, yani hakikatli ilimlerle Allah’a yükselir insan. Allah’ın verdiği bilgiyle Allah gibi ‘Alim’ olur. Fakat bu yükselişin tam olabilmesi için kişi bu güzel kelimeleri salih amellerle yükseltmeliymiş.
Dini geleneğimizin namaz, oruç gibi ibadetlere indirgediği salih amel bu bağlamda ilimler yoluyla öğrendiğimiz eylemsel hakikatler oluyor. Her bilimin yaşama bakan eylemsel bir boyutu vardır. Kuran’a göre kuru kuruya bilgi yetmez. Kişi öğrendikleriyle kendini ve yaşamı dönüştürmelidir. Ancak ve ancak bu yolla insan Tanrı’ya doğru yükselebilir.
İşte meleklerin birkaç kanada (boyuta) sahip olması da burada anlam kazanıyor. Burada melekler bizimle ilişkisiz varlıklar değil. Aksine biz farkında olmasak da meleklerin gölgesinde ilim tedris ediyoruz.
Bu melekler de bazen iki kanatlı bazen dört kanatlı oluyor. Yani kimimiz bir iki ilimde derinleşebiliyoruz. Kimimiz daha fazla ilimde.
Hazret-i Peygamber’in ilmi olan Kuran’a baktığımızda, Kuran her ilmi kuşatan bir muhtevaya sahip olduğu için, ona Kuran’ı indiren Cebrail’in çok fazla sayıda kanadı olduğunu da söyleyebiliyoruz.
Peki sürekli ilim öğrenen ve bu ilimleri hayatına mal eden ve bu yolla yüksek bir kişilik kazanan bireyler toplumu nasıl bir ümmet oluşturuyor?
Aşağıdaki ayetler böylesi bireylerden oluşmuş bir toplumu anlatıyor:
“… (Gerçek Müslümanların) İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.” Fetih Suresi 29. ayet
İlim yoluyla kendini sürekli geliştiren bireylerden oluşan bir toplum yeryüzünden çıkıp gökyüzüne (yani Tanrı’ya doğru) yükselen bir ekine benziyorlar.
Ekin kelimesinin şöyle bir inceliği var: Çağdaş felsefede bilgi, hikmet ve hikmeti kendine mal etme üzerinden tanrısallaşma eylemine, yani Almanların ‘pozitif özgürlük’ dediği sürece bir bitki gibi kendi kendini inşa ederek yeryüzünden gökyüzüne yükselmek adı verilir. Bunun başka bir adı da bildung’dur.
İşte Kuran’a göre ideal Müslüman cahil kalmış ve körü körüne itaat eden birey değil, sürekli öğrenerek kendi kendini manevi olarak inşa eden ve bu yolla tanrısallaşma makamına çıkıp Allah dostu olabilen bireydir.
Peki bu kendi kendini eğitme sürecin son noktası nedir? Vecd, aşk ve sarhoşluk hali…
Aşağıdaki ayetler işte bu tanrısallaşma sürecinin son noktasında kişilerin (eğer sufilerse bu dünyada yoksa ahirette) deneyimleyecekleri sarhoşluk haline vurgu yapıyor. Ayetler şöyle:
“25 – Onlara damgalı saf bir içki sunulur. 26 – Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler. 27 – Karışımı Tesnim’dendir (En üstün cennet şarabındandır). 28 – Allah’a yakın olanların (mukarrebun) içecekleri bir kaynaktır o.” Mutaffifin Suresi
Yani kişisel olarak kendimize bir hayat hedefi çizeceksek Allah’a yakınlaşmış ve tanrısallaşmış bireylerin içtiği tesnim’i içerek Platon ve Aristo gibilerin tattığı aşk sarhoşluğunu hedeflememiz gerekiyor. Yani logos’un ve eros’un aklın ve aşkın bir olduğu Tanrı’yla birliği yaşama makamı.