Kuran’dan Notlar – İdeal Müslüman Örneği Olarak İbrahim (VI)
“Rabbi ona, “İslâm ol!” emrini verince, o “Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum.” dedi.” Bakara Suresi, 131. ayet
“100 – “Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!” 101 – Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. 102 – Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: “Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?” dedi. Çocuk da: “Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. 103 – Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah’a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı. 104 – Biz de ona şöyle seslendik: “Ey İbrahim! ” 105 – “Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.” 106 – “Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.” (dedik) 107 – Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. 108 – Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık. 109 – Selam olsun İbrahim’e… 110 – İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. 111 – Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı. 112 – Ona bir de salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak’ı müjdeledik. 113 – Hem ona hem İshak’a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de hem iyilik yapanlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var.” Saffat Suresi
Hak din ve batıl din arasındaki mukayeselerimizi beş yazıdır İbrahim örneği üzerinden yapıyorduk. Bu yazı İbrahim’in kişiliğinin son yazısı olacak. Ve bu yazıyla beraber İbrahim’in düşünsel macerasını da tamamlamış olacağız.
Yukarıdaki iki ayet bizlere geleneğimiz tarafından İbrahim’in örnekliğinin özü olarak okutulur. Yani İbrahim gibi olmak Allah’a sorgulamadan sual etmeden mutlak manada teslim olmak olarak öğretilir.
Oysa İbrahim’in eriştiği mutlak teslimiyet hali onun Müslümanlığının özü değil, onun hikayesinin son merhalesidir. Yani sufilerin deyimiyle ‘rıza makamı’na varmıştır artık İbrahim.
Daha önceki yazılarda İbrahim’in Allah’a doğru yolculuğunda hangi merhalelerden geçtiğini anlattık. İbrahim her şeyi sorguladıktan sonra Allah’a vardı. Kavmiyle bu uğurda kavga etti. Allah’a vardıktan sonra O’nun dinini sorguladı. Ve sonra Allah’la tartıştı. Allah’la çok yakın dost oldu, vs.
İşte tüm bu süreçlerden sonradır ki İbrahim Allah’tan her şeyiyle razı oldu. Yani ona çok yakın bir dost olarak ancak bundan sonra kendini Allah’a tam manasıyla teslim etti.
Ve Allah’tan o kadar razı oldu ki Allah ona “oğlunu benim için kurban et” dediğinde hiç ama hiç sorgulama gereği duymadan bu emri yerine getirdi.
İşte bu makam İbrahim’in Hegelci imanı bir kez tattıktan ve o makamı aştıktan sonra erdiği Kierkegaardcı iman merhalesidir. Yoksa körü körüne bir iman değildir.
Yani İbrahim Hegelci akli imanın gereğini yerine getirmiş, o merhaleyi aşmış ve artık imanda daha üst bir mertebeye, tam bir teslimiyet mertebesine erişmiştir. Körü körüne bir itaat değil, tüm sorgulamalarının sonunda Allah’ın onu kendisinden daha çok sevdiğini ve ona kendisinin verdiği değerden çok daha fazla değer verdiğini gören bir insanın Allah’ın iradesiyle tam bir barış içinde olma durumudur bu.
İşte eğer biz de çağımızda gerçek Müslümanlığı yeniden hayata dahil edeceksek İbrahim’in hikayesindeki son aşamayı İbrahim’in özü olarak görmemeliyiz. İbrahim’in yaşam hikayesindeki merhaleleri bir bir yaşayarak, tadarak ancak ondan sonra bu rıza makamına ulaşmamız gerekiyor.
Bu körü körüne itaatten çok farklı bir iman ve İslam şuurudur.
* Öne çıkan görsel şuradan alıntıdır: https://www.art-prints-on-demand.com/a/rembrandt/sacrifice-of-isaak.html