Kuran’dan Notlar – Hangi Mitolojiler Makbul: Kuran, Campbell ve Eliade
“158. Bir de Allah ile cinler arasında bir soy bağı uydurdular. Andolsun cinler bilirler ki onlar huzura celbedileceklerdir. 159. Allah onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir. 160. Fakat Allah’ın ihlas ile seçilen kulları başka. 161. Çünkü siz ve taptıklarınız, 162. Allah’ı baştan çıkaramazsınız, 163. Cehenneme saldıran kimseden başkasını.” Saffat Suresi (Elmalılı Hamdi Yazır Meali)
Kuran’ın tevhid öğretisi nettir. Allah mutlak egemenlik sahibidir. Ve egemenliğini kimseyle paylaşmaz. Hele ki cinselliği hiç yoktur. Ne eşi ne oğlu vardır. O yüzden ona eş oğul bahşeden ve onun şehvetle baştan çıktığını söyleyen mitolojiler ve evrene ondan gayrı ikinci bir ilke koyan felsefi sistemler batıldır.
Burada bunun felsefi savunusunu yapmayacağım. Fakat Allah bu pasajda bu ibareye buna bir şerh koyuyor ve diyor ki: “ihlaslı kulların vasıflandırmaları bunun dışındadır.”
Peki bu şerhi niye koyuyor? Eğer Müslümanlar biraz Tevrat’ı ciddiye alsalardı Allah-İsrail halkı ilişkisinin metaforik olarak bir erkek sevgili-kadın sevgili ilişkisi üzerine kurulmuş olduğunu görürlerdi. Eğer Müslümanlar biraz İncil’i ciddiye alsalardı Hıristiyan birey-Allah ilişkisinin bir oğul-baba ilişkisi olduğunu görürlerdi. Tahrif denemeyecek kadar derindedir bu metaforik söylemler. Ve eğer Müslümanlar Maide Suresini biraz ciddiye almış olsalardı, Hıristiyanlar ve Yahudilerden istenen şeyin tam bir sadakatle Tevrat’ı ve İncil’i hayatlarına geçirmek olduğunu görürlerdi. Yani Allah’a erkek sevgili diyen Tevrat’ı ve Allah’a Babamız diyen İncil’i…
Sorun nerede doğuyor Kuran için o halde? Yani İsa Musa gibi bu pasajın deyimiyle ihlaslı kulların Allah’a metaforik olarak cinsellik atfetmesi Kuran için makbulse Allah niye bu iddialarla Kuran boyunca çarpışıyor? Ali İmran Suresinde dediği gibi bazı insanların Kitab’ın (Kuran, Tevrat ve İncil’i kuşatan el-Kitab’ın) müteşabihini (sembolik/metaforik) beyanlarını bozması ve sulandırmasıyla… Yani örneğin metaforu metafor olmaktan çıkarıp düz anlamlı bir hakikat olarak kabul etmesiyle…
Buradan bakınca mitolojiler konusunda da bir açılım yapabiliyoruz. İki mitoloji uzmanı Mircea Eliade ve Joseph Campbell’ı ciddiyetle okuyun. İkisi de ciddi muvahhiddir. Ve ikisi de mitolojiler konusunda şunu söyler: ilkel halklar mitolojik bilgeliği yaşattığı dönemlerinde bu mitolojilerin zahirinde kalmıyor, onları sembolik okuyor ve bu zahirin derininde tek ve münezzeh Tanrı’yı kabul ediyorlardı. Mitolojik halklarda da zahir-batın, muhkem-müteşabih ayrımı vardı. Ve ilkel bilgelik bu batını ve metaforun arkasındaki tevhid hakikatini kavrıyordu. Bu bilgelik bilinmeden mitoloji tarihi anlaşılamaz.
İşte buradan bakınca Kuran’ın mitolojiyle kavgası da biraz netleşiyor. İbrahim takımyıldızlardaki ışığa taptığında gezegenlerde cisimleşmiş mitolojik sisteme tapmaktan başka bir şey yapmıyordu. Ve En’am Suresi’nin devamında Allah işte bu takımyıldızları manevi karanlıklarda yolumuzu aydınlatsınlar diye göndermiş olduğunu söylüyordu. Yani onlarda gerçekten de ilahi bir ışık vardı okumasını bilen için. Ve okumasın bilen için hala bu ışık var.
Peki o zaman neden mitolojiden saf tevhid sistemine geçildi? Saf tevhid mi hakikaten? Çünkü Kuran’da da aynı Sümer, Babil, Asurlular gibi bir Mele-i A’la, yani En Yüce Konsey var. Ve son sözü Allah söylese de Mele-i A’la bu surenin de işaret ettiği gibi son söz sahibi Allah’ın istişare ettiği yüksek varlıklar. Ve Kuran’da ve Saffat Suresinde konuşan kişi genelde ‘Ben’ ya da ‘O’ değil, ‘Biz’ yani Mele-i A’la. Kuran elbette ki tevhide yaslanır. Fakat metaforik olarak Mele-i A’la üyeleri de bu tevhid şemsiyesi altında melek/melik yani krallardır. Allah’sa krallar kralı olarak resmedilir Kuran’da. Eğer dediklerim doğruysa tüm mitoloji tarihi ve Sümerlerden Ahamenişlere kadarki Ortadoğu tarihi daha önce bakılmamış gözlerle yeniden ele alınmalıdır Kuran Müslümanları tarafından… İlkel mitoloji ne bir saçmalık ne de şirk olarak değil, batınında tevhidin izlerini taşıyan bir sembolik vahiy gibi ele alınmalı belki de, ilimde derinleşen rasihun fil ilm tarafından…