Kuran’dan Notlar – Hak Dinde Peygamber’in Misyonu ve Özgürlük Felsefesi (II)
“Onlar ki, o ümmî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır.” A’raf Suresi 57. ayet
Bu ayet de hak din ile batıl din arasındaki radikal ruh farkının ifadelerinden biridir.
Normalde din dendiğinde bizler bizlere yasak koyan bir ahlak sistemini anlıyoruz. Ve genelde bu yasakların sorgulanamaz ve akılla ilişkisi bulunmayan hükümler olduğunu düşünüyoruz.
Oysa yukarıdaki ayete baktığımızda gerçek bir peygamber bizlere bizim aklımızın ve vicdanımızın iyi olarak gördüğünü emrediyormuş ve yine bizlere aklımızın ve gönlümüzün kötü gördüğünü yasaklıyormuş. Yani dinin emirleri mantık ve vicdan dahilindeymiş.
Yine yukarıdaki ayete göre dinin temel varoluş sebeplerinden biri insanları özgürleştirmek. Yani insanlar üzerindeki ağır yükleri almak ve insanların bağlarını ve zincirlerini kırmak.
Tarih içinde geliştirilen ilmihaller bir süre sonra mantık bağından kopuyor ve kölelik zinciri gibi saçma kuralları topluma dayatıyor. Sonra toplum, bu kurallar sistemini hak din sanmaya başlıyor.
Oysa bu ayete göre hak dinin bir amacı tam da ilmihallerin dayattığı bu zincirleri kırmak.
Bu ayete göre Hz. Muhammed, Musevi ve İsevilerin mantık ve özgürlük bağından kopmuş ilmihallerini hükümsüz bırakıyordu.
Bugün de hak dini kavrayacaksak elimizdeki ilmihalleri ilga etmeye, insanlara özgürlüklerinin Allah katında güzel görüldüğünü tattırmaya ve insanları özgürleştirmeye ihtiyacımız var.
Buradan bakınca, yani dini bir yasaklar sistemi olarak değil de bizleri özgürleştirmek için gelmiş bir ahlaki sistem olarak kavrayınca, insanı özgürleştirmek için kurumsal dinlere savaş açmış Marx, Freud gibi düşünürlerin hak dine değil de, dinlerin tahrifatla günümüze gelmiş yorumlarına savaş açtığını söylememiz gerekiyor.