Kuran’dan Notlar – Gökten İnen Sofra
“90 – Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz. 91 – Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?” Maide Suresi
“112 – Havariler:” Ey Meryemoğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” dediler. İsa da: “İnanıyorsanız Allah’tan korkun” dedi. 113 – Havâriler: “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım” dediler. 114 – Meryemoğlu İsa da: “Allah’ım, Rabbımız, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!” dedi. 115 – Allah buyurdu ki:” Ben onu size indireceğim. Fakat bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azabı yaparım.” Maide Suresi
Kuran’dan notlar serisinin bir önceki yazısında Maide 112-115’de geçen ‘gökten inen sofra’nın Hıristiyanların ekmek ve şarap ayini olduğunu söylemiştim. Maide 90-91’i bu pasajla beraber okuyunca İslam’ın şarap hakkındaki hükmünü de sıfırdan düşünmemiz gerekiyor.
Yani Allah Maide 90-91’de şeytan işi pislik dediği şaraba Maide 112-115’de gökten inen sofra diyor ve şarabı kutsuyor.
Yani Kuran’ı Kuran’la okuyacaksak ve geçmiş İslam fıkhını ve Hadislerden süzülen İslam’ı paranteze alarak Kuran’ı Kuran’la tefsir edeceksek Allah şarabı bazı özelliklerinden dolayı lanetliyor, bazı özelliklerinden dolayı ise onu kutsuyor.
Kuran’a sırf Kuran’la anlam vereceksek her ne zaman ki şarap Maide 91’in dediği gibi insanlar arasına kin ve düşmanlık sokar ve insanları namazdan alıkoyar, o zaman şarap şeytan işi bir pisliktir. Ama her ne zaman ki şarap vasıtasıyla İsa ve havarileri ya da bazı dost meclislerinde olduğu gibi güzel bir dostluk inşa edilir o zaman şarap kutsaldır, helaldir ve içilebilirdir demektir bu. Yani şarap Eflatun’un Yasalar adlı kitabında söylediği gibi yerine göre sakınılması gereken büyük bir kötülük, yerine göre de vazgeçilmez kutsal bir dostluk vasıtasıdır.
Kuran’ı Kuran’la tefsir edeceksek bu böyle. Zaten tefsir geleneğimizdeki nesh doktrini, yani Kuran’da sonra inen ayetin önce inen ayetin hükmünü kaldırması meselesi Kuran’ı çelişkilerle dolu bir kitap haline getiriyor. Örneğin pek çok ayette Allah müşriklerle dostluğa izin verirken, sırf son inen sure olan Tevbe Suresindeki bir ayetten dolayı tüm bu cümleler hükümsüz kalıyor ve çelişki doğuyor. Aynı şey şarap için de geçerli. Nahl Suresinde ‘güzel bir rızık’ dediği şarap bir anda şeytan işi bir pisliğe dönüşünce Kuran’da ciddi bir çelişki doğuyor.
Oysa çelişki filan yok. Ve çelişki görünen yerde tutarlılığı gösterme görevi müfessire düşüyor. Şarap konusunda ‘güzel bir rızık,’ ‘gökten inen sofra’ ve ‘şeytan işi pislik’ nitelemelerinin tutarlılığını sağlayan şey ise şarabın yerine, ortamına, çağına ve adamına göre farklı etkiler yaratmasından kaynaklanıyor. Yani bir çağ şarabı güzelce içmeyi öğrenmişse o çağ için şarap haram değildir demektir bu. Günümüzde Ehl-i Beyt okulundan Alevilerin yaşatmış olduğu bir hikmettir bu.
Hadisteki İslam’a gelince… Hadisteki İslam, İslam’ın çağlarüstü idealini hayata dökmedi. Hazret-i Peygamber berbat bir çağda, o çağın konjonktürünün zorunluluklarından hareketle toplumunu adım adım ideal İslam’a taşımaya çalışıyordu. Yani Kuran’da zekat ideali mutlak eşitliği sağlama düşüncesine bağlıyken Hazret-i Peygamber çağı henüz hazır olmadığı için zekatta kırkta bir oranını benimsedi. Ve daha ileri düzeltmeleri sonraki çağlara bıraktı.
İlk halifeler döneminde hadiste konmuş kurallar sürekli düzeltilmeye tabi tutuldu. Hazret-i Ebu Bekir, Ömer ve Ali hadiste konmuş kuralları değiştirmekte asla tereddüt etmediler. Fakat ilk halifeler döneminden sonra İslam’ın asr-ı saadeti donduruldu ve mutlak idealmiş sanıldı. Ve ne yazık ki bu İslam’dan çağımız Selefiliği gibi 21. yüzyıl için hayli arkaik bir yaşam biçiminden başkasını yaratmak mümkün değil. Bırakın 21. yüzyıla yön vermeyi, ona uyum sağlamakta beceriksizliğin de ötesinde 21. yüzyılda yaratmak isteyeceğimiz bir küresel İslam barışı için büyük bir problem kaynağıdır Selefilik. Ve Ehl-i Sünnet ve Şia da büyük oranda Selefi bir ruhla İslam’ı anlar ne yazık ki.
Onun için çağımızda küresel bir İslam barışı yaratma çabasındaysak, geleneğimizin fıkhındaki ya da hadislerdeki İslam’ı zemine alarak bunu başarma şansımız yok. Hadis, Peygamber’in modelliği için hizmet edebilir. Büyük fıkıhçılarımız bize ilham kaynağı olabilir hala. Fakat onların kendi çağları için yarattıkları ilmihal çağımızda her şeyiyle yetersizdir. Eğer derdimiz 21. yüzyılda bir Kuran barışıysa Kuran’ı Kuran’la, onun edebiyatına ve belagatine nüfuz etmeye çalışarak ve onu 21. yüzyılın can yakıcı problemlerine bir yanıt olarak okumayı öğrenmemiz gerekiyor.