Kuran’dan Notlar – Allah’ın Kulu Ontolojik Olarak Özgür İnsandır (II)

“Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıktan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah’a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler.” Nahl Suresi 75. ayet

Bir önceki yazıda irdelediğimiz ayet gibi bu ayet de putlara kul olmak ile Allah’a kul olmak arasındaki radikal yapı farkını dile getirir.

Yedinci asırda insanlar yer tanrısı, gök tanrısı, güneş, ay, rüzgar, gece gündüz tanrıları gibi kendilerine değer vermeyen tanrılara tapıyorlardı.

Bugün ise insanlar kör doğa yasaları, bilinçdışı, beyin, genler, ekonomik altyapı gibi insana değer vermeyen olgulara daha çok itibar ediyorlar.

Kuran bize yer, gök, gece gündüz vs.’nin tanrı değil melek olduğunu öğretir. Kuran’a göre bunlar Allah’ın hükmüne tabidirler. Allah tüm bu melekleri insanın hizmetine vermiştir.

Bugün de ekonomik altyapı, bilinçdışı, beyin, genler vs. gibi nihai açıklama olarak sunulan ve put gibi kendisine tapılan olguların, insanın hizmetinde olduğunu gösterecek bir tevhid perspektifine ihtiyaç duyuyoruz.

Yukarıdaki ayete göre insan, putların kölesi olarak kabul edildiğinde hiçbir şeye gücü yetmeyen aciz bir varlığa döner.

Yine aynı ayete göre insan, Allah’a kul olduğunda sürekli Allah tarafından rızıklanır. Ayette vurgulanan insan, Allah’ın sıfatlarını sıfatlanmış olarak, Allah da yaptığı gibi, rızkı etrafıyla paylaşır.

Kuran’da rızık, sadece yediğimiz içtiğimiz maddi nimetler değildir. İlk emri ‘oku’ olan Kuran’da rızık, aynı zamanda bizim bilimlerden, felsefelerden, sanatlardan okuyarak öğrenerek manevi varlığımızı geliştirdiğimiz ve kendimizi onlar vasıtasıyla özgür kıldığımız tüm ilimlerdir.

Allah’ın bizlere verdiği rızık, aynı zamanda O’nun ‘alim’ sıfatının bizim üzerimizdeki tecellisidir. Allah insanları rızıklandırarak, tam bir cehalet durumundan alıp kendi gibi ‘alim’ kılmaktadır. Yani Allah bizleri bu rızıklar vasıtasıyla ‘tanrısallaştırmaktadır’.

Putlara tapmak ile Allah’a kul olmak arasındaki bu derin fark yüzünden, Peygamber’in sahabileri sanki tanrısallaşmış gibi etraflarına ışık saçtılar. Bir karizma yarattılar. Sonrasında eski dinlerin ve medeniyetlerin müntesipleri onların ‘büyüsü’ altına girdi.

Fakat ne yazık ki sonrasında Kuran’daki ‘rızık’ tabiri maddi nimetlere inhisar etti. Kuran’daki ilim tabiri ise salt dini ilimlere indirgendi. Böyle olunca da bu ayeti hakkıyla zevk edemedik.

Eğer bugün İslam’ı yaşatmak istiyorsak, Kuran’daki Allah’a kul olma felsefesini yeniden düşünmek zorundayız. Allah’a kul olduğumuzda basit bir köle olmuyoruz. Allah’ın sıfatlarıyla sıfatlanarak Tanrı dostu makamına terfi etmek için bir eğitim sürecinden geçiyoruz. Allah’ın rububiyeti özünde bu yaşam felsefesinin şiarıdır. 


* Öne çıkan görsel şuradan alıntıdır: https://pixels.com/featured/pray-paula-teresa.html

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir