Koronavirüs (Covid-19) Salgını Üzerine Mülahazalar
Gündemimizde iyice yer eden Covid-19 salgını üzerine aklıma düşenleri maddeler halinde notlaştırdım.
1-) Canlıların tek hücreliden çok hücreliliğe evrilmesi üzerine en yaygın teorilerden biri şöyledir: Saldırgan ve diğerlerine zarar veren bir tek hücreli diğer tek hücrelileri ortadan kaldırmak için hareket eder ve görece daha uysal olan diğer tek hücreliler, saldırgan tek hücreliyle mücadele edebilmek için bir araya gelirler. Aralarında bir görev paylaşımı yaparak kayıplarını olabildiğince azaltmaya çalışırlar. Saldırı anında kimisi dış çeperi korur, kimisi besin tedariği sağlar vb. Saldırı bitince tekrardan tek hücreli formlarına geri dönerler. Ancak bu gibi saldırı vakalarının çoğalması o tek hücrelilerin bir süre sonra tek bir canlı organizma gibi hareket etmelerine neden olur. Savunma amaçlı geliştirdikleri görev paylaşımları nedeniyle organlar şekillenmeye başlar. Her biri ayrı bireylerden oluşan canlılar artık beraber yaşamak zorunda olan bireylerdir. Bir süre sonra müstakil bireylikleri kaybolur, tek hücreli canlıların biraradalığıyla organlar ve yeni bir çok hücreli canlı oluşur. Tek hücreliler bu şekilde çok hücreli bir bireyin parçası olurlar.
2-) Bu teori bizi insanlaşmaya kadar getiren evrimde ilk muharrikin saldırganlık olduğunu söylüyor. Hücreler (bireyler) önce bir nevi komünistçe bir ortaklık kuruyorlar, sonra bu ortaklıktan vazgeçemeyecek hale gelip başka bir varlığa dönüşüyorlar. Bu hikayeyi toplumsal ilişkilere ne ölçüde bağdaştırabiliriz bilmiyorum ancak teoriyi genlerde saklı duran bir ortaklaşma temayülüne kanıt olarak düşünme eğilimindeyim.
3-) İnsanlık uzun süredir modernize olmuş ve kendini sürekli güncelleyen bir kapitalizmin saldırısı altında. Kapitalizm dediğimiz muhayyel somutluk, eski zamanların sömürücü saldırılarından ve alenen köleleştiren mekanizmalarını ve kurumlarını estetize ederek, toplumu bireyleştirip yalnızlaştırarak, kendisini vazgeçilmez ve olmazsa olmaz göstererek, sömürebilmenin yöntemlerini geliştirmeyi başarabildi. Başka bir ifadeyle, bu saldırgan virüs zamanla mutasyona uğrayarak saldırı gücünü mahfuz kılmayı sağlayabildi. Bunu daha ne kadar sürdürür bilemiyoruz ancak bugünlerde yaşanan salgın bize birey kalarak kolektif hareket etmenin ne kadar hayati olduğunu tekrar gösteriyor.
4-) Kapitalist azgınlaşmanın ve bunun neticesi olarak arzulu bir mobilizasyonu teklif eden küreselleşmenin bir tezahürü olarak, virütik vakalar pandemik karaktere bürünebiliyor. Kazanma arzusuyla yaşayanlar, daha çok kazanmak için sürekli hareket halinde olmak zorundalar. Saldırgan bir virüs de biyolojik olarak var kalabilmek için sürekli yayılmak ve değişen koşullara adapte olmak zorunda. Birisi sosyal ilişkilerde kendini gösteren diğeri biyolojik bir alanda kendini gösteren iki benzer arasındaki ortaklıklar, insan yaşamı söz konusu olunca kendini kolayca gösteriyor. İkisi için de eğer aşıları ve tedavileri bulunamamışsa, durmanın ve durdurmanın yegane tedavi olduğunu bize yaşama arzumuz öğretiyor.
5-) Bilgi ile kurduğumuz ilişkinin dinamik ve geçmişe nazaran daha şeffaf olması bizi böyle salgınların şifasını da bulmaya yakınlaştırıyor. Özellikle pandemik hale gelip insan hayatına doğrudan değen bu gibi salgınlar, her türlü güç temerküzünü mümkün kılan bilgi asimetrisinin de nasıl ortadan kaldırılacağını, geniş kitlelere öğreten bazı olumlu etkilere neden oldu. Yumurta kapıya dayanınca hayatın ve gerçeğin kıymetini daha iyi kavrıyoruz.
6-) Ölümlü neticeleri görünürleşen bu gibi olaylarda, temel ihtiyaç malzemelerindeki orantısız artışlar söz konusu oluyor. Serbest piyasa kuralları dahilinde pekala anlamlı görülebilen bu gibi olaylarda bazıları, kapitalist sistem kaynaklı bu gayrı ahlaki ticaretin failliğini sistemin var kıldığı ve sistemle birlikte yaşam alanı bulan bireylere yükleyerek sistemi tartışma dışı bırakmaya çalışıyor. Bu durum dürüstçe olmayan bir ahlak satıcılığı barındırdığı gibi faturanın sistemden çok aynı zamanda sistemin mağduru olan bireylere kesilmesi anlamına da geliyor. Tam bu noktada ortaklaşmaları bir ekonomik yaşam pratiği olarak teklif eden, sosyalizmin güncelliğini ve kapitalizmin öldürücülüğünü tartışmaya açmalıyız. Bir sistem teklifi söz konusu olmayacaksa bile en azından bazı konularda (temel gıda, ulaşım, sağlık, eğitim vb.) piyasa karşıtı bir yerde konumlanmak üzerine daha cesurca konuşabiliriz.
7-) Ölümcüllüğünü koruyan ve bilinen bir tedavisi olmayan virüs salgını kolektif bir korkuyu da dayanışmayı da tetikledi. Bu gibi momentler dayanışma kültürünü besleyerek komünistçe bir hayatın hayalden ibaret olmadığını görünürleştirebilir. Ancak bu küresel OHAL bir özgürlükler tartışmasını da beraberinde getiriyor. Halihazırda sahip olduğu orantısız yetkiden ve şiddet gücünden şikayetçi olduğumuz modern devlet mekanizmasının daha otoriterleşmesine imkan tanıyan bir trajedi ile karşılaşmamız ihtimal dahilinde duruyor.
8 -) Kapitalist “ahlak”, sermaye sahiplerinin, sürekli kar etmezlerse günlerini zararla geçmiş olarak hissetmelerine neden olur. Salgın nedeniyle oluşan ekonomik belirsizlik ve azalan kazanç seçenekleri, karlılık oranının korumaları için bir takım uygulamalara başvurmalarına neden olacaktır. Çalışan sayısını azaltmak, ücretsiz izin uygulamalarına başvurmak, salgın nedeniyle oluşan iş kaybını senelik izinlerden düşmek gibi durumlara çokça şahit olmaya başlayacağız. Kısa vadede salgın nedeniyle emekçilerin uzun mücadelelerle kazandıkları kazanımlara el koyulmak istenecek.
Bir restoran zincirinde çalışıyorum şimdiden ücretsiz izin vermeye başladılar ve İşten çıkarmalarda söz konusu olacakmış oysaki bu restoran zaten ayda yüzbinlerce lira kar ediyor karlarının azalma korkusu işçilerin ekmeklerinden olmasına sebep oluyor