Kimin Kılıcı Neyi Düzeltiyor
Kars siyaset yapmak için Türkiye’nin en zor şehirlerinden biridir. Kürt illeri ile Karadeniz bölgesi arasında, Kafkasya ile Anadolu arasında bir geçiş noktasındadır; haliyle kozmopolit ve diğer bir çok taşra şehrine nazaran farklı/uç siyasallıkların temayüz edip etkili olabildiği bir yer Kars. Bu kozmopolitlik daha çok, nüfusu kalabalık olan şehirlerde karşılaştığımız bir olgu iken Kars taşradaki bir şehir olarak istisna durur. Taşrada olmanın yarattığı handikaplarla birlikte düşünülünce böyle bir yerde HDP çatısı altında siyaset yaparak belediyeyi yönetmek pek de kolay bir iş değil. Sadece bununla bitmiyor üstelik. Demokles’in kılıcı gibi tepede duran ama toplum iradesini denetlemeyi iş edinmiş bir iktidar kılıcı var, demokrasiyi ve hukuku hiçe sayarak zorbalığı kaim eylemek için tetikte bekleyen bir kılıç bu.
Ayhan Bilgen ve Şevin Alaca, HDP çatısı altında sürekli kayyum tehditleri alarak Kars’ta bir yıldan fazla süredir belediyecilik yapmaya çalışıyorlardı. Birkaç gün önce Bilgen, 6 yıl önce olmuş bitmiş bir olay üzerinden açılan ve beraat etmiş olduğu, gayrı-hukuki bir dava yüzünden, başka HDP’li yöneticilerle birlikte gözaltına alındı. Bu keyfi uygulamanın bir neticesi olarak Kars Belediyesine kayyum atanmak istendiğini gözetip, makamını feda etme pahasına başkanlıktaki haklarından feragat ettiğini ve şehrin iradesini korumanın daha önemli olduğunu belirten bir açıklamayla ilk fırsatta istifa edeceğini duyurdu. Olası bir kayyum hamlesini boşa düşürecek olan bir fedakarlıktı bu. Ayrıca siyaseten de bir çok alanı açmaya matuf bir kıvrak zeka görüntüsüydü. Böylelikle meşru siyasetin çoğu imkanını gözeterek, sadece zor gücünü kullanan bir iktidara politik müdahalede bulunmuş oldu. Siyaset bilimi derslerinde neler okutuluyor bilmiyorum ama eğer siyaset bilimi dersi veren biri olsaydım, o kısa açıklamayı kesinlikle ders konusu ederdim. Kanaatimce “Elinde zor gücü olan bir mekanizmanın boğmaya çalıştığı bir siyasallık içinde nasıl etkili şekilde yol alınabilir?” sorusu için cevaplar barındıran mahiyette bir açıklamaydı. Siyaset, olabildiğince az maliyetle meseleleri sulhla neticelendirme sanatıdır. Açıklamanın, toplumun iradesinin gasp edilmemesini önceleyerek belediyenin yönetilmesini sağlamak gibi bir amacı kesinlikle vardı.
Bilgen’in istifa açıklamasından sonraki gün (01.10.20) Kars’a bir operasyon düzenlendi. Kars Belediyesi eşbaşkanı Şevin Alaca dahil olmak üzere belediyedeki yöneticiler, belediye ve il genel meclisindeki HDP’li üyeler, HDP il başkanı ve yöneticileri için bir soruşturma kapsamında yakalama kararı çıkarıldı, bazıları sabah itibarı ile gözaltına alındılar. Böylelikle olası bir istifa sonrasında yeni seçilecek belediye başkanının seçilmesinde HDP’li delegelerin etkisini ortadan kaldırmak istediklerini ve şehirde HDP’yi etkisizleştirmeyi gözettiklerini açıkça anlamış bulunduk.
Bu durum bize artık siyaset üretemediklerini ve hukuku ilga ederek polis/asker zoruyla sürdürdükleri “hukuk” rejimini kendi siyasi hesapları için kullandıklarını açıkça gösteriyor. Ellerinde sadece zorbalıkları var. Kalabalık bir şekilde ellerinde sopayla mekana girip gürültü ve tantana çıkaran sokak serserileri gibiler. Bütün gözlerin ürkerek kendilerine odaklandığı kısa süreli iktidar ve otorite anını, anlamlı bir siyasallık olarak görecek kadar basiretleri kapanmış durumda. Ve maalesef denetlenemiyorlar.
Siyaset yapabildiklerini düşündükleri zamanlarda, aslında gerçek anlamda siyaset sayılmaması gereken ama etkili olan işler yapabiliyorlardı. Toplumsal fay hatlarını ve ikilikleri gözeterek, ötekiler ve düşmanlar üreterek kendilerine alan açıp gündemi belirleyebiliyorlardı. Benimsedikleri iş yapış şekli kirli de olsa yaptıkları işlerde günü kurtaracak kadar bir toplumsal meşruiyet sağlayabiliyorlardı. Artık bunu da kotaramadıklarını anlıyoruz, akıllarına ilk olarak olay yerine polis göndermek ve istemedikleri kişileri tevkif etmek geliyor.
Kars’ta olanlar bize bazı şeyler anlatıyor. Birincisi iktidarın kalın ve kırılmaz görünen kristal kabuğu hızla zayıflıyor. Bu kabuk, ince ve beklenmedik bir müdahale ile paramparça olacağı kıvama yaklaşıyor. Her ne kadar öngöremediğimiz bir gelecek beklentisi içinde olsak da sonlarının her an gelebileceğine dair ümitvar olmak pek de anlamsız değil, önümüze düşen görüntü buna hakkımız olduğunu söylüyor.
İkinci olarak; şunu artık bekleyelim, iktidar ellerinden gidene kadar topluma her şeyi yapabilirler. Haliyle bir süre daha yıpranacağız. Pervasızca saldırmalarından, aktif bir siyasi müdahaleyi gözeterek yıkılmamaya bakmalıyız.
Son olarak, eğer gerektiği kadar fedakar olunabilirse hala siyaset üretebilmek için imkanlarımız var. Ancak muhalefette olanların genel karakteri ne kayda değer bir fedakarlığa razı ne de iktidarın değişmesi için gereken azmi gösteriyor. Bu vaka ayrıca bize muhalefetin de -hala ve siyasete çokça imkan sağlayan atmosfere rağmen- alternatif bir siyaset üretemediğinin bir görüntüsünü tekrardan vermiş oldu.