Kemal Türkler’in 14 Haziran 1970 Merter Konuşması
15-16 Haziran 1970’in 50. yılındayız.
Tam 50 yıl önce Demirel hükümeti, 1967’de kurulan ve hızla büyüyen DİSK’i bitirmek için sendika işkolu barajını %33’e yükseltecek bir kanunu meclise sundu.
Konuya yabancı olanlar için 12 Eylül darbesinin bile barajı “sadece” %10’a yükselttiğini anmakla yetinelim.
Ahir zamanın mazlumlarından belki de en kalabalığının, yani işçi sınıfının 50 yıl önce bir özgüveni vardı. Birliği yeşermekte, ufku açılmakta, hayalleri büyümekteydi. Bambaşka bir zamandı.
DİSK 1970 Mart ayından itibaren bu kanuna karşı çalışmalara başladı. 14 Haziran 1970 Pazar günü, ne yapılacağına karar vermek için DİSK’e bağlı işyerlerinden yaklaşık 700 işyeri temsilcisi İstanbul Merter’deki Lastik-İş binasında toplandı. Toplantıda 29 kişi söz alarak görüşlerini ve eylem önerilerini dile getirdi.
Konuşan işçiler, Demirel’in hamlesine karşı en sert tepkinin ortaya konulması gerektiğini ifade ettiler. İşçilerin yaptığı konuşmaların ardından DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler kürsüye geldi.
Türkler’in her yanından özgüven fışkıran tarihi konuşması, bu bambaşka zamana açılan bir pencere. Ezilenlerin, toplumun önderleri olması gerektiğine inanların tüylerini diken diken edecek bir konuşma. Zira mazlumlar ayağa kalkmadan zalimler diz çökmez.
Sonraki iki gün Türkiye tarihinin en büyük işçi eylemi gerçekleşecekti. Öyle bir eylem ki egemenleri titretecek, eyleme tepki olarak asker 12 Mart muhtırasını verirken, büyük patronlar ise TÜSİAD’ı kuracaktı.
Kıdem tazminatına el uzatmayı aklından geçirenler için şüphesiz bu hikâyede çok ibretler vardır.
O ana, Kemal Türkler’e bağlanıyoruz.
Sevgili kardeşlerim,
Bundan üç sene evvel DİSK’in bayrağını açarken hakikaten bu bayrağın açılmasına sebep olan nedenler mevcuttu ve bu bayrağın açılmasında düşündüğümüz ümitler de bugün tahakkuk etmiş, meyvelerini vermeye başlamıştır.
Hakikaten uzatmaya, konuşmaya vaktimiz kalmadı. DİSK’i neden kurmuştuk?
Çünkü Türk-İş ve işçi sınıfının en yüksek örgütü noktasında bulunan kişiler Amerikan dolarlarına satılmış bir sarı şebeke haline gelmişlerdi.
Çünkü Türkiye’de işçi sınıfının uyutulmaya devam ettirilmesi için programlar hazırlanmış, uygulanmaya başlanmıştı.
Çünkü Türkiye işçi sınıfının uyanmaması için etrafı kalın zincirlerle örülmeye başlanmıştı.
İşçilerin işçi sınıfı olarak uyanmaya başlaması zincirleri patlatıp özgürlüğüne kavuşması lazımdı. İşte onun için DİSK’in bayrağını açtık.
Türk işçi sınıfının ilerici ve öncü olan bir kesiminde zincirleri patlatanlar gelsinler, geliyorlar, bugün bu özgür işçi sınıfının öncü kesimini yarattılar. Bugün buna mani olmak isteyen kanunları Meclisten aldırmak, onlara karşı çıkmak için öne düşmüşler. İşçi sınıfını ayağa kaldırıyorlar ve karşı çıkıyorlar.
Sevgili kardeşlerim,
Sabahtan beri 29 kardeşim konuştu. Bu 29 kardeşimin konuşmasında yapılmış olan teklifler şunlardır: Bizler özgür işçiler olarak özgürlüğümüzü asla vermeyeceğimiz ve çıkarılmakta olan yasa Meclisten geri alınıncaya kadar şalterleri yarın sabahtan itibaren çekmeliyiz, direnmeye girmeliyiz teklif edildi.
Bunun ismi genel grev midir? Direnme midir? Fiili grev midir? Fiili durum mudur? İşgal midir? Tasarılar geri alınıncaya kadar çalışmamak, onu ilgili olanlar düşünsünler, onlar için karar versinler. Arkadaşlarımın dedikleri şu, bu tasarılar Meclis’ten geri alınıncaya kadar çalışmayacağız.
Biz referandumun, yani sendika seçme konusunda işçilerin oyuna başvurma sisteminin getirilmesini istiyoruz ve Türk-İş cuntası kurulmasını istemiyoruz.
Kardeşler bu direnme hareketlerine başlandığı takdirde, çünkü yazılı tekliflerde var, olanların hepsini toparlayarak söylüyorum. Fabrikalarda oturarak vakit geçirmekte, gerek fabrikalarda gerekli kadar nöbetçi bıraktıktan sonra kendi muhitlerindeki yollarda, sokaklarda, halk arasında pankartlar ve dövizlerle yürüyüş yapmak, buna kim karar verecek? Gene işçilerin kendileri karar verecekler. Bir yandan bir fabrika işçileri yürüyüşe başladıkları zaman önünden geçtikleri fabrikalardaki işçiler onlara katılacak.
Kardeşler,
Gene bu yürüyüş teklifleri içerisinde oluyor. Yürüyüşler ve mitingler düzenlemek. Bunu DİSK olarak organize edeceğiz, tahminen Çarşamba günü sabahtan itibaren İstanbul’un muhtelif bölgelerinde yürüyüşler yapmak şartı ile Taksim Meydanı’nda veyahut bir başka meydanda saat 17.00’den sonra miting yapacağız. Bu mitinglerde de yine burada olduğu gibi işçi kardeşlerim söz hakkına sahip olacaklar ve bütün işçiler oraya gelmiş olacak, bir daha orada kendileri karar almış olacaklar.
Gene konuşmalar içinde böyle bir dava ve savaşta eşlerimiz ve çocuklarımızın da yanımızda bulunması lazımdır. Düşünün bir defa, fabrikalar önünde, halk arasında ve tertip ettiğimiz büyük miting ve büyük yürüyüşte yanımızda eşlerimiz, çocuklarımız, gereken diğer akrabalarımız veya beraber oturanlar da bulunursa böyle bir gücün karşısına çıkacak başka bir güç var mıdır?
Saldırmak için değil, herhangi bir ihtimale karşı, gerek soldan veya önden, arkadan yapılacak herhangi bir saldırıya karşı kendimizi müdafaa etmek için gerekli tedbirleri almaya çalışacağız.
Nasıl ki işyerlerimizdeki bundan önce cereyan etmiş olanlarda kardeşlerimiz saldırmak için değil kendilerine saldıranlara karşı koyabilmek için tedbirler almışlarsa o tedbirleri biz de alacağız. Asla ve asla kişiliğimizi çiğnetmeyeceğiz. Üzerimize saldırı yaptırmayacağız, saldıranlara karşı koyacağız ve kendimizi müdafaa edeceğiz.
Kardeşler,
Bu dava içerisinde, bu savaş içerisinde, eğer topluca belediye otobüslerinden yararlanmak istenirse, vapura binmek gerekirse, banliyö trenine binmek gerekirse topluca bilet almayacağız. Biletlerimiz en güzel şerefimizi ifade eden alnımızdaki işçilik damgamızdır.
Bu işler için hemen yarın mı diyelim, daha yakın mı diyelim, genel grev mi? Ben bunları teklif ediyorum bu kararlar sizindir. Öyle temenni ederim ki siz de aynı görüştesinizdir. Yani bu kanunlara karşı direnişe geçmemiz gerekiyor arkadaşlar. Bu kanunlara karşı aleyhimizde,
Meclisteki kanuna karşı gerekirse hatta kısa zamanda biz DİSK’e bağlı bütün sendikaların DİSK’in bünyesinde olan devrimci dediğimiz sendikaların hemen kendi işkollarında greve geçmesi gerekir arkadaşlar.
Çok değerli arkadaşlar,
Biz işçiyiz, dünyada her şeyi yapan işçiler amma işçiler durduğu zaman ve geçen sefer bir arkadaşım söyledi. Dünyada her şeyi yapan işçiler durdukça dünya durur arkadaşlar, uçak durur, gemi durur, fabrikalar durur, bütün vasıtalar durur. Çünkü biz işçiler buna hâkim olduğumuz müddetçe her şeyde o zaman kendiliğinden halledilmiş olur.
Arkadaşlarım,
Benim söyleyeceklerim bundan ibarettir. Sizin alacağınız kararların sizleri geride bekleyen arkadaşlarımız için ve memleket için hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim.
Saygılarımı sunarım.
* Metnin ve görsellerin kaynağı: DİSK’in bu yılın başında yayınladığı DİSK Tarihi kitabı.
* Kemal Türkler üzerine Aziz Çelik’in kaleminden: “Mevlitten Enternasyonele bir Sendikacı”
* Yeni çıkan 15-16 Haziran kitabı üzerine Zafer Aydın söyleşisi.