“İnsanlığın bu ortak mirasında çatışma, operasyon istemiyoruz.”
İnsanlığın bu ortak mirasında çatışma, operasyon istemiyoruz.
Dört ayaklı minarenin önünde, Tahir Elçi’nin Sur’daki hendek savaşlarının sona ermesi için yaptığı açıklamanın son cümleleriydi. 28 Kasım 2015, tam 5 yıl geçmiş üzerinden. Hendek savaşlarının başladığı, ilçe ilçe veya mahalle mahalle sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı tarihlerdi. Çatışmaların şiddetlendiği Diyarbekir’in kalbi diyebileceğimiz Sur ilçesinde mahallerin kapatıldığı, sokağa çıkma yasaklarının olduğu zamanlar… O tarihten sonra uzun bir süre Sur tamamen giriş çıkışa kapatılmıştı. Yeniden açıldığında ise insanlığın ortak mirası olan yerlerde yeri artık hiç doldurulmayacak boşluklar kalmıştı.
En son kendisini Diyarbekir’de avukat arkadaşımızın ruhsat töreninde görmüştük. Canlı, neşeli ve bizleri her şeyin iyi olacağına ikna eden gülümsemesiyle. Öldürülmesinden 2 hafta kadar önceydi. O sıralar katıldığı bir televizyon programında söylediği cümleler ısrarla cımbızlanarak hedef gösterimiş, gözaltına alınmıştı. Bütün bunlara rağmen mücadelesine devam ediyor, baro başkanı olarak şehrine, insanlara ve tarihine sahip çıkıyordu.
Son yolculuğuna uğurlarken kendisini; hayatını, inatçılığını, mücadelesini düşünmüştüm hiç tanımadığım yüzlerce insanın arasında. Biz birbirimizi tanımıyorduk ama seni ve senin mücadeleni, bu uğurda korkusuzca yaşamını ortaya koymanı biliyorduk. Bizi birbirimize bağlayan şey de geç de olsa gelecek olan adalete inancımız ve bunun için vermemiz gereken mücadeleydi.
Diyarbekir Baro başkanıydı Tahir Elçi, yaşamını faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için mücadele ederek geçirmişti. Maalesef otopsisinin doğru yapılmaması, sıcak çatışma var denerek delillerin düzgün toplanmamasıyla ve bu zamana kadar iddianamenin dahi yazılmamış olmasıyla ölümünün ardından da hayatı boyunca mücadelesini verdiği cezasızlık ve meçhullük kendisi için de devam etmekte. Bugün (21 Ekim) nihayet davası görülecek. Bu ülkede faili meçhullerin davalarında adil sonuçların alınması hep uzun sürmüştü. Tahir Elçi bunu çok iyi biliyordu. Eşi Türkan Elçi de Tahir Elçi’nin vefatından sonra adalete olan inancıyla stajyer avukat olarak eşinin davasını takip ediyor.
Tahir Elçi’yi bir kez daha rahmetle anarak, ölümüne sebep olanların yargılanması ve etkin ceza almaları için nihayet açılmış davanın takipçisi olacağımızı söylüyoruz.
#Emtejibirnakin #Unutmayacağız #TahirElçiİçinAdalet
yazarın maksadından ve samimiyetinden bağımsız olarak aklıma gelen bir şeyi paylaşmak istiyorum. elçi’nin anlamı ve kıymeti özellikle yazıda “cımbızlanarak” ifadesiyle vurgulanan ve hedef tahtasına oturtulan cümlesinde mahfuz. hiçbir hukukçu ve avukat, “terör/terörist” gibi siyaset malzemesi bir retoriği herhangi bir örgüt için kullanmaz, kullanamaz. eğer haysiyetli bir hukukçuysa devlet ağzını asla diline pelesenk etmez. zaten televizyondaki programda kurduğu ifadeler için yargılanıyordu sanırım. yargılanmaktan korkmuyordu. haklı olduğunun farkındaydı. hukukçu kimliğine halel getirmeden yaşadı. mekanı cennet olsun.