Her Kış Aklımızın Bir Yanı; Evsizler
Her ne kadar İstanbul’da hava sıcaklığı meteoroloji tabiriyle “mevsim normallerinin üzerinde” seyretse de geceleri hava hala soğuk. Yalancı baharın yeniden kara kışa döneceği günler de yakın. Sokakta yaşamak zorunda kalanlar, yılın bu vakitleri çok daha yakıcı hale gelen barınma sorunuyla yüz yüzeler. Bir evin sağladığı en temel fiziksel ihtiyaç -vücut sıcaklığını belli seviyede korumak- ve en temel sosyal ihtiyaç olan güvenlikten yoksun durumdaki evsizlerin İstanbul’daki belki de yegâne umut kapısı halihazırda Şefkat-Der Evsizler Evi. O yüzden Şefkat-Der’in faaliyetlerini daha sık hatırlamak ve hatırlatmak hepimizin üzerine bir vazife diye düşündük.
BİR KAÇIŞ HİKAYESİ OLARAK EVSİZ OLMAK
Evsizlik her ne kadar yoksulluğun dip yapmış hali olarak görülse de kalıcı evsizlik halinin tek nedeni ekonomik sorunlar değil. Aslında sokaklarda gördüğümüz ve görünüşlerinden, tavırlarından evsiz olduğunu anlayabileceğimiz evsizler kadar, “gizli evsiz” denilen bir kitlenin de olduğu, bu meseleyle ilgilenenlerin malumu. Bu insanlar gündüzleri düşük getirili işlerde çalışıyorlar. Fakat bir ev kurmak için gereken toplu paraya ya da sosyal destek ilişkilerine sahip olmadıklarından dolayı, geceleri de genelde internet kafeler, hastanelerin acil servisleri, otogarlar veya sabahçı kahveleri gibi yerlerde kalıyorlar. Tabi ki “geçici” ve “kalıcı” evsizlikler arasında geçişler söz konusu. Ancak yine de evsizlik halini doğru anlamak için daha derin sosyal meseleleri işin içine katmak durumundayız.
Evsizlik hikayelerinde “filanca ünlünün oğlu, kızı da sokaklara düşmüş” konuşmalarına sıklıkla rast gelmek mümkün. Nitekim evsiz evinin katlarından birinin isminin, sokakta donarak ölen oyuncu Yadigar Ejder’in, diğerinin Mehmet Akif Ersoy’un oğlu Emin Ersoy’un anısına ithaf edilmesi de meselenin sadece ekonomik olmadığını göstermesi açısından manidar.
DEVLETİN EVSİZLİK POLİTİKASI; TOPLAMA, KAPATMA VE TEKRAR SALMA
Devletin evsizlik meselesine dair elle tutulur bir sosyal politikasının olmadığını, dahası böyle bir niyet dahi taşımadığını söylemek, birçok resmi kapı aşındırmış bizler için pek de yanlış sayılmaz. Devletin mantığı, evsizler için çözümü dört duvar bir çatıya indirgemiş gibi. Onu da sadece kış aylarında, sokakta donma haberleriyle meselenin gündeme gelmesini önleme saikiyle yaptığını, uygulamanın yönteminden anlamak çok da zor değil.
Evsizlere tahsis edilen spor salonundaki durumu öğrenmek pek mümkün değil. Çünkü bu spor salonuna bilgi almak için girmek yasak. Tek bilgi kaynağımız orada kalanların anlattıkları. Bu anlatılar da pek olumlu yönde değil. 600-700 kişi için 5 tuvalet, 4 banyo mevcutmuş. Salonun içi çok soğuk, ilk başlarda camlar da kırıkmış, sonradan tamir edilmiş. Yerlere serilen yataklara ilaveten bir battaniye veriliyormuş, yastık dahi yokmuş. Tek olumlu intiba yemek hususundaydı. Fakat bu da evsizlerin salonda uzun süre kalması için yeterli olmuyor. Sabah 6 gibi yataklar toplanıyor ve insanlar kapalı salonda öylece oturmaktan sıkılıyorlarmış. Zaten hem fiziksel hem psikolojik sorun yaşayan onca insanın bir yerde toplanması da bir takım sıkıntılara yol açıyormuş. Bunlardan sebep, hava sıcaklığı biraz yükselince insanlar salondan kaçıp sokaklara geri dönmeyi tercih ediyorlar. Anlatılardaki tanımlamalar maalesef sıklıkla “hapishane” ve “ahır” benzetmeleriyle yapılıyor.
EVSİZLER EVİNDEN SON HAVADİSLER
Tophane’deki Atsushi Miyazaki Evsizler Evi’nde son durumda 13 kişi barınmakta. Ayrıca yine Şefkat-Der tarafından Tophane’de tutulan iki odada da toplam 10 kişi kalıyor. Buna ilaveten derneğin Taksim’deki binasında da Cezayirli çocuklu bir aile kalıyor. Bu yerlerin masraflarının sadece gönüllülerce karşılandığını, bazı aylar da ise karşılanamadığı ve dernek yöneticilerinin borç içinde olduğunu da belirtmek gerek. Evin kirası için 1550 lira, dernek binasına 1450 lira, tutulan iki pansiyon odasının her biri için de 1200’er lira ödenmekte. Ve bu pansiyon odaları yaklaşık 10 metrekare. Evsizler için kiralık ev bulmak neredeyse imkansız. Bu tarz sosyal ve ekonomik dışlanmaya uğrayan insanların kalmasına imkan veren pansiyonlar, bunun karşılığını da misliyle almayı ihmal etmiyorlar.
Tüm bu fiziki imkansızlıkların ötesinde evsizler evi, “evsizlik halleriyle” haşir neşir olanları derinden etkileyen hikayeleriyle meşhur. Nazım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları’nı bir zamanın garibanlarının, umut yolcularının gelip geçtiği tren garlarından başlattıysa; şimdinin insan manzaralarını da evsiz evindeki hikayelerden başlatmak gayet mümkün. Yine de birinin yazmasını beklemeye gerek yok elbette. Evsiz evinin kapısı herkese açık. Orada kalanların hemen hepsi de anlaşılır ve hak verilir hikayelerini anlatmayı bekliyor. Ve dahası sokaktayken, soğuktan ve açlıktan daha fazla can yakan “insan yerine konulmama” halini birbirleriyle ve ziyaretçilerle hasbihal ederek aşmaya çalışıyorlar. Bütün bu hikayeleri toparlayıp anlatmanın zorluğu dışında yalnızca merhamet duygusuna hitap eden bir anlatı kurmak da pek doğru değil. Fakat son ziyaretimizde, birbirine benzeyen birçok hayat hikayesinden birini, evin misyonunu tanımlayıcı bir örnek olması hasebiyle özetlemeye çalışalım. Evin ilk açıldığı zamanlar, iyi işleyebilmesinin en önemli kıstasının eve gelen evsizlerin psikolojik, ekonomik veya hukuki sorunlarını yoluna koyup, tekrar hayata karışabilmeleri olduğunu dile getirmiştik. İşte evin yeni “mezun” adayı Emre abinin hikayesi de bu minval üzere gelişmiş. Onun derdi daha ziyade bürokrasiyleydi.
Emre abi, İstanbul Üniversitesi Halk Sağlığı Meslek Yüksek Okulu mezunu. İngilizce biliyor ve uzun yıllar da sağlık teknisyeni olarak çalışmış. Çalıştığı süreçte sağlığı bozulmaya başlamış ve felç geçirmiş, buna rağmen işine devam etmiş. Fakat çalıştığı yer ekonomik küçülmeye gidince işten çıkarılmış. Daha sonra engelli olarak kendi mesleğinde iş bulamamış. Bu sırada ailesini kaybetmiş ve sokaklarda kalmaya başlamış. Fiziki yeterliliği olmadığından sokakta hayatta kalmak için de çok zorlanmış ve sırf güvende olmak için geceleri mezarlıklarda yatmış. %80 engelli raporuna binaen Darülâceze’ye başvurmuş. Bir süre sonra kabul almış. Prosedür gereği bir psikoloğun kendisini karakoldan teslim alması gerekmiş. Fakat kendisini karakoldan almaya gelecek psikolog, 12 saat karakolda beklemesine rağmen gelmemiş. Bunun üzerine bir ara cebine koyduğu Şefkat-der kartındaki numaradan derneğe ulaşmış ve evsizler evinde kalmaya başlamış. Emre abi, 7 aydır evsizler evinde kalıyor. En son ziyaretimizde odasında eşyalarını toplamakla meşguldü. Bu süre zarfında tekrar başvurular yapmış ve tekrar Darülâceze’ye kabul almış. Şimdi yine bir telefon bekliyor ama, artık beklemekten sıkılıp vazgeçmeyeceği bir ortamda olduğundan dolayı daha umutlu.
EVSİZLER İÇİN ÇORBA
Evin bütün bu maddi manevi zorluklarına rağmen büyük bir dirayet ve özveriyle, her gün yürütülen bir başka etkinlik daha var. Kendisi de hayatın zorlu yollarından geçmek zorunda kalan Ayşe Tükrükcü abla koordinatörlüğünde, gönüllü grupların desteğiyle her akşam evsizlere çorba dağıtımı yapılıyor. Bu etkinlik diğer illerde de gönüllü gruplar çıktıkça yayılıyor. Hem de evsizlerin öbeklendiği noktalara çorbaları kendileri götürüyorlar. Ayşe abla zaten çorba dağıtımının, başka birçok yardım ağı için vesile olduğundan bahsediyor. Çorbanın yanında ihtiyaca ve imkanlara göre battaniye ve giysi dağıtımı da yapılıyor. Fakat en önemli şeyin sokakta yaşayan insanların güvenip ilişki kurabileceği, onları “insan yerine koyan” birilerinin olduğunu göstermek olduğunu söylüyor Ayşe abla. Onun anlattığı çorba hikayelerinde ailesiyle kopmuş, kayıp statüsündeki insanları aileleriyle buluşturma anıları da önemli yer tutuyor. Çorba dağıtımı vesilesiyle sokakların gerçek Müge Anlı’sı olmuş. Hatta ünü ülke sınırlarını aşmış. Sokaklarda yatan bir Alman kadını bile, Almanya’daki ailesiyle kavuşturmayı başarmışlar. Ayşe abla bunları anlatırken hep kendi hayatıyla özdeşlik kuruyor. Bu zor işi yapmadaki motivasyonu da önemli oranda buradan alıyor. Zamanında, kendi bu durumdayken ona uzanmayan elleri, o başkalarına uzatmaya çalışıyor şimdi…
Özetle bu çorba dağıtım etkinliği, evsizlerle gönüllüleri buluşturması ve büyük hayırlara vesile olması bakımından oldukça kıymetli. Ve hala gönüllü insanların sayısını arttırmak için çağrıları sürüyor. Evsizler evinin ve çorba etkinliğinin yükünü ufaktan da olsa omuzlamak için;
Evin adresi: Firuzağa Mahallesi, Borazan Sokak No:3 Tophane – Beyoğlu,
Telefon numarası: (535) 733 77 13 – (506) 340 00 95
Hesap numarası: Ziraat Bankası IBAN TR140001000168369957795001
Evsizler evinin farklı sakinleriyle 2012 yılında yaptığımız bilgilendirici bir röportaj için tıklayınız.
Evsizleri kendi ağızlarından dinleyebileceğiniz bir video serisi için tıklayınız.
2011-12 kışında evsizler evi açılması talebiyle gerçekleştirdiğimiz kampanya için hazırladığımız Evsizler Raporu için tıklayınız.