Güzel Hareketler
Geçtiğimiz cumartesi (11 Mayıs) Türkiye’de muhtemelen bir ilk yaşandı. İstanbul’da çalışan 15 bine yakın servis şoförü, esnaf odalarının öncülüğünde Kazlıçeşme Meydanı’nda bir miting düzenledi. Temel dertleri esnaf ile hizmet alan kurumun arasına girip, esnafın sırtından para kazanan aracılar idi. İstanbul Umum Servis Aracı İşletmecileri Esnaf Odası başkanı Hamza Öztürk şöyle diyor:
“Haksız kazançların düzeltilmesini istiyoruz. Bu taleplerimiz yerine gelmezse işyerlerinden servis gidişini ve çıkışını 10 dakika geciktireceğiz. Sırtımızdan para kazananlara engel olunmasını istiyoruz. Plakamız verilsin, sosyal güvencemiz olsun yeter.”
Esnaf ve küçük üretici zaten genelde asıl olarak aracılardan çeker. Aynı şey küçük köylüler için de geçerlidir. 70lerin sol hareketinden bir anekdot hatırlıyorum, Nar Taneleri’ndeydi sanırım. Karadeniz’in bir yerinde köylülerin çağırması, solcu gençlerin örgütlemesiyle bir küçük üretici mitingi yapılır. O zaman MDD tezleri revaçta, solcu gençler insanlara sürekli “kahrolsun ABD” benzeri sloganlar attırır. Mitingin sonunda birkaç köylü tertip komitesindeki gençlere yaklaşıp, “iki slogan da ayrancılara atsaydık yahu, niye atmadık, içimizde kaldı” derler. Ayrancı o yörede küçük köylünün malını satmak durumunda olduğu tüccarlara, yani aracılara verilen isimdir ve küçük köylünün asıl derdi onlarladır.
Servis şoförlerinin, hem de esnaf kimlikleriyle böyle bir eylemi gerçekleştirmeleri çok güzel ve önemli. Ak Parti döneminde küçük esnafın çalışanlar içindeki oranının nasıl % 16’lardan % 11’lere indiğini anlatmıştık. Küçük esnafın ayakta kalabilmesi için sanırım bu tarz birliktelikler oluşturması ve sesini yükseltmesi giderek daha da elzem oluyor ve olacak. Bu gidişle az bir süre sonra küçük esnaf, nesli tükenme tehlikesinde olan türler arasına girecek.
İkinci güzel haber ise bizlere II. Abdülhamid’den miras kalan Şişli Etfal Hastanesi’nde çalışan taşeron işçilerden geldi. On gündür maaşlarını alamayan Dev-Sağlık-İş sendikası üyesi taşeron işçiler, pazartesi sabahı iş başı yapmak yerine hastane bahçesinde toplandı. Maaşlarının derhal ödenmemesi durumunda iş bırakacaklarını duyurdu. Hastane yönetiminden yanıt gelmeyince, iş bırakan işçilere yaklaşık bir saat sonra yönetiminden yanıt geldi. Maaşların 11:00’de hesaplara yatacağı duyuruldu ve öyle de oldu.
Nasıl ki servis şoförleri “haklı taleplerimize karşılık gelmez ise, işi 10 dakika geciktireceğiz” dedilerse, taşeron işçiler de aynı şeye, yani üretimden gelen güçlerine başvurmak zorunda kaldılar. Sonunda da istediklerini, hakları olanı aldılar. Taşeron işçilerin ücretlerinin geç yatırılması, taşeron şirketlerin aradaki zamanda asıl işverenden çoktan almış olduğu ücret miktarındaki parayı faize yatırıp oradan kârını arttırması ne yazık ki günümüzde vaka-i adiye. Taşeron işçi on gün maaşsız ne yapar, ne yer, ne içer, umurlarında değil. Buna karşı Şişli Etfal Hastanesi taşeron işçilerinin, diklenmeden ama dik durarak haklarını ve haysiyetlerini aramaları çok hoş ve umut verici.
Bir diğer güzel hareket haberi ise Türkiye’nin öbür ucundan, Hakkari’den geldi. Hakkari’de 20 farklı fırında çalışan 161 işçi, geçtiğimiz cuma günü (10 Mayıs) iş bıraktı. Düşük ücretlere, sigortasız çalıştırılmaya, izin yapmalarına imkan verilmemesine isyan ettiler. Eylemlerinin dördüncü gününde ise, bu uyarıyı bir fırsat bilip yanlıştan dönmek yerine daha da zalimleşen işverenleri, yaklaşık 130’unu işten kovdu.
Fırın işçileri adına konuşan Yakup Arı’ya kulak verelim: “Bizler sadece haklarımızı istedik. İnsanca yaşamak istedik. Ek ücret almadan vardiyalı çalıştık. Sigortası olmayan arkadaşlarımızın sigortalarının yapılması, düşük ücretlerin yükseltilmesini istedik. Ancak hiçbir talebimiz yerine getirilmediği gibi birde 130 işçinin işine son verildi. Allah bu zulmü kabul etmesin.”
Allah kendilerine sabır versin. İnşallah eşleri, dostları, aileleri ve diğer meslektaşları onlara sahip çıkar da, bu zulme el birliği ile dur diyebilir, zalimleşen fırıncı patronlarını insafa getirebilirler.
Son güzel hareket ise geçtiğimiz perşembe gününden. Sosyal medya özürlü olduğum için ben geç gördüm, duyan duymuş, izleyen izlemiştir çoktan, ama bu başlık altında yer vermeye değer. Bir diğer esnaf tepkisi bu kez Kadıköy çarşı esnafından gelmiş, hem de muhite yapılması planlanan AVM’ye karşı. İşin içinde belediye olmasaymış, bu tepki sadece esnafın kendisinden çıksaymış daha sahih olurmuş, ama çıkan söz yine de yalın ve doğru.
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/118629/kadikoy-tarihi-carsi-avmler-istemeyiz
Kadıköy Tarihi Çarşı – AVM’ler İstemeyiz | Alkışlarla Yaşıyorum
Ahilik sevdalısı (?) bir başbakanın İstanbul’una yapılacak 82. (çakma Topçu Kışlası’na yapılacak olanı sayarsak 83.) AVM’sini istemiyor Kadıköy esnafı. Kurulan her bir AVM’nin bilmem kaç tane esnafın dükkanına kilit vurması anlamına geldiğini biliyor çünkü. Sadece “estetik” bir kaygıyı, bir kaprisi, bir keyfiyeti dillendirmiyor, işini, aşını ve bir kültürü, bir kurumu, bir sosyalliği savunuyor.
Şoförlerden, taşeron işçilere, fırıncılardan, çarşı esnafına, fısıltıyla da olsa dolandırılan bu ses, bu söz ne güzel. Kendi hakkıyla yetinmeyip, başkalarının hakkına el uzatanlara karşı yükselen; herkesin kendi meşrebi, kendi rengince yükselttiği bu ortak ses ne güzel.
Alp eline sağlık oldukça güzel bir derleme olmuş. Emeği sömürülenlerin birlik olup haklarını aramaları, genel olarak hakim olan duyarsızlık bağlamında yakındığımız şu günlerin ümit verici bir tarafı. Ancak fırıncı arkadaşların işten atılmalarına hayır demelerine “güzel”den daha ileri bişeyler söylemek de lazım. sadece güzelleme ile kalması konuyu eksik bırakacaktır. Mesela kin duymak lazım. Kızmak lazım. Eminim ki bu konularda en az benim kadar hassassın ancak yazıda bu bağlamda bir açık var gibi geldi. Söz biterse slogan meşrudur. Fırıncı arkadaşları işten atan insafsızlar kahrolsunlar diyorum sadece.
zalimleşen demişim ya abi daha ne deyim. bizim lugatımızda zalim lafı aklıma gelen en ağır laf. kitapta zalimler için söylenenleri bir düşünsek yeter ne kastettiğim.
genel olarak bence de oldukça güzel bir yazı. şahsen beğendim ancak metne eleştirel bakmak gibi pencere de var. hani sinekten yağ çıkarılan genelde 🙂 bunun ayrıca bir kıymeti gerçi ama işte. bundan sonra bu minvalde yazılar olmasını da ayrıca temenni ederim. Meselenin şeffaflaşması için bence neyin ne olduğunu eğip bükmeden aktarabilen böyle metinler gerekiyor. zannedildiği gibi yazılması da öyle çok kolay şeyler değil. teşekkürler.
Aynı işyerindeki işçiler bile kolay kolay bir araya gelemiyorken her biri ayrı patronlara sahip fırıncıların birlikte eyleme geçmeleri çok ilginç. Bu arada avm’lerin sayısı azalacak yakın zamanda. Astoria battı gibi, saphire de öyle. Trumph da yakındır. Al biraz daha iyi haber vak 🙂