Godot’yu Beklemek
31 Mart 2019’dan sonra hemen herkeste, sadece muhalifler değil kastım, yönetimdeki mevcut siyasi parti içindeki bıkkın ve suskun sessizler ordusunda da bir alternatif çıkış beklentisi ve yol arayışları var. Toplumun her düzeyinde insanlar rahatsız ve büyük oranda çaresiz. Beklenmedik bir şeyin/lerin ortaya çıkmasını bekler halde duruyoruz.
Godot’yu beklerken, yaşama inananlar olarak bizler ölümü ya da bizi bu karanlık atmosferden kurtaracak bir kurtarıcıyı beklemiyoruz. Her ne kadar liberal tez içinde görülen bir yorum olsa da, radikal kopuşlar kurumsal dönüşümler olmadığı müddetçe itiraz ederek başladığı şeyin benzerini üretme potansiyelini taşır. Özetle altyapıya odaklanmadan ve toplumu güçlendirmeden yaşanan kırılmalar beterin beterini önümüze koyabilir. Haliyle bizim beklememiz gereken bir kurtarıcı olmamalı, kurtarıcı yok, kurtarıcı faillik toplumdadır. Ölüm beklentisi ise bizde hiç olmamalı zaten…
Sistemin mevcut haliyle laşkalaştığını ve sürdürülemezliğini gören ve ceberrut, saçma, budalaca muamelelere maruz kalmalarına rağmen gülümseyerek düşman çatlatan muhalifler, devleti yönetmiş bazılarınca muhtelif zamanlarda verilen işaretler, iktidar kanadında kalanlardaki garip sessizlikler ve heyecansız sahiplenmeler, iktidar sahiplerinin gereksiz hırçınlıkları, aranan ancak bir türlü bulunamayan büyük düşmanlar, açıktan söylenen büyük yalanlar, halkta çokça görülen artık yeter diyen ama neden sonuç ilişkisine sığdırılamayacak cevaplar, konuşmaktan korkanlar vb. birçok şey yaklaşmakta olanın iyice yakınlaştığına dair açık işaretler anlamına geliyor.
Neyle karşılaşacağımız sorusu ise her açıdan heyecan verici bir muamma. Bununla birlikte ne kadar hazırlıklıyız sorusunun cevabı da kocaman bir soru işareti. Topluma umut veren bir eyleme biçimini geliştiremediğimizi tartışmaya bile gerek yok. Ancak bu bekleyişimiz bu sorulara ve cevaplarına bakmadığımız ve karşımıza ne çıkarsa çıksın en azından düşmanı zayıflatacağını ya da yeni olanaklar yaratacağını düşündüğümüz bir tam bilinmezi gözlüyor.
Bu tam bilinmez üzerine çokça şey söyleniyor. Şuna benzer şeyler:
– Liberal ve dış ülkelerle (ve haliyle sermaye ile) çok iyi ilişkileri olan zatı muhteremler, narsistik ve eli kirli bir başka rahatsızı aralarına almadan hareket edecekler.
– Devlet tecrübeli ve kovulmuş ancak kadro noktasında çokça imkanı olan ve İslamcıların pek bi sevdiği egolu zat hazırlıklarını tamamladı. Seçimden sonraki sabahı bekliyor.
– Birbirine benzer görünen iki benzemez rahatsız, mevcut olanı indirmek için tek çatı altında birleşmek durumunda kalacaklar.
– Bütün rahatsızlar ve rahatsız kopuşçular, eski büyük abilerinin gölgesinde yekvücut olarak güçten düşmüş kabadayıya posta koyacaklar.
– Terennüm edilen çok daha uç bir seçenek ise şöyle: İsmi hiç konuşulmayan ama sadece devletlu büyüklerimizin bildiği bambaşka bir genç oluşum gelecek ve bundan çok korkuyorlar.
– Devletin sahibi olduğu vehmiyle at koşturan unsurlar, oy kazanma kabiliyetlerini gördükleri anda vitrindekine yol verip en çığırtkan askerlerini vitrine sürecekler.
– Müzmin muhalif ve iktidara koşmayı bir türlü beceremeyen/istemeyen yaşlı siyasi teşekkülümüz iki parçaya bölünebilir. Muhalefet restorasyonu yolda.
Gibi birçok senaryo konuşulmakta bu aralar. Acizane fikrim, bütün bu anlatılanların ortalamasına bakarak söylüyorum, gelecek olan şey, en azından iktidar cenahı için kocaman bir kaos. Biz dışarda kalan ve iktidar şansı yok görünen fakirler içinse eğer hazırlıklı değilsek yepyeni mecburiyetler…
Bu sahnede beni ürküten gün be gün yaklaşmakta olan tam bilinmez değil, bir on yıl (belki on beş ve daha fazla) daha yaklaşanın ve musallat olacak olanın analizini yapadururken eli kolu bağlı bekler halde kalmak, siyasetsiz kala kalmak…
Kim gelecek ve hangi siyaset yükselecek zamanla göreceğiz. Gönül ister ki yaklaşmakta olan şey, taş üstüne taş koymaya imkan veren ve bizi bu laçkalıktan uzaklaştıracak alternatif bir siyasete olanak tanısın. Gönlümüzden geçen Godot’ya selam.