Galataport’a Bakmak
“O hayata devam edecek gücü bulamazken, ulus hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eder. O yaralarını saracak gücü kendinde bulamazken, toplum zamanın er ya da geç yaraları saracağına inanır. O geleceğe bakabilme yeteneğini yitirmişken, toplum gözünü çoktan yarınlara çevirmiştir.” (Nurdan Gürbilek, İkinci Hayat)
İstanbul’un yeni cazibe merkezlerinden biri olması hedeflenen Galataport, aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hazırladığı “Beyoğlu Kültür Yolu Planı”nın da ilk durağı. Sahil şeridini Taksim Meydanı’na ve Atatürk Kültür Merkezi’ne bağlayan bu yeni rotanın hazırlıkları hız kesmeden devam ediyor. İstanbul’un kültür endüstrisi için önemli bir yatırım olarak kabul edilen Galataport’un, Karaköy’ün ara sokaklarının “yeni” dokusunu desteklemesi ve buradaki kültürel tüketimi teşvik etmesi hedefleniyor. Ancak bugünlerde heyecan yaratan proje muhtemelen bir süre sonra önünden geçerken uğranılan sıradan bir mekân haline gelecek. Kullandığımız metrolar, yaşadığımız evler, giydiğimiz kıyafetler, yediğimiz yemekler, gittiğimiz AVM’ler gibi iş cinayetleri ile önümüze gelen diğer şeylerin arasına karışacak. Galataport’u denizden gören ve aynı fotoğrafa ait parçalardan oluşan kolaj çalışması İstanbul’un farklı yerlerinde çok sık karşılaştığımız görsel detayları ön plana çıkararak bu karışma sürecine odaklanmaktadır.