Cüreti Örgütleyeceğiz Başka Çare Yok #GençlerleYürü
Geleceğimiz ve Cüretimiz için Bir Not
Yaklaşık bir senedir ülke gündemini belirleyen konular gençliğin geleceksizliği üzerinden şekilleniyor. 2021’e Boğaziçi Direnişi gündemiyle başlamamız elbette bu konuda belirleyici bir faktör. Ancak politik özne olmak bakımından gençlerin bu “geleceksizliği” ya da geleceksizliğimiz, cüreti örgütlemenin de önemli bir motoru oldu. Hukuki, çevresel, iktisadi ve siyasal krizlerin itirazı genç kitlelerce görünürleşip yükseltildi. Düzenin barınma/konut krizi de bu sefer en yoğunluklu olarak gençliğin itirazında görünürleşti ve bu isyan Barınamıyoruz Hareket’inin fitilini ateşledi.
Barınamayanlar bir eylemlilik biçimi olarak parklarda yatmaya başladığından bu yana 2 buçuk ay geçti. Eylemlerin ülkenin o günlerin en yakıcı problemine işaret ettiği bugünden bakınca hem halkın tepkisinden hem de iktidarın yaptırımlardan anlaşılıyor. Hakikaten binlerce genç yoksullukla boğuşmamak uğruna okumaya giderken düzenin yarattığı bu yoksulluğa takılıp ya okula gitmekten geri durdu, ya sosyal yaşamından vaz geçti, ya da işçileşen milyonların bir parçası oldu. Bu sermaye lehine işleyen düzenin gençlik ya da öğrencilik perspektifindeki bir görünümünden ibaret elbette. Yoksa konut/barınma problemi sermayedarların ve egemenlerin lehine çarkların işlediği bir sistemde mülksüzleştirilen, ötekileştirilen milyonların kaçınılmaz bir derdi.
Bu noktada bir grup genç olarak başlattığımız Barınamıyoruz eylemleriyle düzenin gençler üzerinden görünürleşen bir krizine dikkat çektik ve milyonlarca insanın itirazına 3-5 gün gibi kısa bir süre de yeni bir soluk kattık. İktidar sahipleri bundan çok gocunmuş olacak ki durmaksızın kriminalize etmeye çabalarken reddettikleri bu problemi “aslında çözmeye çalıştıklarından” bahsedip durdular. AKP belediyeleri konuk evlerini öğrencilere bu eylemlerden sonra açarken valilikler de “parkta yatmayın gelin sizi 1 ay misafir edelim” dediler. Cumhurbaşkanı da “Türkiye’de barınma problemi yok” dedikten 10 gün sonra bu sorunu yaptırdıkları yurtla çözüme kavuşturduğunu söyledi. Aslına bakılırsa iktidar bu sorunu zaten her alanda yaptıkları taşeronculukla yıllardır “çözüme kavuşturuyor”. Yandaş vakıf ve dernekler yoluyla bu kaçınılmaz ihtiyacın giderilmesini taşere ederken iktidar, kara para aklanmasından denetimsiz koşullara kadar “ucuzluk ve sınırsız propaganda” alanı yaratarak gençlerin ihtiyacını istismar ediyor. Bir bakıma bizleri bu koşullara mecbur bıraktıklarında, denetimsiz ve keyfi uygulamalardan ötürü onlarca arkadaşımız mağdur ediliyor.
Şimdi bu Barınma krizini kenara koyduğumuzda peki, her şey çok mu güzel? Bugün üniversite okuyan-okuyacak olan-yeni mezun olan nesil, son birkaç nesil arasındaki ilerleyen “refahın” tersine dönmesiyle yüzleşen ilk nesil. Babalarımız babalarından daha iyi bir koşula yükselirken biz, bir önceki nesilden daha fakir hayatlarla yüzleşiyoruz. Binlercemiz borçlu bir şekilde yaşamanın kaçınılmaz normalliğine ikna oluyor, işçi sınıfının potansiyel bileşeni olmaktan mevcut bir parçası ya da yedeği olmaya “terfi” ediyoruz. Kimi eşitsizlik ve tahakküm pratikleriyse aynen devam ediyor. Göçmen dostlarımız varlığının değerini ispatlamaya çalışırken cinsel yönelimlerinden dolayı arkadaşlarımız tecrit ediliyor, Kürt gençler hangi politik organizasyonda olursa olsun kendi sözünü söylerken ekstra baskıyla karşılaşıyor. Burada söyleyeceğimiz tek şey var: Bu düzeni biz kurmadık ve razı değiliz.
İtirazımızı sürdürüyoruz. Barınamıyoruz diyerek itirazına omuz verdiğimiz milyonların iradesini görmezden gelenler “bütçe planlamaları” yaparken bütçenin hesabını sormaya, Ankara’ya gidiyoruz. Kendi lehlerine dönen çarklar dostlarımızı ezerek işliyor, biz buna mahkum değiliz. Ne dini afyon belleyip Allah’ın ayetleriyle bizi uyuşturabilirler ne de kula kulluğa karşı itirazımızı söndürebilirler. Ne de olsa bu yoksulluğu inşa ederken kaybedecek bir gelecek bırakmadılar. Ama inşa etmek için bir fırsatımız var, o da küçük adımlarla da olsa cüreti ve itirazımızı örgütlemek.
#GençlerleYürü