Çoğulcu Bir Emek Siyaseti İçin Sekiz Tez
Arkadaşımız Bedri Soylu’nun kaleme aldığı birleşik emek siyasetine dair tartışmaya davet eden yazıyı ilginize sunuyoruz.
1-) Siyasetin içinde değiştirme arzusu barındıran tanımlarından birisi şudur: Siyaset, meseleleri olabildiğince az maliyetle çözüme kavuşturma faaliyetidir. Eşitsizlikleri değiştirme arzusu sürdüğü müddetçe siyaset anlamlı bir iştigal olarak var kalacaktır. Emeğin siyaseti, yaşanan eşitsizlikleri gidermeyi ve emeğe yapılan saldırıları kısa, orta ve uzun vadede etkisizleştirmeyi gözetmelidir.
2-) Önderlik ezilenlerindir, iktidar ezilen çoğunluğun hakkıdır. Ezilenler neye ihtiyaçları olduğunu herkesten daha iyi bilirler. Yaşadıkları ve yaşamak istemedikleri her şey ezilenlerin hafızasında yer eder. Bu hafızanın failleşmesi, işçi sınıfının siyasetinde en temel belirleyicilerden biridir. Ezilenlerin bir bilgeliği vardır ve bu bilgelik açığa çıkarılıp gündelik hayatı belirlemelidir.
3-) Emeğin ve işçi sınıfının siyaseti, emekçilerin gündelik hayatta karşılaştıkları bütün sorunlara dair sorun çözücü bir pozisyonu dayatır. Sınıf ve kitleler ancak sorunlarını çözebileceğini düşündüğü siyasete yönelirler. Sadece işçilerin, iş yerlerindeki çalışan statüleriyle karşılaştıkları sorunları merkeze alan bir siyasi faaliyet, gündelik hayatın ritmini ıskalayan bir siyasete rahatlıkla dönüşebilir.
4-) Tarih sürekli olarak devrimci durumların ortaya çıkmasının bir nevi toplamıdır. Tarihin bize gösterdiği şey, gelecekte de devrimci durumların pekâlâ ortaya çıkabileceği şeklindedir. Siyaset kurumu oluşabilecek devrimci durumlar için toplumu yani ezilen çoğunluğu kolektif bir örgütlemeyle ve dayanışmayla hazırlamaya hizmet ettiği ölçüde devrimcidir. Devrimci durum yapay imkânlarla yaratılamaz. Bununla birlikte devrimci durum ancak kendine uyumlu aktörlerin failliğine imkânlar verebilir. Emek siyaseti, devrimci duruma hazır olma hedefini gözetmelidir. Emeği örgütlemek, devrimci bir edimdir.
5-) Emek sömürüsü çok katmanlı ve görüntülü olarak karşımıza çıkar. Emeğin haysiyetini savunmak için kapitalist sömürücülük ile patriarkayı ayrı momentlerde dikkate almak gerekebilir. Emeği sömürülen bir erkek aynı anda ev içi emeği sömüren ve kadına şiddet uygulayan bir birey olarak karşımıza çıkabilir. Birbiriyle ilişkili ama iki farklı sömürücü sistem olan bu iki durum için ayrı tedbirler almak ve gayretler sergilemek gerekecektir. Ne işçinin emeği sömürülmelidir ne de partiarkaya müsamaha gösterilmelidir. Sınıf dayanışması gereği karşılaşılan her gerilim ve sömürü ayrı değerlendirilerek soruna neden olan saldırıların ortadan kaldırılması gözetilmelidir. Evinde emeği sömürülen kadınların meseleleri de emek siyasetinin olmazsa olmazıdır.
6-) İşçiler ve emekçiler iki şeyi gözeterek siyasal alana dâhil olurlar: Eşitliğin tesisi ve sulhun sağlanması. Emekçi kitlelerin, yapay gerilimlere bel bağlayan siyasetlerden uzak durması temelde bu nedenledir. İşçiler ve emekçiler kendilerine reva görülen eşitsizliğe çözüm sunan ve kendilerini eşdeğer gören siyasetlere kulak kabartırlar. Ancak kendilerine teklif edilen siyasal alan, sulhu sağlama iddiasını taşımıyorsa çekimser kalırlar. Emekçiler, sulha çağırmayan ve devrimci durum yaratma iddiasıyla arzı endam eden siyasetleri sadece küçümsemezler, yalnız da bırakırlar. Sınıf siyasetinin gücü, eşitlik ve sulh taleplerini barındırabildiği ölçüde artar. Güçlü bir siyaset, diyalektiğin kaçınılmaz olarak karşımıza çıkardığı devrimci durumu ve rüzgârı yakalayabilir.
7-) İş yapanındır. Emek siyasetinde hiyerarşi, ancak bir şekilde katma değer yaratan unsurlar lehine olabilir. Emek siyaseti göz ardı edilen gizli emeklerin de ortaya çıkarılmasını mesele edinir.
8- ) Emekçilerin ve işçilerin, kimlikleri ve dilleri aşarak yoldaş olmaları bir suç ortaklığı sınıfı olan sermaye sınıfının birlikteliğinden daha kolaydır. Eşitlik arzusunu dürüstçe benimseyen bir siyaset, kimlikleri, ırkları, cinsiyetçiliği aşan bir siyaset içinde toplumu rahatlıkla buluşturabilir. Eşitlik fikri ve somut eşitlik tutumu, sınıfın çoğulcu ve sağlam bir bağla birleşmesinin kilit unsurlarıdır.