Bağlar Kadın Semt Pazarı Bize Ne Anlatıyor?
Bağlar Kadın Semt pazarı, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde 2013 yılından beri kurulan bir pazar… ‘ihtiyaç sahibi’ kadınların istihdamını sağlamak için belediye tarafından proje olarak başlatılmış. Pazarda sadece kadınlar tezgah kurabiliyor. Alıştığımız üzere el emeği göz nuru ürünler satmıyorlar, çoğunlukla halden sebze meyve alıp satıyorlar. Kimi sebze kimi meyve kimi kuruyemiş kimi balık kimi kıyafet satıyor. Mesaileri günün erken saatlerinde, sabah beşte başlıyor. Halden mal alıyorlar, nakliyeci bulup mallarını pazara taşıyorlar, gün boyu çalışıp akşam yedide evlerine dönüyorlar. Sadece Pazar günleri dinlenebiliyorlar. Yılın on iki ayı aynı şekilde geçiyor. Pazarcı kadınların ekserisi evin geçimini tek başlarına sağlıyor. Bekar ve ailesine bakması gereken, dul, eşi cezaevinde olan, eşi hasta olan, eşi çalışmayı sevmeyen, şiddet görmüş boşanmış, kimseye muhtaç olmadan yaşamak isteyen kadınlar burada çalışanlar..
150 kadar kadın bu pazarda çalışarak evlerini geçindirmeye çalışıyorlar. Bununla birlikte başladıklarından beri sürekli çeşitli problemlerle baş etmek durumunda kalmışlar. Evde eş, halde toptancı, bazen pazarda müşteri… Kendi işini yapmak, para kazanmak, eve ekmek götürmek haliyle toplum ve aileleri nezdinde güçlendirmiş kadınları.
25 Kasım’da bir haber sitesine röportaj veren Fatma Topval, eşi tarafından yıllarca şiddete maruz kaldığını ve şimdi ise bu pazarda para kazanabildiğinden üç kızını büyütebildiğini ve okutabildiğini anlattıktan sonra “Dimdik ayaktayım, hayat güzel, mücadele devam ediyor” diyor ve pazarcılığına dair aldığı tepkilerin de şiddet barındırdığını söylüyor.
Eşi ‘çalışmayı sevmeyen’ bir kadın ise gülerek şöyle bir anekdot anlatıyor: “Nakliyeyi eşim yapıyordu, ben de ona para veriyordum karşılığında. Baktım ki o parayı götürüp kahvede yiyor akşama kadar, eve bir ekmek bile almıyor, dedim ben artık başka nakliyeci tutuyorum. O 15 lirayı da sana vermiyorum.” Başka biri ise şöyle ifade ediyor eşiyle yaşadıklarını: “İlk pazarcılık yaptığımda her akşam parayı sayıp eşimin eline veriyordum, baktım zarar ediyorum, borçlarım birikiyor, dedim artık sen benim işimden elini çek”.
Başka bir kadın ise müşteriden gördüğü tavrı şöyle anlatıyor: “Pazar önlüğü benim üstümde, tezgaha gelen müşteri yardım için gelen eşime fiyat soruyor, benimle muhatap olmuyor, dedim ki bana soracaksın önlük bendeyse tezgahın sahibi benim”. Müşterilerin tavrı hep olumsuz değil tabi ki. Müşterilerle ilgili anlattıkları anekdotlar kadın pazarının sadece pazarcı kadınları güçlendirmediğini, kadın müşteriler için de rahat hissettikleri bir alan açtığını fark ettiriyor; bazı müşterilerin bu pazarda daha rahat gezebildiğini, mesela sadece bu pazarda sigara yakabildiğini söylediklerini aktarıyorlar.
Erkek şiddetiyle öyle veya böyle bir şekilde karşılaşılan bir yerde kadınların yaşadıklarının farkında olmaları, emeklerinin eşleri ve toplum tarafından değersizleştirmesine izin vermemeleri elbette pazar deneyiminden kaynaklanıyor. Emeğinin karşılığını görmek, para kazanmak, bir pazarcı kadının deyişiyle ‘kendi işinin patronu olmak’, birbirlerinin hikayelerini paylaşmak ve dayanışmak, bütün bunlar, “Pazar yeri nasıl bir mücadele alanına döner?” sorusunun cevabı için bize işaretler sunuyor. Halden alışveriş yaparken satıcının “Gidin evinize çocuklarınıza bakın” dediğinde, halden aldığın malın erkek pazarcıya daha ucuza verildiğini öğrendiğinde, müşteriler, ‘Kocan utanmıyor mu burada çalışmana izin veriyor’ gibi laflar ettiğinde, belediye yetkilisi ‘Sayemde ekmek yiyorsunuz’ dediğinde. Kilolarca kasaları indirip kaldırmayı, taşımayı, yılın 12 ayını sokakta geçirmeyi, ‘kadın işi’ yapmaya tercih ettiğinde…. Kadınlar böyle şiddet pratikleriyle karşılaştıklarında ve zorlukların üstesinden geldiklerinde hem güçleniyorlar hem de mücadele pratikleri, eşitlik arayışları toplum sathına daha etkili şekilde nüfuz ediyor.
Hayatın ve erkek egemen dünyanın meşakkatleriyle bunca karşılaşmalara ek olarak şu günlerde başka bir sorunla karşı karşıya bırakılmış durumdalar. Kadınların haftanın altı günü pazar kurdukları yerlerin 4-5 tanesinin tam orta yerine bir erkek pazarı kuruldu. Erkek pazarcıların doğrudan üreticiden alma gücü, haldeki satıcıdan daha ucuza alma imkânı göz önünde bulundurulduğunda bu durumun kadın pazarını olumsuz anlamda etkileyeceği/etkilediği açık.
Yıllardır dezavantajlı bırakılmış olmaları nedeniyle boğuştukları sorunlar üzerine bir de erkeklerin işlettiği bir pazarla mücadele etmek durumunda kalıyorlar. Kurulan “erkek pazarı” kendisini basit ve kaba tepkilerle gösteren erkekliğin, kurumlar aracılığıyla bir yıldırma politikasına dönüşebildiğini gösteriyor. Yani özetle kadınlara şu mesaj verilmiş oluyor: ‘Eğer pazar yeri bir rızık kazanma yeriyse, sen de bir kadın olarak velev ki beş yıldır orada emek veriyor olsan bile, rızkı kazanma hakkı önce erkeklere düştüğünden, kadınların erkeklerin tekelinde olan rızık kazanma hakkına engel olmalarından biz yetkililer olarak rahatsızız. Evlerinize dönüp makbul kadınlar olmanızı tercih ederiz.’
Kadınların çevrelerinden, haldeki satıcılardan, kimi müşterilerden aldıkları tepkileri dinlediğimde; kadınların çocuk bakıcılığı, temizliğe gitmeleri, tarlada ya da bahçede ırgatlık yapmaları gibi işlerde çalışmalarının sorun olarak değerlendirilmediğini ancak pazarcılık gibi ‘kendi işinin patronu’ bir alanda aktif olmalarına her kademede ciddi tepkiler sergilendiğini fark ediyorum.. Bu ikircikli hal ‘para kazanan kadın’ figüründen daha çok ‘özgür kadın’ figüründen duyulan rahatsızlığın kanıtı gibi…
Özetle Bağlar Kadın Semt pazarı pratiği, kadınları erkeklikten özgürleştiren bir gayret ve faaliyet alanı olarak kıymetli ve desteklenmesi gereken bir girişim olarak görülmeli. Bu pazar, erkeklerin özgürleşen kadınlardan ne kadar korktuğunu bize açık şekilde anlatıyor.
Ne rızkından ne de özgürlüğünden vazgeçmeyen pazarcı kadınlar mücadele etmekten vazgeçmiyorlar ve yaptıkları paylaşımlarla mücadelelerini görünür kılmak istiyorlar.
Videoların tamamı için: https://www.youtube.com/channel/UC_9Wjv0KWu57NqBYaQOAkjw
Ayrıca Bağlar Kadın Semt Pazarı’nın twitleri için bakınız: