Abdurrahman Arslan’dan Hatıramda Kalan Notlar
Geçtiğimiz günlerde Abdurrahman Arslan Ağabey’le uzunca bir muhabbet etme imkânı buldum. Gezi meselesinden, doğanın ifsadına, modernleşmeden, post-modernleşmeye, İslamcılıktan, tüketim kültürüne, sanattan vs.ye birçok konuyu konuştum kendisiyle.
Muhabbet sonrasında hatıramda kalan birkaç bölümü paylaşmak istiyorum:
“Teknoloji doğayı hâkimiyet altına almadır. Batı, doğa üzerinde egemenlik kurduğu ölçüde teknolojisini geliştirdi. Doğa üzerinde egemenlik kurma ise insanın özgürleşme arzusuydu. Tanrı’yla boy ölçüşme arzusuydu. Tanrı’yı egemenliği altına alma arzusuydu. Sonra dünyayı nasıl bir hale getirdiğinin farkına vardı Batı. Şimdi de doğayı koruma adına yeni bir pagan inşa ediyor. Modern bir paganizm inşa ediyor.”
“Bizimkiler ne yapıyor? Avm yapıyor. Hava limanı yapıyor. Kanal yapıyor. Neden? Kalkınmak için. Kalkınma bizim neyimiz olur?” Ben derin bir sessizlik halindeyim. Zihnimde 90’ların geniş ve siyah pardösülü ablaları ve şalvarvari pantolonlu ağabeyler var. Rutubetli salonlarda pürdikkat dinlenilen sohbetler. “Ne mutlu o garip müminlere” hadisi var zihnimde.
“Batı, doğa ile kurduğu ilişkinin yıkıcılığını fark etmiş ve bundan kaçmanın yollarını ararken biz ne yapıyoruz? Onların tecrübelerini tekrardan yaşamanın yollarını arıyoruz. Sulukule’yi, Fener-Balat-Ayvansaray’ı dönüştürüyoruz. Neden? Sermayenin yeni mekânları haline getireceğiz çünkü buraları. Esenler’de evleri ellerinden alınıp TOKİ’ye verilen mahallelinin yanında solcuları görüyoruz. Müslümanlar nerede?”
Zihnimde bir ses dolanıyor “Siz nasıl bu kadar zalim oldunuz!”
“Ülker’in de içerisinde bulunduğu bir ihale iptal edilmiş. Neden? Çünkü Ülker’e düşen pay çok düşükmüş. “
Ben Ülker’in ne kadar önemli bir kurum olduğunu anlatmaya çalışıyorum Abdurrahman Ağabey’e. Ak Parti kadrolarının parlak zihinlerinin, Ülker’in finanse ettiği mekânlarda yetiştirildiğinden bahsediyorum.
“Batı, ne kadar dünya ifsat olmasın diye uğraşırsa uğraşsın, konforundan vazgeçmediği sürece uğraşıları sonuç vermez. Konforunu bozmadıkça bu yara kapanmaz.”
Konuşmadan hatıramda kalan daha çok şey var ama ben bu kadarını paylaşacağım şimdilik. Bunu paylaşmamın sebebi de, Ayşe Çavdar’ın Express dergisindeki bir yazısına rast gelmem:
İslamcı Hafızanın Şehir Tahayyülü | İntiharı Hatırlatan Bir Ölüm
Yazı gayet güzel bir yazı.
Yazı gayet iyi anlatıyor durumu/durumumuzu.
Biz zaten iyi tespit ederiz sorunlarımızı.
Peki, biz ne zaman vazgeçeceğiz şu konforumuzdan? Ya da biz vazgeçebilecek miyiz bu yaşam tarzımızdan?
(Not: Konuşma esnasında ses kaydı almadığım için hafızamda kalanları aktardım. Eksikler ve kusurlar şahsıma aittir.)