Direnen Ülker İşçileri: Mustafa Çakar
İsmim Mustafa Çakar. 1978 Bitlis doğumluyum.36 yaşındayım. Ülker’de çalışmadan önce deri fabrikasında deri mont dikimi üzerine çalışıyorduk. 98’de askere gittim. Askerden geldikten sonra 2000’de Ülker çikolata fabrikasına girdim. 2002’de bizi işten çıkardılar. Bir ay işsiz kaldıktan sonra tekrar işe girdim. 15 yıldır Ülker çikolata fabrikasında çalışıyordum. Evliyim iki çocuğum var. Ülker’de 8 saat mesai gözükmesine rağmen 12 saat çalışıyoruz. Normalde 3 vardiya sistemi gözüküyor ama gece 12 buçuk saat gündüz 11 buçuk saat çalışma sistemi var. 15 yıldır ben sürekli bu şekilde çalıştım. Son bir yıldır 8 saat çalışıyordum. O da rahatsızlığımdan dolayı. Vardiyalı çalıştığım zaman aldığım maaş 1000 ile 1200 arası değişiyordu. Mesaili çalıştığım zaman ise 1500, 1600, 1700 oluyordu. Mesela patrona ve sendika yöneticilerine bari cumartesi günleri vardiyalı çalışalım dediğimiz zaman ona bile izin vermiyorlardı. Zorla mesai yaptırıyorlardı. Gece çalıştığımız zaman akşam saat 5’te çıkıyorduk. Ertesi gün saat 8’e kadar yoğun çalışıyorduk. Geri kalan zamanı yemeğe mi, uyumaya mı, ailene mi ayıracaksın?
Bu kadar zulüm, bu kadar işkence, bu kadar stres yeter artık dedik!
Böyle bir girişimde bulunma amacımızı ben kendi açımdan şöyle anlatayım. Fabrikada çok fazla sıkıntılar olduğu için sendikaya gidip derdimizi anlatıyorduk. Sendika ise patron yanlısı olduğu hiç bir tepki göstermiyordu. Tamam, halledeceğiz diyorlardı ama hiçbir şey halletmiyordular. Daha sonra tabi bizim sıkıntılarımız arttı, hastaneye gittik, psikolojik tedavi görmeye başladık. E sıkıntılarımız iyice artınca bu sefer ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. 4 arkadaş meslek hastalıkları hastanesinde yatıyorduk. Balkona çıkmıştık. Artık yeter dedik. Bu kadar zulüm, bu kadar işkence, bu kadar stres yeter artık dedik! O gün balkonda dururken artık bu işe başlayalım istedik. DİSK’e bağlı Gıda- İş sendikasına geçmeye karar verdik. Zaten bunun araştırmasını daha önceden yapmıştık. Şube başkanını arayıp sıkıntılarımız var bize yardımcı olabilir, önderlik yapabilir misiniz diye sorduk. Onlar da tabi dediler. İlk başta 150-200 tane arkadaşımız tamam gidelim, başlayalım artık bu zulümler bitsin dedi. Tabi geri kalanlar da istiyordu ama cesaret edemiyorlardı. Sendikaya üye olduğumuz zaman ise 8 arkadaş kaldık. Diske üye olduktan sonra dayanışma aidatı verdik. Bunun üzerine insan kaynakları müdürü 25. maddenin 2. fıkrasına göre emre itaatsizlik, verilen işleri yapmamak gibi sebeplerle işimize son verdi. Biz 15-20 senelik elemanlarız. O güne kadar bizden yana sıkıntıları yoktu. Neden böyle bir şey yaşandı diye sorduğumuzda üstlerimiz bize bu şekilde çıkarmamız için bilgi verdi dediler. Bize imza atın dediler ama biz imza atmadan çıktık. Ve direnişe başladık. Şu an işyerindeki arkadaşlar baskı içinde o yüzden korkuları var. Bizim için sıkıntı yok. Zaten başımızı bu yola koyduk bir kere.
Emeğimiz için buradayız!
Ailemiz bize çok destek veriyor. Eşim olsun, annem olsun, akrabalarım olsun, arkadaşlarım olsun hepsi özellikle çok destek oldular. Çünkü şu ana kadar ne ailemle ne arkadaşlarımla, ne işyerindeki arkadaşlarımla, ne amirlerimle sıkıntı yaşamış bir insan değilim. Buradaki arkadaşlarımın hiçbirisi sıkıntı yaşamadı. Sonuçta en az 5 en fazla 21 sene çalışan arkadaşlarımız burada. Biz böyle problem yaratacak insanlar değiliz. Buraya gelen sivil polisler bize siciliniz çok temiz dediler. Biz burada kötü bir şey yapmıyoruz. Emeğimiz için buradayız, hukuka aykırı bir şey yapmıyoruz. Yaptığımız hakka aykırı bir şey değil. Sadece hakkımızı istiyoruz. Bize birçok yerden destek verenler oldu. DİSK’in bağlı olduğu kuruluşlardan, Sosyal- İş’ den, KESK’ in bazı kurumlarından gelenler oldu. Akademisyenler, milletvekilleri geldi. Her taraftan destek var.
Hakkı kim arıyorsa onun yanında olacaksın
Şimdi emeğinin hakkına sahip çıkacaksın. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır diye bir söz vardı. Karşındaki kim olursa olsun ekmeğine sahip çıkacaksın. Şu anki patronumuz, eski sendikamız muhafazakâr kesim olarak gözüküyor. Kendi açımdan onların dini kullanarak işçileri sömürdüğünü düşünüyorum. Bizim yaptığımız sadece emeğimizin hakkını aramak. Biz burada kötü bir şey yapmıyoruz.
İçerideki arkadaşlarımız gönlümüz sizinle, güzel şeyler yapıyorsunuz, hakkınızı arayın diyorlar ama bir atak yok. Kim olursa olsun vicdanı olan bir insan, inançlı olsun olmasın sonuçta emeğe, işçiye ve istediğimiz çalışma koşullarına artık saygı göstermesi lazım. Buradaki çalışan arkadaşlar araştırsınlar. Nereye giderlerse gitsinler. Kökenlerine gitsinler. İsterseniz inanç konusunda olsun veya başka konularda olsun araştırsınlar, baksınlar. Bu insanlar neden burada, niçin burada? Kötü şeyleri var mı bir araştırsınlar. Onlar önce kendilerini bir yargılasınlar. Ondan sonra burada direnişte olan arkadaşları yargılasınlar. Benim insanlara diyeceğim bu. Kimse önyargılı olmasın. DİSK niye burada, DİSK neden dinsiz herkes öyle söylüyor. Dinsiz ama hakkı arayan bu. Hakkı kim arıyorsa onun yanında olacaksın.