Barış İftarının Ardından
3 sene önce “Otel Önü İftarları” olarak tanıtılan etkinliğin çağrıcılarından olmuştuk. Geçtiğimiz sene ise “Kardeşlik İftarları” vesilesiyle işçiler, evsizler ve göçmenlerle ortak sofrada buluştuk. Bu Ramazan’da ise geçen haftaki Emek İftarı ile beraber bu hafta da Barış İftarı’nın çağırıcılığını yaptık. Çağrıcısı olduğumuz iftarlar ilk yıldan bu yana Ramazan’ın ruhu ve bereketiyle kardeşliği ve adaleti yeniden hatırladığımız, oruçta eşitlendiğimiz, yoksunlar ve mazlumlarla kardeşleştiğimiz sofralara vesile oldu.
21 Mart’ta son otuzbeş yılda başımıza gelmiş en iyi şey olan Barış süreciyle beraber gündeme taşınan “helalleşme” meselesine kafa yorduk bu iftarda. Barışın “-mış gibi yaparak, üzerini örterek ve unutarak değil hatırlayarak, yasını tutarak, acıyı paylaşarak geleceğine inancımızla, helalleşmenin imkanlarını aradık. “Barış için Dua ediyoruz” pankartının altında 27 Temmuz Cumartesi akşamı Saraçhane Parkı’nda, Barış İftarı’nda buluştuk.
DİAYDER’den melê Mehmet Şimşek iftardan önce ettiği Kürtçe ve Türkçe ettiği duada, Suriye ve Mısır’daki katliamları lanetledi, Türk ve Kürt halklarının kardeşliğine vurgu yaptı. Barış niyazını haykırdı.
İftarın ardından ilk sözü Barış Anneleri’nden Rahşan Anne aldı. Oğlunu dağda yitiren Rahşan anne, barışın daim olması dileğini hem Kürtçe hem de Türkçe dile getirdi.Yeğeni Ahmet Yalçınkaya’yı 1995’te Hakkâri’de çatışmada kaybeden Serfinaz Göçmen “Acımızı politik malzemeye dönüştürdüler. Bizim gözyaşlarının dinmesi için sarf ettiğimiz sözleri hiçe saydılar.” dedi ve ekledi: “Barış sürecinde yeğenimin annesinin, ablamın, müzakere süreci başladığında tepki göstereceğini düşünüyordum. Ancak o da ‘Artık yeter, insan kaybetmeyelim. Barış olsun’ dedi. Biz artık bu coğrafyada barış içinde yaşamak istiyoruz. Bizim ailemizde insanlar askere gitmekten korkuyor. Bu savaşın acısını yaşayanlar olarak kağıt üzerinde bir barış istemiyoruz”. 28 Şubat’ta Malatya DGM’de idamla yargılanan ablamız Hüda Kaya, yeni döndüğü Kandil’den selam getirdi bize, izlenimlerini anlattı. İftar sofrasında buluşanlarım mazlum ve hakka susamış insanlar olduğunu, bu sahnenin umutlarını yeşerttiğini şu şekilde belirtti: “Burada hem Kürt halkının hem de önderliğin barış için kesin ve kararlı duruşunu gördüm. Bu beni umutlandırıyor. Artık insan öldürmek, insan kaybetmek istemiyorlar.” Barış iftarımıza katılan Ümit Aktaş abimiz “Artık geçmişe değil geleceğe bakmalıyız. Geleceğe bakarak adım atmak sorumluluğumuz var.” sözleriyle sürecin kırılganlığına vurgu yaptı. “Devlet Kürtlerle henüz barışamadı, Roboski’nin hesapsız kaldığı yerde bu olmaz. Devlet Alevilerle barışamadı, köprüye Yavuz Selim ismini verirsen bu olmaz. Devlet başörtülülerle barışamadı, çalışma hakkının olmadığı yerde bu olmaz. Bu devlet yoksuluyla, işçisiyle de barışamadı, asgari ücretin 750 lira olduğu yerde bu olmaz.” diyerek aslında meselenin sadece Kürtler ile ilgili olmadığını da çarpıcı bir şekilde ifade etti.
Göç-der’den Süleyman Abimiz, Batman’da köyleri yakıldıktan sonra İstanbul’a gelirken tecrübe ettiği zorunlu göç sürecinde yaşadıklarından bahsetti. Etnik ayrımcılıktan ötürü evsiz kaldığı ayları, Kürt olduğu için suratına kapatılan telefonları anlattı. Mazlum-Der Diyarbakır şubesinin yolladığı selamlama mesajını Hasibe arkadaşımız bizlere okudu. Kapanış konuşmasını ise DİAYDER’den Mehmet Altınışık Hocamız yaptı.
Allah tüm emeği geçenlerden, bizi kırmayıp çağrımıza icabet edenlerden, soframızda buluşanlardan razı olsun. Ümmet coğrafyasının acılarına bakarken, hemen yanımızdaki kardeşlerimizi bizlere unutturmasın. Bizlere barışmayı, helalleşebilmeyi nasip etsin.
1 Response
[…] meselesinden dolayı gerek Türk gerekse Kürt tarafından canı yanan insanları davet ettiğimiz Kardeşlik İftarı’nı […]