Suriye Devrimi ve Türkiye’deki Bazı Yansımaları

2 Responses

  1. Arif Karaçam dedi ki:

    çok güzel bir yazı. teşekkürler. eski günleri tekrar gözden geçirmeye vesile oldu.

    yazar burayı okursa bir sorum var: esat’ın genel af ilan ederek mahpusları serbest bırakması selefilerin muhalifler arasında güç kazanmasına sebep olmuş olsa da zaten muhaliflerin talebi değil miydi? rejim sadece selefileri mi bıraktı? tüm ilgili mahpusları salıvermedi mi?

    bir de birkaç yorum eklemek isterim: yazar, bu hikayede tr-katar-nato hiç yer almıyormuş gibi bir dil kullanmış. rejimi, halkı silahlı mücadeleye yönlendirmekle suçlamış. fakat türkiye ve nato ittifakı olmasa kim, nasıl ve ne kadar silahlanabilirdi? bana göre doğru hikayenin içerisinde, batı ittifakının sivil bir direnişi silahlı mücadeleye erken ve anlaşılıyor ki yersiz doğum yaptırmasının büyük rolü var.

    ayrıca, suriye’deki muhalif hareket önce mezhepsiz ve ulusal iken aşamalar için mezhepçileştirilmiş olarak tarif ediliyor. sanki iyiden kötüye bir gidiş resmi bu. lakin, muhalifler tam da en “ulusal” oldukları aşamada, aynı zamanda “en batıcı” da değiller miydi? türkiye başta olmak üzere batı başkentlerinde toplantılar, emperyalist istihbarat örgütleriyle içli dışlılık, nato’nun bölgesel çıkarlarına gizli/açık hizmet… elbette bunun bir izahı çaresiz bir halkın her desteği kabul etme mecburiyeti. kısmen de doğru. ama diğer izahı ise, bölgede emperyalizmin çıkarlarına aykırı bir pozisyon tutmuş devletin dış destekli bir iç savaş aracılığıyla yıkılma mücadelesi. maalesef bu da doğru.

    bana düşer mi ve mümkün müydü emin değilim, fakat suriye muhalefetinin batılı güçlere dayanmak yerine, kendilerini yerel tutmaları, dostla-düşmanla-rejimle olabildiğince diyaloğa açık olmaları, esas taleplerini siyasi çözümden yana kurmaları ve bağımsız(lıkçı) bir görünüm sergilemeleri çok daha iyi sonuçlara ulaştırabilirdi. tam da böyle olmasın diye, muhalefet erken bir dönemde silahlı mücadeleye teşvik edildi sanki. hem de her iki tarafça: hem esat rejimi, hem de batılı müttefikleri.

    mesela şu havadisler çok etkileyicidir: https://www.haksozhaber.net/suriye-ihvani-iranin-teklifini-reddetti-42169h.htm. bu bir örnek, daha böyle haberler var. o dönem kulaktan kulağa da konuşulurdu. muhalifler görüşmeyi reddettiklerini övünçle açıklarlardı. kime dayanarak reddediyorlardı? elbette batılı müttefiklerine. en başta da türkiye’ye.

    elbette yaşanan bu korkunç hadisenin esas suçlusu katliamcı esat diktatöryası. rejimi yıkmak (küresel kapitalizme entegre etmek ve nato için tehlike oluşturan dişlerini sökmek) için korkunç bir iç savaşı körükleyen emperyalizm de kabahatli. suriyeli muhalifler de maalesef çok hatalar yapmışlar gibi.

    yazı için tekrar teşekkürler.

    • Faysal Cabir dedi ki:

      Yorumunuz için teşekkür ederim hocam, sorularınızın cevabı çok uzun ve detaylı olması gerekiyor, çünkü bu konu bildiğiniz gibi çok komplike, lakin burada özetlemeye çalışacağım.
      1- Devrimin temel taleplerinden biri siyasi tutuklularının serbest bırakılmasıydı, bu doğru, rejimin ilan ettiği genel af da görünürde bu talebi kısmen karşılıyordu, ancak bu af ile sadece siyasi tutuklular serbest bırakılmadı, gaspçılar, katiller, hırsızlar, dolandırıcılar serbest bırakıldı. Ayrıca, eski El-Kaide ve diğer selefi örgütlerinin liderleri ve üyelerini serbest bıraktı. Bu af yeterli değildi, çünkü aynı süreçte gözaltılar ve işkenceler devam ediyordu, yani sanki bu affın sebebi hem yeni gözaltı alınanlara yer bulmaktı, hem de barışçıl protestoları sabote etmekti.
      2- Elbette batılı ülkelerin ve bölgedeki müttefiklerinin rölü kötüydü, bu konu hakkında belki önümüzdeki süreçte yeni bir yazı yazarım. Ancak, rejim kendi eliyle muhaliflerinin silahlanmasını teşvik etmiştir. Örneğin, devrimin en önde gelen kanaat önderlerinden biri olan Sariye Errifayi’nin (Devrim zamanında hatıralarım) kitabında şunu yazmıştı, 2011 yılında olaylar henüz silahlı çatışmaya evrilmeden önce rejim tarafından ona bir teklif geldi, kendilerine silah ve fon temin edeceklerini teklif ettiler, kendisi bu teklefi reddetti, ayrıca aynı teklifi başka bir tarafa iletildiğini duyduğunu söylemişti, rejimin bu tekliflerden amacı protestolar ile baş edemeyeceği için muhalefeti silahlı bir çatışmaya çekmekti, ve bu konuda başardı maalesef.
      3- Esad rejiminin emperyalizminin çıkarlarına karşı olduğunu düşünmüyorum, bu konu da çok uzun birkaç cümle ile anlatmam zor, ayrıca batılı ülkelerinin Esad’ı devirmek istediklerini de düşünmüyorum, muhalefete verdikleri destekler rejimi devirmeye yeterli değildi, onların amacı savaşı sürdürerek Suriye’yi yıkmaktı, bakınız: https://web.archive.org/web/20190823203731/https://www.nytimes.com/2017/08/02/world/middleeast/cia-syria-rebel-arm-train-trump.html
      “In many ways, I would put the blame on the Obama administration,” Mr. Lister said of the C.I.A. program. “They never gave it the necessary resources or space to determine the dynamics of the battlefield. They were drip-feeding opposition groups just enough to survive but never enough to become dominant actors.”
      4- Elbette dediğiniz doğrudur, Devrimi temsil etmeye kalkan siyasi ve askeri gruplarının çoğu dış aktörlerinin isteklerine göre hareket ediyorlardı, bu konuda çok büyük bir başarısızlık sergilediler, bazıları da ihanete varacak adımlar atmıştır. Bu konu da çok uzun uzun konuşulması gereken bir meseledir.

      Yorumunuz için tekrar teşekkür ederim, inşallah gelecekte yeni yazılarla daha detaylı bir şekilde bu konuları anlatma fırsatım olur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir