Kasım Süleymani Üzerine Bir Not 

İSA ENSAR

Kasım Süleymani’nin ölüm haberinin önümüze düşmesiyle hızla ikiye bölündük. Bir grup “eli kanlı caniyi” Suriye’de yaşananlardan sorumlu tutarken, diğer bir grup “mücahidin” şehadetini dile getirdi. Hemen bir ara verelim ve belirtelim; bu ne bir ortayol ne de bir vahdet yazısıdır. Ne mezheplerin vahdetine ne de ortayolculuğa yer var. Evvela özeleştiri ve tasfiye…. 

Ve safça hatırlatmalı; yaşanan ABD’nin coğrafyamızdan bir ülkenin generalini katletmesidir. Bu noktada ölenin elindeki kan değil; öldüren ile öldürülen arasındaki ilişki, üzerinde durulması gereken konu olmalı. Aslına bakarsanız bütün cinayetlerin temel meselesi de budur.

Keşke bu tartışmayı yürütebiliyor olsaydık. Ancak maalesef soru şimdilik ‘Kasım Süleymani’nin öldürülmesine nasıl bakmalıyız?’ değil, ‘Nasıl bakmamalıyız?’ Eli kanlı ile şehit arasında yaşanan oldukça kısır salınımın  İslamcılığın emperyalizme ümmetçilikle cevap verme sıkışmışlığı ile alakalı olduğunu düşünüyorum. 

Emperyalizme ümmetçilik cevabı, emperyalistten kurtulmak için doğru görülen yolun ne pahasına olursa olsun meşru, hatta ötesinde ‘cihat’ olarak görülmesi sonucunu doğuruyor. İslamcı, siyasetini muhayyel müslüman cemaati olan ümmete adadığındandır ki, hızla üzerine giyiveriyor kutsal gömleği. Değil mi ki davası Allah için? Allah’ın ayrıcalıklı kulları Ortadoğu’nun insanları için her şey. Hatta kundaktaki müstakbel peygamberin ağzına yakıştırdığımız ilk söz de “ümmet”. 

Yani söz konusu olan emperyalizme karşı durmanın ötesinde bir kutsal savaş. Böylece mücadeleye katılan “mücahid”, ölüsü “şehit”, katılmayan ise “hain”… Müslümanın zulmünü örten, safları netleştiren, mücadeleyi kolayca mümkün kılan bir söylem dünyası bu. İslamcılığın en temelden yaslanması gereken İslami/evrensel değerlerin strateji/sefer uğruna kurban edildiği bu dil İran yolunu benimseyenlerde de Türkiye yolunu benimseyenlerde de çok benzer. Hangisi ümmetin kurtarıcısı ise şehitlik de onun, cihad da… Ama birinden biri hain olacaksa hemen en temel değere yaslanılıyor; “eli kanlı olmak”. 

Oysa islamcılık başından sonuna ama en önemlisi de ortasında, vasatında, seferinde, her an… İslami ilkeler ile bağdaşabilmeli, onları her yerel bağlamda yeniden üretebilmelidir. Bunu öğrenmek için fazlasıyla tecrübe yaşandı, çokça hata yapıldı. Özeleştiri zamanıdır… Umuyorum ki çok geç kalmadık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir