Zvika Krieger – McMekke: Suudi Arabistan’da Din Adamları ve İş Adamları Arasındaki Garip İttifak
“The New Republic” gazetesi editörü ve yazarı Zvika Krieger’in Suudi Arabistan’daki hızlı kapitalistleşmenin iç dinamiklerinden bahsettiği 19 Mart 2013 tarihli yazısını sizlerle paylaşıyoruz. Kapitalist yayılmanın Vahhabi yönetimin dini pratikleri dahilinde kendisine edindiği yer ve oluşan şer ittifakına dair çarpıcı bir özet.
Çeviren: EAP Çeviri Kolektifi
ZVIKA KRIEGER
“The Independent” gazetesinde yer alan bir rapora göre, Suudi hükümeti Mescid-i Haram’ın en eski bölümlerinden bir kısmını yıkıyor. Yıkımın fotoğrafları da rapora eklenmiş. Mescid-i Haram İslam dünyasının en önemli dini mekanlarından biri; tüm Müslümanlar namaz esnasında yüzünü ona dönüyorlar. Yıkılan bölümler Mescid-i Haram’ın Osmanlı ve Abbasi dönemlerinden kalan ve birkaç yüzyıldan daha yaşlı olan son bölümleri. Rapora göre “Yıkılan sütunlardan bir tanesi Müslümanların inancına göre Muhammed’in kanatlı bir atla bir gecede Kudüs’e ve oradan da Cennet’e yaptığı kutsal yolculuğa başladığı yeri gösterdiği sanılıyor.”
Suudi hükümeti bu yıkımın Mescid-i Haram yerleşiminin her sene artan hacı miktarını kaldıracak şekilde genişletilmesi için yapıldığını iddia etse de, Vahhabi din adamlarından oluşan teokratik hükümetin İslam için kutsal sayılan alanları bu şekilde sebepsiz yere yıkması garip görünüyor. Birkaç sene önce İslam’ın en kutsal şehrinin gittikçe ticarileşmesi ile ilgili “The New Republic”’e yaptığım bir haber dolayısıyla Mekke’yi ziyaret ettiğimde karşıma çıkan bir çelişkiydi bu:
Krallığın en büyük kredi sağlayıcılarından biri olan Suudi İngiliz Bankası (SAAB)’nın raporuna göre, önümüzdeki dört sene boyunca yerel ve yabancı şirketler tarafından Mekke’deki inşaat ve altyapıya yapılacak yatırımın 30 milyar dolar civarında olması bekleniyor. 2009’da tamamlandıklarında dünyadaki en büyük yapılardan biri olacak olan 60 katlı toplam 2000 otel odasından oluşan yedi gökdelenden müteşekkil 6 milyar dolarlık Abraj Al Bait kuleleri; 1500 kişilik bir kongre merkezi; iki helikopter limanı; Starbucks, Body Shop, Kate Moss’un konuk tasarımcı olduğu İngiliz giyim mağazaları zinciri Topshop ve Tiffany & Co.’nun da içinde olduğu 130 civarında yeni gökdelen yapılması düşünülüyor. Hacca gidenlerin yol üstünde kozmetik marketi MAC, parfümcü VaVaVoom ve Claire’s Acessories dükkanlarına uğrama fırsatları var. H&M ve Cartier de yol üstünde. “Tek eksiklik Filene’s Basement”.[1]
Mekke’de ticarete duyulan ilginin yoğunlaşması şaşırtıcı değil: 2008’de yaklaşık 2.4 milyon hacı Mekke’yi ziyarete geldi; bazı tahminlere göre bu sayı önümüzdeki günlerde 20 milyona çıkabilir. Müteahhitler ve tüccarlar, tarihi alanların yüceltilmesini bir çeşit putperestlik olarak gören ve buraların yıkılmasına sevinen Vahhabi din adamlarıyla alışılmadık bir ittifak kurdular.
Krallığın en yüksek dini otoritesi olan Şeyh Abdülaziz bin Baz, halka çokça reklam edilen 1994 tarihli fetvasında “Binaları ve tarihi alanları yüceltmek caiz değildir,” diyor. “Bu şirke girer. … Dolayısıyla bu tip etkinlikleri engellemek ve diğerlerini bunlara karşı uyarmak gerekir.”
Londra’daki İslam Mirası Araştırma Vakfı genel müdürü İrfan el-Alavi’ye göre, geçen sene Suudi Arabistan büyük müftüsü Abdülaziz el-Şeyh’in icazetiyle İslam İşleri Bakanlığı tarafından basılan ve Hz. Muhammed, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer Bin Hattab’ın gömülü olduğu Peygamber Mescidi’ne yollanan bir bildiride “Kubbe-i Hadra yıkılmalı ve üç mezar yıkılarak düzleştirilmelidir” denmiştir. Bu hassasiyet sonraları Mekke’deki Mescid-i Haram’da 35 yılı aşkın süredir vaaz veren Suudi Arabistan’ın en tanınmış Vahhabi din adamlarından Muhammed ibn el Useymin’in bir konuşmasına yansıyacaktır, el-Alavi’nin kaydını bulduğu bu konuşmada Ibn El-Useymin “Bir gün umarız Hz. Muhammed’in Kubbe-i Hadra’sını yıkmaya muktedir olacağız” demektedir.
Bu şer ittifakı şu anlama geliyor; bir avuç arkeolog, tarih koruyucusu ve yabancı sivil toplum örgütleri dışında bu alanların yıkılmasını engellemeye çalışan hiç kimse yok. Ticari ve dini çıkar ortaklığının son kurbanı, Mescid-i Haram’daki son yıkımlar:
Mekke’deki Hac Araştırmaları Merkezi’nin kurucusu ve eski yöneticisi olan Sami Angavi Mekke’deki tarihi alanların yıkılmasına karşı sesini en çok duyuran isim. Angavi’nin tahminlerine göre [2008 itibariyle] Mekke ve Medine’de 300’ün üzerinde antik alan çoktan yok edildi. Bunlardan bir tanesi Mekke Hilton Oteli’ne yer açmak için düzlenerek yıkılan ilk halife Hz. Ebu Bekir’in evi. (Hilton sözcülerinden Ivor McBurney “Suudi Arabistan’ın din turizmi iş kolundan faydalanabileceğimiz bu muazzam fırsatı fark ettik.” diyor.)
Amerika Yüksek İslam Konseyi ve Kanada Müslüman Meclisi gibi grupların protestolarına rağmen Suudi otoriteler yüzlerce antik yapının yıkımına onay verdi. Bunlar arasında Abraj Al Bait Kuleleri’ne yer açmak için yıkılarak düzlenen on sekizinci yüz yıla ait önemli bir Osmanlı kalesi de vardı. Türk dış işleri bakanı bu yıkımı “kültürel soykırım” olarak yorumladı. Hz. Muhammed’e ait eski bir ev de yerine bir umumi tuvalet tesisi kurulmak üzere yıkıldı. Hz. Ebu Bekir’e ait bir camiinin yerinde şimdilerde bir ATM makinesi var. Hz. Muhammed’in tarihi savaşları Uhud ve Bedir’in gerçekleştiği alanlar otopark alanı haline getirilmek için asfaltlandı. Mekke’deki geri kalan tarihi dini alanlar bir elin parmaklarını geçmiyor ve gelecek hac mevsimini çıkaramayabilirler. Angawi’ye göre “Allah’ın evine yapılan bu saygısızlıklar akıl almaz bir düzeyde.”
Washington merkezli Körfez Enstitüsü’ne göre Mekke’deki 1000 yıllık tarihe sahip yapıların yüzde 95’i yalnızca son yirmi yıl içinde yıkılmış. Suudi Arabistan krallığının haccla ilgili inşaat projelerinin tamamının başındaki Belediye ve Köy İşleri bakanlığındaki bakan yardımcısı Habib Zain El Abidin’e Mekke’deki tarihi alanların yıkımı ile ilgili sorular sorduğumda, bu alanların tarihi önemini çok da önemsemediği görülüyordu. Kendisi için daha önemli olan şeyler vardı; “Hacc, Mekke ve Medine’yi görmek için iyi bir fırsat, biraz alışveriş yap, bunu bir tatil haline getir.”
[1] Ç.n.: Massachusetts merkezli alışveriş mağazaları zinciri.
yoksulların kabesi yoksullardan arındırılıyor. en son öğrendiğime göre 250 BİN rohingyalı için de ÇALIŞMA izni vermişler.