Cumhuriyet Mahallesi: Riske İmza Atmıyoruz!

Mahalle ziyaretlerimize Tem otoyolu kenarında yer alan Sultangazi Cumhuriyet Mahallesi ile devam ediyoruz. 1976 yılında 775 sayılı yasa uyarınca gecekondu önleme bölgesi olarak devlet denetiminde çeşitli kooperatiflerce yapılan mahalle şimdilerde yine devlet tarafından yıkılmak isteniyor. Mahalle 6 Şubat 2013 tarihli resmi gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla riskli alan olarak ilan edildi. Karara itiraz eden mahalleli ise zemin etüdü ve bina örnek incelemesi yapılmadan alınan bu kararın bilimsel olmadığı görüşünde. Buna en büyük delil olarak ise 1999 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile ortaklaşa yaptığı çalışmanın raporunu gösteriyorlar. Dava süreçleri halen devam eden mahallenin geçmişini, verdikleri mücadeleyi, kentsel dönüşüme nasıl baktıklarını Siteder yönetimiyle konuştuk.

Mahalleniz afet yasası kapsamında riskli alan ilan edildi. Bize bu süreçten bahseder misiniz?

6 şubat 2013 tarihinde resmi gazetede Bakanlar Kurulu’nun ve Cumhurbaşkanının imzasıyla mahallemizin afet riskli alan ilan edildiğini öğrendik. Tabi o zaman bu kararın ne anlama geldiğini henüz bilmiyorduk. Çünkü riskli alan kararı uygulanan ilk mahallelerden biriyiz. Aslında bu haberden yaklaşık 15 gün öncesinde Gaziosmanpaşa’da on mahalleye aynı karar çıkmış fakat bundan haberdar değildik. Hemen konunun uzmanlarını aradık ama doğrusu çok fazla insanla karşılaşamadık. 15 gün içinde Çevre Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü’ne, bir ay içerisinde de İstanbul’daki idari mahkemeye itiraz hakkımız olduğunu öğrendik. Hemen apar topar bir dernek kurduk. Ortak kurmuş olduğumuz ilk derneğimizin adı Cum-der idi. Fakat o yönetimdeki arkadaşların ağırlıklı çoğunluğu mahkemeye vermek isteyenlerle istemeyenlere eşit mesafede yaklaşıyoruz bu sebepten mahkemeye vermeyeceğiz görüşündeydiler. Halbuki yasaya itiraz için bir ay hakkımız vardı. Bu konuyla ilgili aynı düşünen arkadaşlarla dernekten ayrılıp bir platform oluşturduk. Siteder platformu adı altında çalışmaya başladık.

İlk iş olarak bu konunun uzmanlarıyla görüştük. İstanbul Üniversitesi’nde yardımcı doçent, aynı zamanda kent hareketlerinde temsilci olan uzman Çiğdem Şahin hocamızın belediye başkan yardımcısıyla katıldığı toplantı neticesinde bu işin bizim açımızdan çok önemli olduğunu kavradık. Hemen akabinde bir ay içinde mahkemeye verdik. Sonra mahallemizde bir kentsel dönüşüm ofisi açıldı. İnsanlar ilk başta heyecanlandılar. Kimisi 25-30 yıllık binalarımızdan kurtulup yeni evlerimize kavuşacağız kimisi başımıza talih kuşu kondu dedi. Binalar yıkılmalı yıkılmamalı diye tartışılırken insanlar kentsel dönüşüm ofisine gitmeye başladılar. Orada bizim açımızdan tehlikeli maddelerin olduğu bir belgeye imza atmamız istendi. Tabi vatandaş bunu farketti. 1168 Daire sahibinden sadece 8 kişi imza verdi. Tabi belediye başkanının mahallemiz riskli alan ilan edilmeden hemen önce ya da sonrasında aldığı birtakım dairelerden bahsediliyordu. Dairelerden bir tanesinin nerede olduğunu biliyoruz. Belki 8 kişilik muvafakat belgesine imza verenler onlardır. Çünkü hiçbir vatandaş imza vermedi.

Çevre Şehircilik Bakanlığının mahallemizde açtığı kentsel dönüşüm ofisini mahalle içinde yaptığımız protesto yürüyüşü ile sembolik olarak bir mühürle mühürledik ve amaçlarına ulaşamadılar. Daha sonraki zamanlarda burada bir imar plan tadilatına gittiler. Yapmış oldukları yeni imar planında bölgenin yarısına yakın bölümü ticari işletme haline getiriliyor. Geriye kalanında ise 15 katlı olduğu söylenen bizim daha fazla katlı olacağını düşündüğümüz apartmanlar dikiliyor. Kentsel dönüşüm ofisinde hiçbir hak kaybına uğramadan evlerimize yerleşeceğimizi söyleyerek bizi ikna etmeye çalıştılar. Daha doğrusu ister kabul edin ister etmeyin bu plan Çevre Şehircilik Bakanlığınca onaylandı dendi. Biz bu plana da itiraz ettik. Parsel bazında 12 ayrı dava , Siteder adına bir ayrı dava ve 3 kişi adına da 3 ayrı dava olmak üzere toplamda 16 adet imar plan tadilatı iptal davasını açtık.

Bu dava halen görülüyor. Biz Siteder olarak gelişebilecek her türlü olumsuz duruma karşı hazır bekliyoruz. Bilirsiniz bizim gibi dernekler bazen çok hareketli bazen çok hareketsiz olurlar. Burası da çok farklı değildir ama en ufak sıkıntı olduğunda 60-70 kişilik çekirdek kadro anında toplanır. Bu ekip yapılması gereken işi işbölümüyle üzerine alır ve sonuçlandırır.

Büyükşehir belediyesine burayla ilgili eski Edirne asfaltı üzerinde yol genişletme çalışması yapması hususunda bir görüş soruluyor. Burada yapılacak olan planla ilgili olarak büyükşehir belediyesinin vermiş olduğu cevap var. Belediye yapılacak olan ticari alan, 15 kat ve daha fazlası ile ilgili plan değişikliğiyle ilgili görüşünü bildirirken sizin yapmak istediğiniz binalar bu yola, ana arterlere zarar verecek diyor. Bunun doğru olmadığı özellikle görüş olarak bildirilmiş.

Siteder yönetimi Lütfü Durmaz, Erkan Bakkal, İbrahim Gözbaşı, Nihat Korkmaz

Siteder yönetimi Lütfü Durmaz, Erkan Bakkal, İbrahim Gözbaşı, Nihat Korkmaz

Belediye bu görüşü beyan ettiğinde plan kabul edilmiş miydi?

Plan yapılmadan önce söylenen bir görüştür.

Yani belediyenin olumsuz görüşüne rağmen plan onaylandı mı?

Evet.

Mahallenin tarihinden bahseder misiniz?

Mahallemiz Sultangazi’ye bağlıdır. Eskiden Gaziosmanpaşa’ya bağlı Çamurluhan mevkiiydi. Burayı İmar İskan Bakanlığı gecekondu önleme bölgesi olarak ayırmış. Buranın yerleşime açılması 70’li yılların sonuna doğrudur. Mahallede çeşitli kooperatifler aracılığıyla yapılaşma başladı ama yerleşim konusunda yapılan program İmar İskan Bakanlığına aittir. Bir de şunu izah edelim gecekondu önleme bölgesi iki kısma ayrılıyor. Bir iki katlı evlerin olduğu Karadeniz mahallesi tarafı ve beş katlı blokların olduğu bizim mahallemiz. E6 ve tramvay hattı sonradan buradan geçti. Burası eskiden bozkırın olduğu, şehirden uzak, vasıtanın olmadığı, insanların yürüyerek işlerine gidip geldiği bir yerdi. Zamanla kooperatiflerle, kendi çabalarımızla bugünlere getirdik. Çoğumuz emekli, memur, işçi kesimiyiz dolayısıyla hak kaybına uğrarsak perişan olacağımız kesindir. O yüzden mücadelemizi sürdürüyoruz.

Şimdi görülüyor ki buranın riskli alan edilmesinin tek nedeni karşımıza Viaport Venezia’nın inşa edilmesidir. Burası otobandan sonraki bir yapılaşma değildir. Dolayısıyla eğer otoban burası için bir avantaj ise kimse demesin ki siz burayı kendiniz için bir rant alanı oluşturmuşsunuz. Burada tramvayın geçmişi beş altı seneliktir. Kimsenin tramvay yakınında yapılaşma yapmışsınız demeye hakkı yoktur. İleride hava alanı yapılacak, üçüncü yol geçecek. Burası çok önemli bir merkez haline geliyor ve yapılaşma için altın değerinde. Biz kendi bahçelerimiz üzerinden bile bir kafe açalım diye düşünmüyoruz. Bu açıdan mahallenin “kıymetini” bizden daha iyi biliyorlar.Belediye başkan yardımcısı “Buradaki bahçelerde yetmiş milyonun hakkı var , siz bu ağaçları ekerken bize mi sordunuz” diyor. Bunun ses kayıtları bizde mevcut.Yani biz yetmiş milyonun işgalcisi oluyoruz. Amaç her türlü bahaneyle vatandaşı bıktırmak, yormak.

mahallenin_üstten_görünüşü[1]

Dernek duvarında bu fotoğrafın altında şöyle yazıyor: “Vatandaşın dişinden tırnağından arttırarak yaptığı yeşillikler içindeki yaşam alanı”

Peki buranın zemini nasıl? Evlerin yenilenmeye ihtiyacı var mı?

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı ile (JİCA ) ortak yaptığı 700 sayfalık bir Marmara bölgesi deprem raporu var. İçeriği Marmara bölgesinde yapılan deprem etüdüdür. Hem zeminde hem de binalardan karot alınarak yapılmıştır. Raporda şöyle deniyor. Cumhuriyet mahallesi düşük risk grubundadır. Burada en düşük ölüm sayısının yaşanacağı hesaplanmıştır. Zeminde sıvılaşma riski yoktur. Raporda mahallemiz için stratejik iyileştirme tedbiri alınmasına gerek olan yerler arasında değildir diye net bir ifade var. Kentsel dönüşüm tedbiri alınması gereken bir mahalle olmadığını gösteren bu raporla dava açtık. İstanbul büyükşehir belediyesi bu raporu internette yayınlamıştı . Daha sonra mahallelere göz konmaya başlanınca bu raporu kaldırdılar. Biz bu rapora Bir Umut Derneğinden Hukukçu Erbay Yucak hocamız sayesinde ulaştık. Büyük hayrı da oldu.

Afet riskli alan kararı bilimsel bir karar değil. Hiç bir zemin etüdü ve bina örnek incelemesi yapılmadan gizlice alınan bir karardır. Siz bir binayı dönüşüme alabilirsiniz, benim binam çürük dersiniz. Ama burada 12 adet farklı kooperatif, dolayısıyla 12 adet farklı mühendislik örneği var. Türkiye’nin en sağlam bölgelerinden birisi. Amaç tamamen rant olduğu için bu karar verildi. Bahçelerimize, binalarımıza göz konuldu. Bu işin psikolojik boyutu da var. Geçen sene birçok komşumuz hayatını kaybetti. Kanser, migren ya da psikolojik rahatsızlığı olan insanlarımız var. Bu kentsel dönüşümün çirkin bir boyutu.

İmar plan tadilatı plan açıklama notlarını almak için bakanlığa gittik. Bize raporu verir misiniz, neye göre yaptınız dedik. Bakanlık bu belgenin verilemeyeceğini söyledi. Sebep olarak imar plan tadilatının kesinleşmediğini söylediler. Kesinleştikten sonra itiraz hakkımız yok zaten. 3 saat mücadeleden sonra bir görevli insiyatif kullanarak 6 sayfalık kopyasını verdi. Raporda mahallemiz için tapusuz, ruhsatsız, yeşil alansız, İstanbul siluetine uymayan, herhangi bir mühendislik hizmeti almadan yapılaşmış binalardan oluşan bir mahalledir diyor. Burası birçok deprem gördü. Marmara ve diğer depremleri yaşadık. Hiçbir binamızda çatlak yoktur. Bugün kentsel dönüşüm bazı yerler için gerekebilir. Ama yapılacaksa insanları mağdur etmeden yapılmalı. Uygulamada amaç dışı bir kullanım var . Mersin’den İstanbul’a kadar dava açan tüm mahalleler açtıkları davaları kazanıyorlar. Örneğin Mersin’de 3 mahalle, Fatih’te Fener Balat mahalleleri, Ankara Çankaya ilçesi Namık Kemal Mahallesi, Sarıyer Derbent mahallesi, Güngören Tozkoparan gibi mahalleler Danıştay’da açtıkları davaları kazandılar. Biz 255 kişinin imzasıyla afet riskli alan kararının iptali için Danıştay’da dava açtık. Üstelik son 2 günde açılan bir davaydı yoksa daha fazla imza toplardık. 2500 kişinin imzasıyla da Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın imar plan tadilatına itiraz ettik. Şu an toplam 16 adet imar plan tadilatının iptali istemiyle dava açmış bulunuyoruz . Afet riskli alan iptal davamız ve imar plan tadilatı iptal dava müracaatlarımız mahkeme tarafından kabul edilmiş olup dava sonuçlarını bekliyoruz.

Bugün kentsel dönüşüm nerede yapılmalı derseniz. Avcılar’da, Maltepe’de,Bakırköy’de, Zeytinburnu’nda yapılmalı. Baktığınızda buraların hiçbiri afet riski altındaki alanlar kapsamına alınmadı. Çünkü buralarda yeterince rant yok. Bizim mahallemiz toplam 185 bin metrekarelik bir alan. Bunun 30 bin metrekaresi binaların olduğu alan, geriye kalan 155 bin metrekare bahçe, yol, park ve spor alanlarımızdır. Bu bölgenin tek sahibi bizleriz. Bugün siz evinizi herhangi bir müteahhite vermeye kalktığınız zaman % 60 pay isterim diyorsunuz. Müteahhit size eyvallah deyip istediğiniz evden kiranızı ödüyor. Bakanlık ise 18 ay boyunca ayda 650 tl sadaka öder gibi bir kira yardımı yapacak. Nerede nasıl bir yerde oturacağımız, kaç yıl kira ödeyeceğimız belli değil. Deprem olduğunda da oturacağınız ev kendi evimizden sağlam olmayacak .Bize burada dayatılan ise 15 katlı 60 daireli bir beton yığını. Bizim 110 metrekarelik dairemizi alıp 80 metrekarelik ev verecek. Hiçbir eşyamız bu evlere sığmaz. Bize “Daha ne istiyorsunuz Allah’tan bela mı?” gibi tehditkâr ifadelerle muvafakatname imzalatmaya çalışıyorlar.

Mahalleden bir görünüm

Mahalleden bir görünüm

Size verilen sözleri sözlü mü iletiyorlar yoksa yazılı bir bildiri var mı?

Muvafakatnameye baktığınızda söylediklerimizin aynısının daha kibarı yazıyor. Toplam 8 maddelik bir muvafakatname imzalatmaya çalıştılar. 8 kişi haricinde kimse imzalamadı. 3. maddede idare projelerde değişiklik yapma hakkına sahiptir diyor. Yani diyebilir ki “Biz size ev verecektik ama rezidans yaptık, avm yaptık ev kalmadı. Size Taşoluk’ta Arnavutköy’de ev vereceğiz”. Dava açmaya kalkarsak Ankara’ya gitmemiz gerekiyor. Buradaki tapu sahiplerinin çoğu 70 yaş üstüdür. Bu insanlar Ankara’ ya dava görmeye gidemez. Onun dışında bir madde var mesela ” … brüt m2″ diyor. Yani net bir rakam yok. Mesela biz üç kardeş aynı binada oturuyoruz. Verilecek evler ise kurayla belirleniyor. Kim bilir nerelere düşeceğiz.

Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin ilk yaklaşımı şöyle oldu. Biliyorsunuz kentsel dönüşümle ilgili resmi gazetede yayınlanan ilk yönetmelikte evleri yıkılacak vatandaşa kredi vb gibi birçok açıklama vardı. Yani hem binamızı vereceğiz , sonra da onlara kredi borcu ödeyeceğiz. Biz itiraz edince belediyeyle toplantılar yapıldı. Moloz parasından vazgeçtiler. Evlerinize karşılık bire bir daire vereceğiz dediler ama hangi şartlarda olacağı belli değil. Yani çeşitli hamlelerle insanları bıktırmayı amaçlıyorlar.Bu evler ne zaman bitecek ne zaman döneceğiz? Kimse dönemeyecek.70 Yasındaki büyüklerimiz bu işlerin 10 yıl süreceği hesabıyla evlerine dönemeyeceklerini düşünüyor.Ayda ortalama 800 ile 1000 TL arası maaş alan emeklilerimiz yıllarca cebinden kira ödeyecek daha doğrusu ödeyemeyecek. Diyelim ki evine geri dönebildi 300 liraya varan apartman aidatlarını ödeyemeyecek. Amaç zaten fakirlerin kent merkezlerinden sürülüp yerlerine zenginlerin getirilmesi. Bakın, sorun ,araştırın kentsel dönüşümden mutlu olan bir insan var mı?

Peki mahallede ne kadar kişi sizin gibi düşünüyor? Sizden farklı düşünenler var mı?

Burada toplam 1168 daireyiz. Bunun yaklaşık 800’ü bize üye. Üye olmayıp sempatiyle izleyen insanlar da var. Derneğimizin ve mahallelinin mücadelesi olmasaydı bu durumda olmazdık çoktan atılmıştık diyorlar. Haklı olduğumuzu onlar da gördüler ve imza vermediler .İlk dönemlerde kentsel dönüşüm konusunda dava açıp kazanan hiçbir mahalle yoktu .Ama şu an insanlar biliyor ki dava açan mahalleler kazanabiliyor. Şu an 5 Mart 2013 te açtığımız afet riskli alan iptal davası Danıştay 14.Hukuk Dairesinde görülüyor. İnşallah biz de kazanacağız çünkü elimiz çok sağlam… “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” biliyorsunuz. Çok açık ve net bir ifade şeklidir. Yani biz haksızlık olduğunu ifade ediyoruz. Yani biz insanları bir derneğe bir yönetime çağırmıyoruz. Ortak bir akla çağırıyoruz. Mahallenin yıkılmasını isteyenler de var.Herkesin fikrine saygı duyuyoruz. Biz illa burası yıkılamaz diye ortaya çıkmadık. Derdimiz yıkılacaksa da yıkılmayacaksa da beraber karar verelim, müdahil olalım. Biz belediyeye çeşitli alternatifler sunduk. Dedik ki burayı biz yıkıp yapalım. 60-70 bin lira daire maliyetinin olduğunu söylediler. Burada değerli olan bina değildir, topraktır. Binayı 60 bin liraya mal eder, 600 bin liraya satarsınız. Aynı maliyete Erzurum’da da bina yaparsınız. Orada 70-80 bin iken burada 600 bin lira eder. Nedeni şehirdir, bölgedir. Biz yıkıp ilk başta aynısını 5 katlı yapalım dedik . Belediye olmaz dedi. Sonra burayı 6 kat yapalım dedik. Üstteki iki daireyi sattığımızda mesela 600 bin liradan 1 milyon 200 bin lira geri kalanın tüm maliyetini çıkarır. Ona da olmaz dediler. 7 kat yapalım dedik. 4 daire artıyor, kalanı müteahhite verelim, müteahhiti de siz bulun dedik. Ona da olmaz dediler. Yani illa bu çalışmayı biz bakanlık olarak yapacağız diyorlar.

IMG_2774[1]

Mahalleden bir diğer görünüm

Gerekçeleri ne?

1999’da deprem oldu, 2000 yılında deprem yönetmeliği çıktı. Sizin binalar depremden önce yapıldı deniyor.Doğrudur da. Fakat bu yönetmelikten önce yapılan birçok tarihi bina var. O zaman bu mantıkla Galatasaray lisesini, Sultanahmet Camii’ni, Ayasofya’yı yıkmak gerek. Bize söylenen “sayın vatandaşlar biz uyku uyuyamıyoruz. Mazallah bir deprem olursa altında kalırsınız. Çok büyük bir vicdan azabı çekiyoruz, vebal altındayız. O yüzden sizi buradan kurtaralım.”

Biz istiyoruz ki burada 5 bine yakın ağacımız kesilmesin, katledilmesin. Madem yıkıp yapılacak biz yapalım. Biz % 40’lık artışı karşılamayı göze almıştık. Buranın geniş caddeleri ve park alanları yine bunu kaldırırdı. Ama burası Viaport Venezia gibi bir yapıyı kaldırmaz. Orası 700 bin TL ile 1 milyon TL ye satılıyor. Ama insanlara bir algı satıyorlar. 2011 yılında Viaport Venezia( ortaklarından biri Kiptaş’tır) bizim mahallemize talipti. Eski mahalle muhtarımız İsa Meriç mahalleye muhtarlık ofisinden kağıt dağıttı. Bu kağıtta Kiptaş’ın mahallemize talip olduğu yazılıydı. Bu Kentsel dönüşüm kanunundan önceydi. Viaport 8 hektarlık alana yapıldı. Bizim burası 18 buçuk hektarlık alandır. O dönemde mahalleli muhtara tepki gösterdi ve yerimizi Viaport Venezia’ya vermedik. Bunun üzerine muhtar devam ettiremedi. 2012’de yine aynı şekilde bir bina sahibinden imza alıp mahallelinin haberi olmadan Sultangazi belediyesine gitti. 8 Kasım 2012 tarihinde Sultangazi Belediye meclisinde CHP’li üyelerin red oylarına rağmen mahallemiz afet riskli alan ilan edildi. Karar acele şekilde Ankara’ya gönderildi. Bizim derneğimize bütün siyasi partiler geldi. Bizim siyasetle bir ilgimiz yok. Bizim derdimiz buradaki yaşam alanımız ve yaşam hakkımız. Özellikle muhalefetten ne basında ne televizyonda kentsel dönüşümle ilgili haber göremiyoruz. Zaman, Cumhuriyet, Aydınlık, Özgür Gündem, Radikal, Hürriyet İnternet, Birgün, Onur Haber, Today’s Zaman Gazetesi hariç yazılı basın bize yer vermedi. Al Jazeera’de internet haberi olduk. Ulusal Kanal’da iki kez birer saat ve Cem Tv’de bir saat olmak üzere canlı yayına konuk olduk. Bizi ziyaret eden çeşitli milletvekili ve gazeteciler var. Münferit olarak destek verenler var ancak genel olarak baktığımızda ne MHP ne CHP ne Saadet bu meseleyi basında çok fazla gündeme getirmiyorlar. Yapılanlar yüzeysel kalıyor. Ama dediğimiz gibi yine de bu partilerden milletvekillerinin ve ilçe başkanlarının desteklerini gördüğümüz şahıslar var. Meclise mahallemiz ile ilgili soru önergesi veren milletvekilleri var.

Bizler mahallemizi çok seviyoruz. Mahallemizin çok iyi bir konumu var ve evler hava akımını kesmeyecek şekilde imar edildi. Buraya daima deniz havası gelir. İstanbul’ un en temiz ve güzel havaya sahip yerlerinden biridir. Klima dahi kullanmıyoruz. Güneş evlerimizde doğup batar. Dolayısıyla yakıttan da tasarruf ederiz. En az 300 lira doğalgaz faturası gelmesi lazımken 100 lira civarı gelir. Bize en uygun yer burası diyoruz ve sonuna kadar savunacağız, ranta yol vermeyeceğiz.

Mahallenize bu kadar sahip çıkmanız çok güzel her yerde göremiyoruz bunu.

İnsanları korkutmuşlar ya da insanlar yöneticilere güvenip biz bunlara oy verdik zararları dokunmaz diyorlar. Örneğin Sarıgöl talan edildi. Sulukule’deki insanlar çingene diye, fuhuş uyuşturucu ticareti yapma iddiasıyla yerlerinden edilip Kayabaşı’na sürüldü. Oranın gerçek sahipleri Romanlardır. Fatih Sultan Mehmet zamanında sur dipleri değersiz yerler olduğu için o bölgeye yerleştirilmişlerdi. Fakat şimdi sur dipleri değerli alanlar olduğundan o bölgeyi aldılar ve çok çirkin binalar diktiler. Onların o binalarda yaşayıp, parayı ödeme şansları yok. O insanların evlerini 40-50-60 bin liraya tehditle aldılar. Kamulaştırırız diye korkuttular. Aynı şeyi Sarıgöl’deki Romanlara yaptılar. Adnan Menderes zamanında Saraçhane bölgesinde yaşıyorlarmış. O bölge toparlanıp düzenlenmek istenince Gaziosmanpaşa Sarıgöl’e yerleştirilmişler. Şimdi de Sarıgöl değerlendiği için sürülmek isteniyor. Karşısına Vialand yapıldı. Sanki mühim bir merkez gibi lanse ediliyor.

15 Temmuz 2013 Tarihli Zaman Gazetesinden alıntı yaptığımız şu tespit aslında her şeyi çok net anlatıyor: İnşaat sektörü boş araziye ihtiyaç duyuyor. O yoksa ya da kalmadı ise yoksullar var. Yoksulluk zaten çözülmesi değil, göz önünden kaldırılması gereken bir durum. O zaman boşaltalım .Bunun en kolayı korkuyla yapalım .Suç yuvası korkusu, güvenlik yada doğal felaket beklentisi korkusu. Bahanenin dönüm noktası 1999 depremi, Herkes evinden çıkıp yeni ve güvenli bir eve geçsin ve tabii borçlansın. Güçsüzleşsin ve bağımlı olsun, tahakküm altına girsin. Sonra da toplu depresyon gelsin. Sonuçta bir kesim için işgal olan kentsel dönüşüm bir kesim için fırsat kapısı.

IMG_8154[1]

Mahalledeki güzel pankartlardan…

JICA raporu

JICA raporu

Muvafakat senedi

Muvafakat senedi

viaport_venezia_projesi[1]

Viaport Venezia Projesinin üç boyutlu görsel grafiği

viaport_venezia_inşaat[1]

Viaport Venezia Projesinin bugünkü inşaatı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir