Neoliberalizm, Küreselleşme ve Kalkınma Üzerine

2 Responses

  1. Elyesa Koytak dedi ki:

    yazı oldukça özlü olmuş, güncel küresel siyasi iktisada giriş mahiyetinde meseleyi açıkça ortaya koyuyor. bilhassa, neoliberal tarih masalının ânı mutlaklaştırıp tarihin sonunu ilan etme arzusu önemli: hegel’den fukuyama’ya adamlar son iki yüzyıldır her fırsatta tarihi bitirdiklerini yeniden yutturuyorlar. bu anlamda 19.yy’da nasıl bu masallara kanıp “muasırlaşma-çağdaşlaşma” olayına girdiysek, bugünkü müesses tarihsel zan da herhalde “kalkınma”ya evrilmiş durumda. geçmişte de bugün de, mevcut durumu evrensel/mutlak zannettiğimizde ve bu durumun tarihsel arkaplanını düşünmedikçe oyunu baştan kaybediyoruz. asıl körlük de dediğin gibi serbest piyasanın başından itibaren güle oynaya serbestçe kurulduğunu zannetmek; tıpkı zamanında kölelik ve sömürgecilik hiç yokmuş gibi hümanizmin, aydınlanmanın filan olduğunu sanmamız gibi. nihayetinde mesele sanki, hem eşitsizliği daha da radikalleştiren kalkınmacılık ve küreselleşme masalını yutmayalım, hem de küreselleşen tahakküme karşı durabilelim dediğimizde acil çözüm istiyor.

    ufak bir soru olarak: anladığım kadarıyla küreselleşme ve kalkınmayı başlatan, kurgulayan ve dayatanın neoliberalizm olduğunu söylüyorsun, fekat neolibealizm bir siyasi iktisat düşüncesi olarak başladıysa (hayek), mevcut küresel siyasi iktisadın gerçekliğini düşünce mi belirlemiş oluyor? yoksa zaman içinde küreselleşmeye ve kalkınmacılığa yol açan siyasi iktisadi süreç mi neoliberal söylemi kurguladı? maddi gerçeklik mi önce geldi, yoksa söylemsel kurgu mu?

    • sercan dedi ki:

      Güzel bir soru ve zor bir soru. Her ikisi de demenin cazibesine kendimi kaptırarak kaçamak bir cevap vermiş olayım ben de o zaman.
      Cevabı çok uzun yazmak istemiyorum, kısaca değineceğim ancak anlaşılmazsa eğer daha sonra biraz daha açabilirim. Maddi gerçeklik tabi ki vardı ve zamanı gelmişti ama maddi gerçekliğe gelene kadar da söylemsel kurgu da hazırdı. Çelişkili durabilir ama küresel ekonomi politik hem girift(iç içe anlamında)hem de karmaşıktır. İşleyişi tek bir çizgide akmaz. Bir hareketin etkisini ölçmek bazen uzun yıllar bazen ise çok kısa zaman alır.
      Mesela Hayek denen adam, zamanında iplenmeyen, Keynes’ten dayak yemiş bir şamar oğlanı muamelesi görmüştür. Ancak sonuçta batının teşne olduğu felsefeyi kavramış bir insandır da kendisi. Gidişatı görüyor ve iyi analiz ediyor ve sonuçta da 30 yıl içinde batı onun söylediklerine geliyor. Sistem sıkıştığında ve yeni bir söylemsel kurguya ihtiyaç olduğunda da Hayek ve arkadaşları buna hazır bulunmuş oluyorlar. Zamanı geldiğinde yani maddi gerçeklik dayattığında söylemsel kurgu da hazır ve birileri ‘ya Hayek diye bir adam vardı, böyle şeyler söylüyordu, haklıymış meğerse’ diyor ve sistem bu kurguya göre işlemeye başlıyor. Hayek’in Amerika şubesi diyebileceğimiz Milton Friedman mesela aynı işi Chicago Okulunda yapmıştır. 73 petrol krizinde, Keynesyen politikalar yetersiz geliyor ve bunlardan yardım isteniyor. Bunlarda 20 kişilik bir ekiple Amerika’nın ekonomisini yeniden şekillendiriyorlar. Ama sonuçta bu işe kafa yormuş ve inanmış 20 kişi var veya daha fazla. Önemli olan maddi gerçekliği iyi analiz etmek ve doğru söylemi oluşturmak galiba.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir