“Güven Sak’tan kıymetli ve ilginç bir yazı. Hemen hiç temas edilmeyen, en azından bizim pek denk gelmediğimiz bir konuya parmak basıyor: 1990’ların faiz rantiyeciliğinin yerini 2000’lerde arsa rantiyeciliğinin aldığını, sonuçta rantın ekonomideki ağırlığının pek değişmediğini savunuyor. Dikkatinize”
Faiz rantı haram da arsa rantı helal midir?
Türkiye’nin ikinci rant ekonomisi dönemi nedeniyle sanayisizleşmekte olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’de ‘rantiyeci’nin bir türü gitti, bir başka türü geldi. İlki de ikincisi de farklı türden yapısal bozukluklarımıza dayanıyor. Gelin hatırlatayım: Dün mali disiplini sağlayamadığımız için kamu yüksek düzeyde borçlanmak ve de yüksek faiz ödemek zorunda kalıyordu. Bugün imar düzenlemelerini yazboz tahtasına çevirerek, kamusal kararlarla arsa değerlerini yükseltiyoruz. Dün parayı işletmek için önce bono alıp sonra hiçbir şey yapmadan beklerdik. Şimdi arsayı alıp hiçbir şey yapmadan değerinin artmasını bekliyoruz. Artıyor da. Dün gelen havadan kazanç gibiydi, şimdiki de öyledir. Dün faiz rantını vergilendirmiyorduk. Bugün de arsa rantını vergilendirmiyoruz. Sonuçta ne oluyor? Sonuçta Türkiye, sanayiini kaybediyor. Sanayi şirketlerimizin sahipleri, inşaat şirketi kurmanın daha kârlı olduğunu biliyor. İşte bu çerçevede ben bu günlerde merak ediyorum: Rantın faiz biçiminde olanı haram da arsa değer artışı biçiminde olanı helal midir? El Cevap: Faiz rantı haramsa, arsa rantı da öyledir.
Türkiye’nin sanayiini nasıl kaybetmekte olduğunu görmek için öyle allame-i cihan olmaya filan gerek yok. Açın mesela Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yayımladığı banka kredileri serisini, acınacak halimizi oradan bir görün. Ben gördüm. Sene 2000, Türkiye’de banka kredilerinin yüzde 50’si imalat sanayi şirketlerine gidiyor. Sene 2011, imalat sanayi şirketlerine giden banka kredilerinin toplam krediler içindeki oranı yüzde 20’ye geriliyor. Küçülme oranı yüzde 60. Daha ne olsun? Bankalar böyle olunca, sanayici, neden inşaatçı olmasın? Onlar da öyle yapıyorlar. Geçenlerde Konya’dan bir dostum, “Baktım herkese konut kredisi veriyorlar, ben de artık çalışanlarıma kendi yaptığım konutları pazarlıyorum” diyordu.
Tevekkeli değil, Türkiye artık dünyanın sanayi devleri listesinden düştü. İşte tam da bu nedenle düştü. Almanya orada, Amerika orada, Çin, Brezilya ve Kore de orada. Ama biz artık ilk on beş sanayi devi listesinde değiliz. 1980’de listede yoktuk. 1990’da oradaydık. 2000’de oradaydık. 2010’da yine listede yokuz. 2000 yılında banka kredilerinin yüzde 50’si imalat sanayine gidiyordu. 2011’de yüzde 20’ye geriledi. Ne diyeyim?
Sorun sistem sorunudur. Hepimizi rantiyeci yapan bu sistemdir. Birinci rant ekonomisi döneminde faiz ön plandaydı. 1990’ları öyle kaybettik. Devletimiz bütçe disiplinini unuttu. Ceremesini hep birlikte çektik. Sonra bütçe disiplini konusunda son on yılda önemli mesafe aldık: Borç stokunu yüzde 100’lerden, yüzde 30’lara doğru başarı ile gerilettik.
Birinci rant ekonomisi dönemi sona erdi ama bu arada ikinci rant ekonomisi dönemi başladı. Rantiyeci ekibinin biri gitti, bir başkası geldi. Kentlerin imar düzenlemeleri ile hiç bu kadar çok oynamamıştık, sadece İstanbul’da 2004’ten sonraki dört sene içerisinde tam 3900 adet imar değişikliği yapılmış. İmar düzenlemeleri konusunda hem savcı hem hâkim hem mübaşir ve hem de polis olarak görev yapmak üzere Toplu Konut İdaresi heyulasını yarattık.
Ben, Türkiye’nin ikinci rant ekonomisi dönemi nedeniyle sanayisizleşmekte olduğunu düşünüyorum. Dünya sanayi devleri listesinden düşüşümüz bu halle alakalıdır. Aynı dönemde, memleketin yurtiçi tasarruflarının yüzde 20’den yüzde 10’a gerilediği gerçeği üzerine de dikkatinizi çekmek isterim.
Eğer bu arsa rantı helal ise tarihi mirasımızı daha çok talan ederiz. Eğer bu arsa rantı helal ise orta gelir tuzağından asla çıkamayız.
Meraklılarına duyurayım dedim.
Radikal › Güven Sak › 14 Aralık 2012