Tükenen Sapanca Gölü ve “Dünya Sistemi”
Wallerstein modern dünya-sistemi olarak isimlendirdiği kapitalist dünya ekonomisinin kaçınılmaz olarak krize gebe olduğuna işaret eder. Bunun temel sebeplerinden biri, kapitalistlerin üç maliyet kaleminin de uzun dönemde artıyor olmasıdır. Bu üç kalem, çalışanlara ödenen ücretler, üretim girdileri ve vergilerdir. İkinci kaleme odaklanalım.
Kapitalistler, üretim girdilerinden bazıları için çoğu zaman harcama yapmazlar. Atıklardan kurtulma, ham maddelerin yenilenmesi ve altyapı maliyetleri çoğu zaman kapitalistler açısından dışsallaştırılmış “gizli” maliyetlerdendir.
Ham maddelerin alıcısı olan kapitalist, söz konusu hammaddenin uzun dönemli yenilenmesi sorunu ile ilgilenmez. Ham maddelerin satıcı olan kapitalistler de kısa vadeli kazançlara odaklıdır. Ham maddelerin “satıcı”sı devlet ise, dünya sisteminin bir parçası olarak devletler de “büyüme” ya da “kalkınmaya” odaklı olduğu için az çok benzer bir odak noktasına sahiptir. Geride bırakılan beş yüz yıl içerisinde bu durum ham madde kaynaklarının birbiri ardına tükenmesi ve yeni ham madde kaynaklarının pahalılaşması sonucunu doğurur.
Wallerstein elbette yalnız değil. Burawoy, içinde bulunduğumuz neoliberal dönemin ya da dünya sistemi teorisinden ödünçle kullandığı “üçüncü piyasalaşma dalgasının” dünyayı ekolojik bir felakete doğru götürmekte olduğunu vurgular. Harvey, bu sürecin yarattığı ekolojik tahribatın kısa bir dökümünü verir.
Bunları hatırlatmamın sebebi, bildiğim en güzel göllerden birini tüketmek üzere olduğumuz haberi. Ve bunun görünen o ki temel müsebbibinin TÜPRAŞ olması.
Tabii ki TÜPRAŞ yani 2005’ten beri onun sahibi olan Koç ve Shell, ve bunların hepsine çanak tutan devlet yetkililerimiz tek sorumlu değil. Wallerstein’in ifadesiyle, sermayenin sonsuz birikimini temel öncelik olarak gören ve bununla tanımlanan kapitalizme, yani onun sonsuz birikim ve sonsuz tüketim desturuna fikriyle ya da eylemiyle katılan herkes, hepimiz de sorumluyuz elbet.
Ama bu sistemin kaymağını yiyenler, ona yönelik muhalefeti bastıranlar, ona hepimizi iman ettirenler, yani bu sistemin muktedirleri… Evet, onlar daha çok sorumlular. Bunu unutmamalı. Hesabını sormalı.
Zikredilen kaynaklar: Wallerstein, World-Systems Analysis: An Introduction, syf 79-81; Burawoy, “From Polanyi to Pollyanna: The False Optimism of Global Labor Studies”, syf 309; Harvey, A Brief History of Neoliberalism, syf 172-5.
http://www.zaman.com.tr/gundem_sapanca-golunun-olumune-50-santimetre-kaldi_2194696.html
SAPANCA GÖLÜ’NÜN ÖLÜMÜNE 50 SANTİMETRE KALDI
Duran Savaş – Sakarya
21 Ocak 2014
Kuraklık sebebiyle suyu iyice azalan Sapanca Gölü ile ilgili büyük bir tehlike ortaya çıktı. Seviye yarım metre daha düşerse su kalitesi ciddi şekilde bozulacak, hatta arıtma bile yeterli olmayacak. Durumun ciddiyeti üzerine Sakarya Su ve Kanalizasyon İdaresi (SASKİ), TÜPRAŞ’a uyarı yazısı göndererek su teminini başka bir kaynaktan karşılamasını istedi. Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu, göldeki oksijen miktarının azaldığını ve balık ölümlerinin yaşanabileceğini söyledi.
Sapanca Gölü, dünyanın suyu içilebilir ender göllerinden biri. Kocaeli ve Sakarya’nın içme suyu ihtiyacını karşılayan göldeki su seviyesi, kuraklık ve aşırı kullanım sebebiyle 30.44 koduna düştü. Göl kritik su seviyesi olan 29.90 metre koduna sadece 54 santim kaldı. Bu da yetkilileri endişelendiriyor. SASKİ Genel Müdürü Rüstem Keleş, 15 sene önce iki ilçenin içme suyu ihtiyacını karşılayan Büyükakgöl’ün akıbetini hatırlatarak, gölün bugün arıtılamayacak kadar kötü hale geldiğini kaydetti.
Keleş Sapanca Gölü’ndeki tehlikeyi şöyle özetledi: “Su çekimi devam ederse göl içme suyu olarak da kullanılamaz hale gelecek. Göldeki ekolojik denge ve besin zinciri olumsuz yönde etkilenecek. Bu da Sapanca Gölü’nün içme suyu olarak elden çıkması anlamına gelir. Göl kısa sürede normal dengesine dönmezse, arıtma sorunları ortaya çıkar.”
Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu ise gölün artık aşırı su tüketimi sebebiyle kendi kendini besleyemez duruma geldiğini söyledi. Göl tabanında bataklık oluşmaya başladığını dile getiren Gümrükçüoğlu şu uyarıyı yaptı: “Bu, balıkların ölmesi demek. Tek balık türünün zarar görmesi, gölün ekolojik dengesini bozmaya yeter.”
http://t24.com.tr/haber/manisada-normalin-140-kati-radyasyon-olculdu/248809
Manisa’da normalin 140 katı radyasyon ölçüldü!
“Sonuçlar, uzmanlar tarafından “Tam bir felaket” olarak yorumlanırken, radyoaktif kirliliğin Gediz Nehri üzerinden Ege denizine taşınarak çok daha geniş bir alana yayılmış olma tehlikesi var.”
“1970-1980 yılları arasında faaliyet gösteren uranyum cevher alanlarından ve işletme tesisinden, dünya genelinde izin verilen yıllık radyasyon değerinin tam 140 katı radyasyon ölçümü yapıldı.”
http://t24.com.tr/haber/manyas-golu-200-metre-cekildi/248882
Manyas Gölü 200 metre çekildi
Balıkesir’in Bandırma ilçesi sınırları içerisinde yer alan ve uluslararası A sınıfı diploma ile ödüllendirilen Manyas Kuş Gölü’nde azalan su seviyesı doğal yaşamıda tehdit ediyor.
Ülkenin özellikle batı bölgelerinde 2013 yılı ve 2014 yılının ilk aylarında beklenen yağışın gerçekleşmemesi nedeniyle tarım ve doğal yaşam da tehdit altında. İçerisinde bulunduğumuz kış aylarında hava sıcaklığının 17-19 derece de seyretmesi ve beklenen yağışın gerçekleşmemesi nedeniyle Manyas Kuş Gölü yaklaşık 200 metre çekildi.
aynı haberi yapan cnntürk televizyonu haberde TÜPRAŞ t’sini bile anmadı. kuraklık filan dedi…