‘Temiz Giysi’ İçin Uluslararası Dayanışma
80’lere kadar Kapitalizm Fordist üretim tarzıyla, üretim üzerinden sömürü düzenini dayatırken, Neo liberal politikalar bu tarihten sonra finans ve tüketim üzerinden sömürü düzenini dayatmaya başladı. Bu sayede darmadağın edilen ve küçültülen emekçi mücadeleleri, sistemle olan mücadelesinin en önemli ayaklarından birini tüketim üzerinden oluşturmak zorundadır. İşte bunun en başat örneklerinden biri Temiz Giysi Kampanyasıdır. Avrupa merkezli olup bütün dünyada örgütlü hale gelmeye çalışan bu organizasyonun aşağıdaki haberini sizlerle paylaşıyoruz.
‘Temiz Giysi’ için uluslararası dayanışma
Üretimlerini işgücünün ucuz olduğu ülkelere kaydıran ve işçi haklarını ihlal eden çokuluslu şirketler, ‘Temiz Giysi Kampanyası’nın hedefinde. Kampanya ünlü markalar üzerinde baskı kuruyor.
Clean Clothes Campaign, ya da Türkiye’deki adıyla “Temiz Giysi Kampanyası”, 1990’ların ortasında Avrupa’da ve ABD’de eşzamanlı olarak ortaya çıkmış bir hareket. Hareketin hedefinde kötü çalışma koşullarının ve işçilere yönelik hak ihlallerinin çok yaygın olduğu tekstil sektörü var. 24 Nisan 2013’te Bangladeş’te Rana Plaza’nın çökmesi ve 1138 kişinin ölmesi gibi bir felaketin tekrarlanmaması için, Temiz Giysi Kampanyası “tüketimden gelen gücünü” kullanıyor. ”Temiz Giysi Kampanyası” Türkiye’de 2013 Mayıs’ında harekete geçti ve uluslararası ağın bir parçası oldu.
Uluslararası dayanışma
Temiz Giysi Kampanyası’nın Türkiye’deki çekirdek grubundan Bilge Seçkin Çetinkaya, grubun aslında “tüketici aktivizmi”ni kullandığını anlattı. Çetinkaya hareketin, üretimlerini gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelere kaydıran büyük markaların bu ülkelerde neden oldukları hak ihlallerine karşı ortaya çıktığını söyledi.Kampanya, küreselleşme ve ticaretteki serbestleşme ile birlikte, işgücünün çok ucuz, vergi gibi mali yüklerin de az olduğu ülkelerdeki güvencesiz çalışma koşullarına itiraz ediyordu. Çetinkaya, “Hem tüketici ülkelerde, hem satın alan ülkelerde örgütlüyüz. Avrupa’nın 16 ülkesinde koalisyonlarımız var, zaman zaman sendikalar da bu koalisyona katılıyor, kadın gruplarının da aktif olduğu bir ağımız var” dedi. Çetinkaya dünya çapında bir organizasyondan söz etti:
“Latin Amerika’dan Madagaskar’a, Kamboçya’dan Hindistan’a, Çin’e kadar büyük bir alanda, bizzat işçiler ve sendikacılarla ortak çalışıyoruz. Bu üretici ülkelerde hak ihlali olduğu vakit, bunu markaların genel merkezleri nezdinde onların gündemine taşıyoruz, gerekirse de kamuoyu ile paylaşıyoruz. Kampanyalar genellikle online, bazen de mağaza kapılarının önünde.”
Küreselleşmeden bu yana
Temiz Giysi Kampanyası, 1990’lı yılların ortalarında, Endonezya’da üretim yapan Hollandalı bir firmanın, işçileri alacaklarını ödemeden işten çıkarmasıyla başladı. Hollandalı kadın aktivistler bu duruma sokakta itiraz etti ve polis tarafından sertlikle bastırıldı. Hareket bu eylem sonrasında doğdu ve giderek yayıldı. Bilge Seçkin Çetinkaya süreci özetledi:
”Uluslararası sermaye nasıl dolaşıyorsa, uluslararası dayanışmanın da dolaşıma çıkması gerekiyordu. Ana tüketici ülkeler var, markaların ev sahibi olan ülkeler. Bir de üretici ülkeler var; Çin, Hindistan, Bangladeş, Türkiye, Mısır gibi… Temiz Giysi Hareketi’nin de baskısıyla bazı markalar, belirli şartları sağlamak üzere ülkelerde Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kriterlerine uyan bir anlaşmayı imzaladılar. ‘Çocuk emeği kullanmayacağız, aşırı mesai yaptırmayacağız, örgütlenme hakkına saygı duyacağız’ dediler.”
Kampanyadan Derya Aydoğan da bir yıllık faaliyetlerini şöyle anlattı:
“Türkiye’den, Bangladeş’te üretim yapan 7 firma tespit ettik. Bu firmalara “Bangladeş Bina ve Yangın Güvenliği” anlaşmasını, resmi adıyla ‘Bangladesh Accord’u imzalamaları için çağrı yaptık. Firmalardan ikisi imzaladı ve biz de onları eylem listemizden, çağrılarımızın görsel materyalinden çıkardık. İmzalamayan firmaların mağazalarının önünde eylemlerimize devam ediyoruz.”
“Bangladeş Bina ve Yangın Güvenliği” anlaşması, üretim yapılan bu ülkelerde bütün markaların kendi işçi sağlığı ve işçi güvenliği şartlarını düzeltmesini, maddi ve manevi sorumluluk altına girmelerini öngörüyor. Yani amaç Bangladeşli fabrika sahibine gidip “buraları düzelt” demek değil. Sipariş veren ve anlaşmaya imza atan firmaların, işçi güvenliği ve hakları için gereken maliyeti de karşılamaları gerekiyor. Mesela, bir iyileştirme onarımı için işçiler 10 gün çalışamayacaklarsa, bu on günün yevmiyelerinin ödenmesi dahil maddi külfeti üstlenmeleri gerekiyor. Bu hukuken bağlayıcı bir anlaşma ve yapmadıkları takdirde yasal yükümlülükleri – yaptırımları var.
Bazı sendikalar da Temiz Giysi Kampanyası’na destek oldu. Türk-İş’e bağlı Deriteks Sendikası örgütlenme uzmanı Engin Çelik, sendikaların genellikle üretimden gelen gücü kullanarak, grevler ve iş bırakma direnişleri ile sermayedar üzerinde baskı kurduklarını ve Temiz Giysi Kampanyası’nın kendileri için yeni bir pencere açtığını söyledi:
Üretimden de tüketimden de güç almak
“Tüketimden gelen gücümüzü Temiz Giysi Kampanyası’yla fark ettik. Üretimden gelen güç ve tüketimden gelen güç bir araya geldiğinde çok daha etkili ve sonuç alan kampanyalar yapabilirsiniz”.
Çelik’e göre bu tür kampanyaların özellikle çokuluslu firmalar üzerinde büyük bir etkisi var. Sendikacı Çelik “Zorla çalıştırmaya karşı olma, çocuk işçiliğinin yasaklanması, çalışanların temel hakları gibi konularda bazı taahhütlerin altına girmiş olsalar da, belli ülkelerde verilen bu sözlerin sekteye uğradığını, sözlerin hayata geçirilmediğini görüyoruz. Bu tür kampanyalar, çokuluslu, çevreye duyarlı, sosyal sorumluluk sahibi imajı çizen o firmalar üzerinde çok işe yarıyor” dedi.
Kaynak: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/temiz-giysi-icin-uluslararasi-dayanisma