Taşeron’a Karşı Eylemdeydik!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan taşeron işçiler bugün Fatih-İtfaiye durağından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş esnasında atılan sloganlar ve belediye önünde okunan basın açıklamasıyla taşeronluğun zulüm olduğu ve ölüm getirdiği; İstanbul Belediyesi taşeronlarının, 5-10 liralık iş malzemelerini bile işçiye temin ettiren anlayışla, Soma’da gerekli güvenlik şartlarını sağlamayan anlayışın aynı anlayış olduğu dile getirildi. Ardından Soma’da yaşananların da bir kaza olmadığı; ihmal ve denetimsizliğin bir sonucu olduğu vurgulanarak; siyasetçilerden merhamet dilenmenin ve patronlardan insaf beklemenin nelere mal olduğunu en acı haliyle bir kez daha gördüğümüz Soma faciasında kaybettiğimiz işçi abilerimiz için dua edildi.
Taşeron İşçilerinden İbb Önünde Protesto by haberler
İŞÇİ-DER 17 MAYIS 2014 SOMA BASIN BİLDİRİSİ
Değerli işçiler, değerli emekçiler,
Biz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan taşeron işçiler olarak, yaşadığımız sorunları dile getirmek için basın açıklaması yapmaya hazırlanırken, Soma’dan yürekleri yakan haber geldi…
5 gün önce, 13 Mayıs 2014 Salı günü Soma’da yaşanan facia, taşeronluğun nasıl bir ölüm, nasıl bir zulüm, nasıl bir emek sömürüsü olduğunu, bir kez daha gözler önüne serdi.
Sosyal bünyeyi bir kanser gibi saran taşeronlaşmanın, nereden, ne zaman nüksedeceği belli olmayan bir illet olduğunu, Soma’da bir kez daha gördük.
Düşük ücretlerle, iş güvencesi ve iş güvenliği olmadan çalışmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyor ve Soma’da hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz.
Bizler, bugün, İstanbul Belediyesi’nde çalışan taşeron işçiler olarak, şikayet ve taleplerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Taşeron sisteminde, “kamu yararı” adı altında yapılan soygunu ve emek sömürüsünü, bir kez daha dile getirmek, tepkimizi belirtmek istiyoruz.
Yaptığı tek iş, İSKİ’den aldığı işi, ikinci, üçüncü, dördüncü taşeronlara pazarlamak olan şirketlere; İSKİ’den parayı zamanında aldığı halde, iki, hatta üç ay işçiye maaş ödemeyen komisyonculara; emeğimize yapışan parazitlere bir ihtar vermek istiyoruz.
İhale dönemlerinde emeğin değersizleştirilmemesi; işçilerin, yıllardır yapmakta oldukları işlerinden edilmemesi yönünde İstanbul Belediyesi’ne ve diğer kamu kurumlarına bir uyarı yapmak istiyoruz.
Biz Soma’da yaşanan facianın bir kaza olmadığını, örnekleriyle biliyoruz.
İstanbul Belediyesi taşeronlarının, 5-10 liralık iş malzemelerini bile işçiye temin ettiren anlayışıyla, Soma’da gerekli güvenlik şartlarını sağlamayan anlayış, aynı anlayıştır.
Bugün, “artık yeter” diyoruz.
Ekmeğimize saldıranlara, ocaklarımızı söndürenlere hükümet kol kanat germektedir.
30 Ocak 2008’de Davutpaşa’da yaşanan patlamada ölen sanayi işçilerinin yıllardır bitmeyen davası, 11 Mart 2012’de Esenyurt’ta çadırda yanarak hayatını kaybeden 11 inşaat işçisinin davası ve benzerleri…
Bunlar artık birer mahkeme olmaktan çıkmış, zalimleri korumaya yönelik bir komediye dönüşmüştür.
İş davalarına defalarca bilirkişi atayanlara soruyoruz:
Bilirkişilerinizi bu işyerlerine, bu madenlere neden göndermediniz?
Bir bakan, “Şimdiye kadar, mevzuata uymadığı için, 114 maden ocağı kapatıldı,” diyor.
Soma’da kaybettiğimiz kardeşlerimiz, denetimlerin de, mevzuatın da, yetersiz olduğunun, işe yaramadığının en açık kanıtı değil midir?
Kamuda, “taşeron sorunu” üzerinden oluşturulan tartışmanın, bir çözüm arayışı olmadığını artık biliyoruz.
Temel işçi hakları, temel insan hakları yok edilirken; bu sahte tartışmalarla gündem değiştirilmekte; kamuoyunun dikkati dağıtılmaktadır.
Canımız yandı, yüreğimiz kanıyor.
Bu hukuksuz, ahlaksız uygulamalara tahammülümüz kalmadı.
Hükümete soruyoruz: Bu ölümleri, bu zulümleri, bizleri özel istihdam bürolarına pazarlayarak mı önleyeceksiniz?
Artık taşeronluğun ölüm olduğunu biliyoruz.
Taşeronluğun soygun olduğunu biliyoruz.
Taşeronlukta bir “kamu yararı” olmadığını da biliyoruz.
Taşeronluğa karşı mücadelemiz bundan sonra daha kararlı olacaktır.
İşçi arkadaş! Artık siyasetçiden merhamet dilenmenin, patronlardan insaf beklemenin neye mal olduğunu gördük.
Bizim adımıza patronlarla pazarlık eden;
birkaç senede bir toplu sözleşme masasına oturan;
emeğimize, kişiliğimize, açlık sınırının altında bir asgari ücret tayin edilmesine taraf olan; işçileri taşeron-taşeron değil gibi ayrımlara tabi tutan,
sendikacılığı meslek ve geçim kapısı sayan bir sendika anlayışı,
işçi mücadelesine katkı sağlamaktan ziyade, işçi mücadelesinin önünde engel teşkil etmektedir.
Şayet olması gerektiği gibi bir sendika anlayışı olsaydı; Soma Faciası gibi bir facia yaşanmadan, maden işletmelerinin donanımları, buralarda çalışan işçilerin mesleki eğitimleri, çalıştırılan kaçak işçiler ve bu işçilerin hakları üzerine bir çalışmaları olurdu.
Bugün burada toplanan İstanbul Belediyesi işçileri olarak, İstanbul Belediyesi’ni uyarıyoruz.
Kimin malını kime veriyorsunuz?
Bir işe yıllarca emek veren işçinin geleceğini, şirketin ihale süresine bağlamak, nasıl bir adalettir?
Maruz kaldığı kanunsuzluk karşısında mahkemeye başvuran işçiyi cezalandırma hakkını, şirketler kime güvenerek, nasıl kendilerinde bulabiliyor?
Mahkemelerde hak aramanın bile suç sayıldığı yerde, meydanlarda mücadele etmenin de bir hak olduğunu biliyoruz.
İşçi-Der olarak, İstanbul Belediyesi’nde çalışan hiçbir arkadaşımızın, şirketler marifetiyle işten çıkarılmasına sessiz kalmayacağımızı ilan ediyoruz.
Yeni facialar yaşamaya tahammülümüz kalmadı.
Taşeron şirketlerin sermayesi değil, işçiyiz. Taşeronların kurbanı olmak, taşeronlara kurban vermek istemiyoruz.
Taşeron sisteme son verilip, tarafı olduğumuz adil bir İş Kanunu ortaya konana kadar meydanlarda olacağız.
İşçi davası, toplumun bütününün davasıdır.
Herkes bunun idrakinde olmalıdır.
Bugün burada emeği için, onuru için toplanan işçi arkadaşlarımızı
ve işçi davasını sahiplenen, işçilerle omuz omuza duran tüm işçi dostlarını saygıyla selamlıyor;
Soma’da ve diğer yerlerde,
insanlıktan nasibini almamış,
emek üzerinden, can üzerinden maliyet hesabı yapan taşeronların kurbanı olmuş arkadaşlarımızı,
işçi kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz.
Eylem güzel olmakla birlikte şehit söylemine katılmadığımı ve hatta sakıncalı bulunduğumu ifade etmeliyim. Birincisi “şehit” söylemi ihmallerle gelen iş cinayetinin üzerine örtme riski barındırmaktadır. İkincisi madenciler İslam için cihadda mıydı ki şehid olsun. Her tür faciada ölenlere şehid demek şehadetin anlamsızlaştırır.