“Patron sendikayı ayağınıza kadar getiriyor, postane işlerini bile hallediyor” – Örma Tekstil’de Sendikalaşma Mücadelesi
Başakşehir Esenyurt sınırında sabah güneşi yolları kavuruyor; TEM üzerindeki viyadükten geçerken bir tarafta rezidanslar, kapalı siteler ve AVM’lerden oluşan bir kalabalık, diğer yanda uçsuz bucaksız fabrikalar ve ufukta beliren Beylikdüzü’ne uzanan vadide gecekondular görülüyor. Yolun hemen başındaki fabrika ÖRMA tekstilde, Ocak ayından beri bir sendikalaşma mücadelesidir sürüyor.
H&M, Espirit ve Decathlon gibi markalara üretim yapan ÖRMA tekstilin Düzce ve Esenyurt’ta olmak üzere iki fabrikası var. Her iki fabrikada da, kâğıt üzerinde Örma ve Burcu isimli, biri babanın diğeri oğlunun olan iki şirket bir arada çalışıyor. Örma’da üretilen tekstil kumaşları, Burcu’da konfeksiyonda giyecek haline getiriliyor. Yaklaşık olarak Düzce’de 650, İstanbul’da ise 200 çalışan mevcut. ÖRMA tekstilin sahipleri 1998 senesinde inşaat sektörüne girerek Delta Proje İnşaat A.Ş.’yi kurmuşlar. Ataköy Konakları, Ataköy A-Plus AVM, Bahçeşehir Park Evleri, Mimaroba Marinpark, Çengelköy Boğaziçi Park villaları (Sultan Makamı), Zeytinburnu Miramar Otel&Residans, Bodrum’da Delta-Beach Resort gibi projelerle ilerleyen, son on, on beş yıldır aşina olduğumuz bir kapitalist profili ile karşı karşıyayız.
Bu muazzam zenginleşme ve atılımın diğer ucundaki işçilerin hali ise bildiğiniz gibi… Örneğin tekstil şirketi Örma’da çalışan işçiler her gün 12 saat, iki vardiya olarak çalıştıklarını anlatıyor. Ücretler asgari ücret, ay sonunda tüm fazla mesailerle ellerine geçen para 1000 lira civarında. Kanunen her gün sürekli olarak 12 saat çalışmak yasa dışı olduğu için olası bir müfettiş kontrolünde “8 saat çalışıyoruz’” demeye tembihlendiklerini anlatıyor işçiler.
Görüştüğümüz TEKSİF yetkilisi, Ocak ayında Düzce’deki ÖRMA fabrikasında Türk-İş’e bağlı tekstil sendikası TEKSİF’te başlayan örgütlenme çalışmalarıyla Mart ayında ilk üyeliklerin gerçekleştiğini, Nisan’da ise 26 kişinin işten atıldığını ifade etti. Bu süreçle ilgili halen devam eden 8 kişilik bir işe iade davası var. Sendika yetkilisi, Düzce’de örgütlenme başlayınca ve işten atılmalara rağmen devam edince İstanbul’da önlem almak isteyen patronun, fasonluk yapan firmalarda çalışanları da fabrikaya kaydedip sendikanın alması gereken işyeri yetki barajını yukarı çektiğini belirtti.
Konuştuğumuz işçiler, sendikalaşmayı durduramayan işverenin Mayıs ayında başka bir hamle yaptığını anlattılar. İşçilerin ve sendikacıların anlatımına göre şirket yönetimi TEKSİF’in örgütlenmesini engellemek için başka bir sendikayı, Hak-İş’e bağlı Öz İplik İş’i devreye sokmuş. Hem de son derece yasadışı bir şekilde. İşçiler evvela şeflerinin kendileri üzerinde bu şekilde baskı kurduğunu, “kimse üye olmak zorunda değil, ama Öz İplik İş’e üye olmazsanız ekmeğimizden oluruz, fabrika kapanır; Düzce’deki arkadaşlar cahil oldukları için TEKSİF’e güvendiler ama o sendika yaramaz” gibi söylemlerde bulunduklarını aktardı, fakat asıl şok edici gelişme bundan sonra gerçekleşmiş.
İşçilerin iddiasına göre işveren, baskılara rağmen Öz İplik İş’e üye olmayan işçilerin e-devlet şifrelerini Başakşehir postanesinden hileli bir şekilde alıp, bu işçileri Öz İplik İş’e üye yapmış. İşçilerin haberi ve rızası olmadan… Tüm bu yaşananların üzerine işçilerin şeflerinden duyduklarını söyledikleri ifadeler ise ibretlik: “Nerede görülmüş, patron sendikayı ayağınıza kadar getiriyor. Üstelik sendika sizin için postane işlerini bile hallediyor. Kötü olsa patron size bu sendikayı getirir mi?”
Tüm bu numaralar sonucunda fabrikalardaki işçilerin çoğunluğu Öz İplik İş üye yapılmış ve Öz İplik İş çoğunluk yetkisini bakanlıktan almış. Fakat 100’ün üzerinde işçi, TEKSİF sendikası öncülüğünde e-devlet şifrelerinin yasa dışı yollarla aldığı ve kendi rızaları dışında bir sendikaya üye yapıldıkları iddiasıyla savcılığa şikayette bulunmuş. Polise ifade vermek zorunda kalan postane müdürü ve bir posta memurunun görevi kötüye kullanma, sahtecilik gibi suçlar yanında sendikal hakları engellemeden hapis cezası bile alma ihtimalleri var.
Her türlü yöntemden, önlemden, stratejiden haberdar olan işveren, olayla ilgisi olmadığı izlenimini yaratmak için Öz İplik İş’in yetkisine itiraz etmiş. Tabii ki TEKSİF sendikası da yetkiye itirazını sunmuş ve yetki davası açmış. Tüm bu dolambaçlı hamlelere rağmen işveren, özellikle Düzce’deki örgütlülüğün gücü sayesinde istemeye istemeye de olsa TEKSİF’i muhatap almak zorunda kalmış ve şirket yöneticileri ile sendika arasındaki ilk yüz yüze toplantı yapılmış.
Üç haftadır TEKSİF’in minibüsü her gün fabrikanın girişinde bekliyor, sendikacılar öğle aralarında, paydos vakitlerinde işçilerle görüşüyor. Patron bu görüşmeleri engellemeye çalışmışsa da, sendikanın yolladığı bir mahkeme kararıyla engellemelerinden şimdilik vazgeçmiş. Biz de ziyaretimiz esnasında öğle paydosuna çıkan işçilerle sendikanın yaptığı bir görüşmeye şahit olma ve işçilerle bu şekilde konuşma fırsatı bulduk. Kadın işçiler daha önplanda, daha atak gibi görünüyor. Konuşulan konular ise gündelik mücadeleler: İşverenin bir tür rüşvet olarak algılanan ikramiye vaatleri, şeflerin mücadeleci işçilere yönelik hakaretleri, baskıları, işçi arkadaşlarına güven aşılama gayretleri…
Halen sendikanın üyelik çalışmaları ve çoğunluk tespiti itiraz davası sürüyor, minibüs kapıda bekliyor. Fabrika içine girip çıkarken minibüsü gören patronların içini bir sıkıntıdır, bir huzursuzluktur kaplıyor. Ufak tefek ikramiye stratejileriyle, ince ali cengiz oyunlarıyla karşılıklı devam eden bir soğuk savaş süreci. Destek sözümüz var. Mücadele süresince dikkatlerimizi buraya yoğunlaştıracağız inşallah.