Ölülerimizin Değeri
Milli Savunma bakanı açıklamış, son on yılda şehit olan TSK personeli sayısı 601, intihar eden personel sayısı 965 imiş.
Meseleye “iş cinayetleri”, kötü çalışma koşullarının insanları öldürmesi gibi emek perspektifli bir yerden de bakılabilir, zorunlu askerlik eleştirisi perspektifinden de, daha genel bir militarizm eleştirisinden de. Nerden bakarsak bakalım garip ve üzücü bir veri.
Bakanın bu açıklaması ile karşılaşınca daha bu sabah televizyonda gördüğüm iki haberi hatırladım ister istemez.
Erzurum’da bir yıl önceki baraj faciasında ölen on işçiden beşi hala kayıpmış. Eşleri dua edecek bir mezarımız olsun diyorlardı. Artık ağlamaktan göz pınarları kurumuş.
Van’daki ikinci depremde Bayram otel’de ölenlerin ailelerinin Yargıtay’a yaptığı başvuru kabul edilmemiş. Aileler, otelin kamu görevlileri tarafından güvenli olarak duyurulduğunu, ikinci depremde yıkılması üzerine yaşanan ölümlerden yetkililerin de sorumlu olduğunu iddia etmiş, kamu görevlilerinin yargılanabilmesi için yargıtaya başvurmuştu. Yargıtay zinhar demiş. Devletlular birbirini korumuş, kollamış.
Geçen Cuma ise beş yıldır süren Davutpaşa patlaması davasında, ailelerin ve avukatların onca çabası sonunda Zeytinburnu belediye başkanı nihayet sanık sandalyesine teşrif etmiş. Mücadele edince, bırakmayınca, hakkını sonuna kadar arayınca bir şeyler oluyor olmuyor değil.
Aksi halde kudretlilerin siyaseti, ölülerimize keyfince değer biçiyor.
Bazı ölümlere gösterilen duyarlılık patlaması, diğerlerine reva görülmüyor. Duyarlılığın yerini bir örtbas telaşı alıyor.
Haber linki: http://www.ntvmsnbc.com/id/25424390/#storyContinued
Bir ekleme de ben yapayım Afşin Termik Santrali kazasında toprak altında kalan işçilerin cesedine de daha ulaşılamadı. Allah hepimizi affetsin.