Mücadelede Hayat Vardır!
Cemal abiyi ilk kez 2013 Aralık’ında taşeron sisteminin kaldırılması için Çapa’dan başlayıp Saraçhane’deki İBB binasının önünde biten bir eylemde tanımıştım. Her eylemde olduğu gibi kitleyi şevklendiren konuşmalar yapıyordu yürüyüş boyunca. Eylemlerdeki konuşmalarında “Burda hayat var, burda mücadele var, burda direniş var, burda olmayan kaybeder” sözü beni çok etkilemişti. Yine aynı eylemde belediye binasının önündeki bayrak direklerine pankartımızı asmak isterken, belediyenin güvenlik amiri engel olmuştu. Kitle güvenlik amiriyle tartışırken Cemal abi ise elindeki megafonla amire hitap ediyordu: “Güvenlik amiri burada çalıştığın yerde sana tekmeyi basarlar, arkanda bir tek bu engellemeye çalıştığın insanları bulursun.” İşte böyle güzel bi insandır Cemal abimiz, kendisini engellemeye çalışan güvenlik amirine bile “yarın bir gün bir tek biz senin mücadelene destek oluruz” diyebilen, öyle bir kriz anında dahi başkaları için hak mücadelesine vurgu yapan bir abimiz.
Çalıştığı İstanbul Üniversitesi (Çapa) Tıp Fakültesi Hastanesi yönetimi ise eften püften sebeplerle yazdıkları tutanaklarla hiç rahat bırakmadılar onu. Yine bunlardan bir tanesinin gerçekleştiği 2015 Ocak’ında Cemal abi ve Taşişder’in diğer bir önderi İsmet abiye yine trajikomik sebeplerden ötürü provakatörlük suçlamasıyla tutanak tutmuşlardı. Ertesi gün öğle saatlerinde işten çıkarıldıkları vakit çoktan çalışanlarıyla, öğrencileriyle, hocalarıyla, destekleyenleriyle, vekiliyle yüzlerce kişi hastanenin bahçesinde toplanıp güvenlik güçleriyle ufak bir sürtüşmenin ardından bahçede çadır kurmuştu. Coşkulu birkaç saatin ardından hastane yönetimi geri adım atmak zorunda kalarak Cemal ve İsmet abilerin işe geri alındıkları haberini aldık. Daha sonra Cemal abiyle İsmet abinin omuz omuza çekilen fotoğrafı ise sınıf mücadelesine dair umudu olan herkesi ümitlendiren ve duygulandıran bir kareydi. Ama tabi bu kazanılan zafer artık Çapa emekçileri için her şeyin olumlu yönde seyredeceği anlamına gelmiyordu.
İstanbul Üniversitesi (Çapa) Tıp Fakültesi Hastanesi Taş-işder’in önde gelen isimlerini dağıtmak ve böylece taşeron işçi mücadelesini engellemek için fırsat kollamaya devam ediyordu. Geçtiğimiz Ramazan ayında taşeron işçilerin Çapa’daki birliğini ve mücadelesini dağıtmak için işçiler arasında “Çapanın güneşi” olarak çağırılan Güneş Cengiz ablamız yıllardır laborant olarak halka hizmet ettiği Çapa Tıp Fakültesi’nden Avcılar kampüsü medikosuna sürgün edildi. Çapa’da yapılan geleneksel Taş-işder iftarında Cemal abi, İsmet abi ve Güneş ablanın bu sürgüne karşı birlikte verdikleri dayanışma ve mücadele sözü, salonda oluşan coşkulu atmosfer görülmeye ve yaşanmaya değerdi. Güneş abla maalesef halen Çapa’ya dönemedi. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası OHAL koşullarında icra edilen baskı, sürgün ve sindirme politikaları Cemal abiyi de vurdu. Yedikleri yemeklten çıkan bakteri sebebiyle hastanedeki hastalar da dahil birçok insan zehirlenmişti. Bunun için sosyal medyadan paylaşım yapan Cemal abimiz iş sağlığı ve işçi güvenliği işyeri baştemsilcisi olarak sağlıklı çalışma koşulları talep ettiği için hastane yönetimi tarafından işinden uzaklaştırıldı. Zaten kendisi de bir vakittir hastanede sürekli psikolojik baskıya maruz kaldıklarını dillendiriyordu, sosyal medya paylaşımları bahaneydi yani.
5 Eylül Pazartesi günü Cemal abinin işten çıkarılma haberini alır almaz soluğu Çapa’da aldık. Onu her zamanki gibi, moralsiz değil umutlu ve sakin gördük. Hemen vakit kaybetmeden neler yapılabileceğini konuştuk ve işçilerin önderliğinde perşembe günü eylem kararı aldık. Perşembe günü hastaneye geldiğimizde bizi 20 kadar özel güvenlik görevlisi karşıladığında anlamıştık eylemin gergin geçeceğini. Pankart açılır açılmaz özel güvenliğin coplarla sert müdahalesine maruz kaldık. Kendileri de taşeron olan özel güvenlik görevlilerinin, taşeron işçilerin hakları için eylem yapan sınıfdaşlarını hastaneden çıkarmaya çalıştığı garip bir andı. Arbede sırasında bir arkadaşımız da darp edildi. Cemal abi de hastane önüne gideceğimizi duyurdu. Hastanenin içinden dışarıya çıkarken yıllardır eylem yaptığımız yerde, neden olduğunu anlamadığımız bi şekilde özel güvenlikten slogan atmadan çıkmamız konusunda uyarıldık ve “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Cemal Bilgin Yalnız Değildir” , “Taşeron İşçisi Köle Değildir” sloganlarıyla hastanenin önüne yürüdük.
Cemal abi hastanenin önündeki konuşmasına “Çok heyecanlıyım biliyor musunuz? Heyecanlı ve mutluyum bunca yılımı burada onurla geçirdiğim için, sizler gibi dostlarımla birlikte olabildiğim için” diyerek konuşmasına başladı. Daha sonra hastanede taşeron sistemine karşı verdikleri mücadelelerden bahseden abimiz şöyle devam etti: “Biz taşeron çalışma ölüm demektir, kaldırılsın diye mücadele ettikçe sürgünler yedik, cezalar aldık. Mesailerimiz verilmedi, ücretlerimiz kesildi. Mahkeme kararlarıyla, müfettiş raporlarıyla ödenmesi gerektiği hastane ve üniversite yönetimine bildirilen ücretlerimizi yine mücadele ederek aldık. Yılmadık, baskılara boyun eğmedik, hastanede yaşanan yolsuzluklara, usulsüzlüklere karşı da mücadele ettik”. Konuşmasının bir bölümünde ağlamaklı bir sesle “Ben buranın 11 yıl ekmeğini yedim” derken oradaki herkesi duygu seline boğdu. Eylemin sonunda ise bir kez daha söz aldığında haksızlıklara karşı boyun eğmeyeceğini mücadele edeceğini söyleyerek konuşmasını bitirdi. Cemal abinin ardından konuşan Güneş ablamız ise hak ve adalet mücadelesi veren işçilerin militanlıkla suçlandıklarından ve sürgün ve işten atılma cezalarına maruz kaldıklarını anlattı. HDP İstanbul Milletvekilleri Levent Tüzel ve Filiz Kerestecioğlu da taşeron sisteminin insanlık dışı bir sistem olduğunu ve tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini söylediler. Üniversitenin öğretim üyelerinden Zeki Kılıçaslan hocamız ise “Bu OHAL kararı FETO darbecilerini temizlemek için çıkarılmıştı ancak şimdi görüyoruz ki şimdi emekçileri işinden ediyor” diye konuştu.
Çapa Hastanesinde çalışan taşeron işçiler yıllardır taşeron sisteminin insanlık dışı bir düzen olduğunu haykırıyorlar ve güvenceli çalışma hakları için mücadele veriyorlar.Taşeron sistemi bugün ülkemizde bu kadar gündem olabiliyorsa, siyasilerin vaatler verdiği bir mesele haline gelebiliyorsa, bunda Çapa’daki taşeron işçilerin, Taşişder şahsında Cemal abilerin, Güneş ablaların payı çok büyük. Onlar bize çok şey öğretti; mücadelenin kitlelerden ve nicelikten ibaret olmadığını, dayanışmayla, azimle omuz omuza vererek bir avuç insanın ekmek ve haysiyet kavgasında ne kadar büyük işler yapabileceğini gösterdi. Müstekbirlerin zulmüne ve baskılarına rağmen birbirlerine itimadları, mücadeleye imanlarıyla Çapa’da çok büyük kazanımlar elde ettiler, ülke çapında taşeron düzenine karşı direnişin öncülüğünü yaptılar. Ekmek ve haysiyet kavgasının ne kadar ulvi bir mücadele olduğunu, “Bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz gene de vazgeçmem” diyen Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gibi, kendisine yapılan cazip teklifleri elinin tersiyle itip çalıştığı yeri terk etmeyerek, ezilenin hakkından vazgeçmeyerek gösterdi herkese Cemal abi. Rabbimizden duamız Çapa’daki mücadele eden abilerimiz ablalarımızın dağılmaması ve Cemal abimizin tekrardan işine geri dönmesi. Aksi durumda bile onlar şimdiden Türkiye’de emek hareketinin sembol isimlerinden oldular. Hepsinden Allah razı olsun, Allah yardımcıları olsun diyoruz.